Cumhurbaşkanı Akıncı, Başbakan Tatar ve Başbakan Yardımcısı Özersay, Dünya Sağlık Örgütü’ne birer mektup göndererek Covid-19 virüsüne karşı verdiğimiz mücadeleyi anlattılar.
İyi yaptılar…
Böylece, küresel örgütler göz ardı etseler bile Covid-19’un Kıbrıs adası üzerinde Kıbrıslı Rumlardan daha başka insanların da yaşadığını gözardı etmediğini duyurmuş oldular. Covid-19 ile baş edebilmek için mücadele eden ve şimdiki duruma göre başarıları tartışılmaz olan bu insanların Kıbrıslı Rumlardan ayrı bir yönetimleri olduğunu da göstermiş oldular.
BİZ NE GÖRDÜK?
Bu arada biz de, KKTC’de yürütme organının kaç başlı olduğunubir kez daha görmüş ve öğrenmiş olduk.
Şimdilik üç! Yarın Covid-19 Konseyi Başkanı Dr. Sibel Siber de bir mektup gönderirse dört olacak! Ana muhalefet partisi başkanı da bu işe soyunursa beşe ulaşmak da mümkündür.
Son günlerde başkanlık sisteminin gündeme gelmesi, bazı kişiler tarafından “gündemin saptırılması”olarak değerlendiriliyor. Bugünlerde, ekonominin yeniden canlandırılması; kaybolan gelirlerin yeniden kazanılması birinci gündem olmalıymış…
Hangi yönetim yapacak bunu?Dünya Sağlık Örgütü’ne kimin mektup yazması gerektiğini ve ne yazılması gerektiğini bir bütün olarak kararlaştıramayan yönetim mi? Bu üç baştan hangisi, ekonominin yeniden canlandırılması için liderlik yapacak?
LİDERLİK VE İSTİKRAR
Covid-19 mücadelesinin Cumhurbaşkanlığı makamının gereksizliğini yeniden kanıtladığını yazmıştım. Bu mektup olayı, bunu bir kez daha kanıtladığı gibi, KKTC’nin koalisyonlar ile yönetilmesinin zorluklarını da gösterdi…
Bırakın farklı partilerden gelen bakanların, bizler aynı partiye mensup bakanların her birinin ayrı bir hükümet olduğunuda biliyoruz zaten.
Bakanlıklar birbiri ile alakasız dairelerin toplanmasından oluşmuş ve paylaşılmıştır. İlle de bakan olması gereken kişilere şimdiye kadar hiç ilgilenmedikleri alanlardaki bakanlıklar tahsis edilmiştir. Bakanların en büyük amacı, ellerindeki olanakları ilgili kesimlere dağıtmak ve önce onların takdirini, sonra da oylarını almaktır.
Böyle bir hükümet oluşumunun Kıbrıslı Türklerin sorunlarının üstesinden gelmesi mümkün değildir.
SORUNLAR BİRİKİYOR
Bunlar, sadece şimdi görev başında bulunan hükümetin değil, on yıllardır kurulan pek çok hükümetin özellikleridir. Bu nedenle sorunlar çözümsüz kalmakta,birikmekte ve hayatımızı adeta zehir etmektedir.
Şimdi salgın sonrasına hazırlanıyoruz. Yurtdışından yeterli turist ve öğrencinin gelmeyeceği koşullarda toplayacağımız vergiler ile kamu görevlilerini ödemeye, alt yapımızı güçlendirmeye çalışacağız.
Bu vergilerin doğru şekilde harcanması için kamusal yapının değiştirilmesi gerektiği çok açıktır…Belki de bazı dairelerin iptal edilmesi; bazı memurlara başka bazı işler verilmesi; bazı memurların eğitilerek yeni bazı işlerde kullanılabilmesi gerekir.
Bu parçalı yapı bunu yapabilir mi?Yapamaz! Biri yapmaya kalkışsa, diğeri bozacak!
SORUMLU BİR BAŞ!
İşte tam da bu nedenlerle bize “sorumlu bir baş” lazım…
Sorumluluğu üstlenecek ve hesap verecek!
İster Cumhurbaşkanlığını fesh ederek başbakanı güçlendirelim; isterse başbakanlığı kaldırarak başkanlık sistemine geçelim…
Bize, yetki ve sorumlulukları belirlenmiş; kendi kabinesinden sorumlu ve yapılanlar ile yapılmayanların hesabını sorabileceğimiz bir baş lazım!