Covid-19 salgını neden oldu, konuşmak kolaylaştı. Avrupa Birliği liderleri ve dış işleri bakanları da sık sık telekonferans yapıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde yapılan iki telekonferans sonrasında yapılan açıklamalara göre AB’nin önemli gündem maddelerinden birini de Türkiye ile ilişkiler oluşturuyor. Türkiye’ye üyelik havucu göstererek elinde avucunda ne varsa alma politikası ile ilerlemeye devam etmekte zorlanan Avrupa Birliği liderleri, şimdi “sopa politikası” uygulamasına geçmeye çalışıyorlar. İhtiyatlı gitmeye çalışan Almanya bile Merkel ve Maas’ın ağzından yaptığı açıklamalarda “yolun sonuna” gelindiğini duyurmak ihtiyacını hissetti.
HANGİ YOLUN SONU?
Bir “yol” varmış ki, sonuna gelinmek üzeredir…
Biz Kıbrıslılar, Türkiye ile AB arasında varolduğu düşünülen “tam üyelik yolunun” ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Çok eskiden bilmiyorduk, zaman içinde öğrendik.
Benim anladığım kadarıyla bu “yol” denilen şey; Türkiye’ye üyelik, bu arada az biraz ekonomik çıkarlar vaat etmek ve karşılığında kendi istediklerini alabilmek yoludur.
Türkiye’ye tam üyelik vaadedilerek Kıbrıs’ın yutulmak istenmesi, bu yolun güzel bir örneğidir. Bu politika, Doğu Akdeniz’deki ekonomik varlıklar için de uygulanmak istemiş olmalıdır. Nitekim Türkiye’nin katılımı bile olmadan bazı bölge ülkeleri arasında yapılan anlaşmalar geçerli sayılıp desteklenirken Türkiye’nin haklarının açıkça çiğnenmesi görmezden gelinmekte ve bu yolda ilerlenmeye çalışılmaktadır. Buna karşılık Türkiye tarafından yapılan itiraz ve bunun “gerçek bir itiraz” olduğunu göstermek için denizlerde yapılan faaliyetler, gerçekten de “eski yolun sonunun geldiğini” gösteriyor galiba!
Belki de kötü değil, iyi olacaktır… Vaat karşılığında çıkar elde etmek yolu kapanmışsa, iki tarafın da çıkarlarını koruyacak “yeni bir yol” inşa etmenin önünün açılması iki taraf bakımından da iyi olacaktır.
AB NE YAPACAK?
İki tarafın karşılıklı çıkarlarını koruyacak yeni bir Türkiye-AB ilişkisine gerçekten ihtiyaç vardır.
Baksanıza, biz “aldatılan” olduğumuzu düşünürken, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, “Türkiye’nin AB’yi bir kez daha aldatamayacağını” bile söyleyebiliyor.
İyisi mi gerçekten “yeni bir ilişki” kurulsun. Böyle bir ilişki kendiliğinden oluşmaz; tarafların biraz “güç gösterisinde” bulunulmasını, “iki ileri bir geri” adımlar atılmasını gerektirir.
Türkiye yapıyor zaten: Libya hükümetine yardım yaptı, ateş-kes ortaya çıktı. Suriye’de varlık gösteriyor; dört milyon göçmen barındırıyor. Karabağ’da Azerbaycan’ın yanında durdu; 28 yıllık işgal sona erdi. Doğu Akdeniz’de arama yapıyor. Kıbrıslı Türklere koruma ve destek sağlayarak Rum tarafının Kuzey Kıbrıs’ı hakimiyeti altına almasını engelleyebiliyor.
AB de bir şeyler yapmalı: Rumların bütün Kıbrıs’a hakim olması; Hafter’in Libya’ya Trablus’a yerleşmesi; Karabağ’ın Ermenistan’a katılması için biraz güç gösterisine ihtiyaç vardır. Suriye bambaşka bir olay; AB’nin ne istediğini bilen bile yoktur.
Bir şey istemek yetmez; isteğini elde etmek için bir şeyler yapmak da gerekir…
Artık Avrupa Birliği de bir şeyler yapmalı!