2022 yılında, yaygın olarak Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun alımlarındaki yolsuzlukları ve rüşvetleri konuşuyorduk. Çok ciddi iddialar, karşılıklı suçlamalar vardı. Sonuçta Başbakan Üstel, Kıb-Tek’in başbakanlığa bağlandığını duyurdu ve kısa bir süre sonra 3 Kasım 2022 tarihinde düzenlediği bir basın toplantısında yolsuzluk iddialarının polis tarafından soruşturulmasını istediğini açıkladı. Yenidüzen gazetesinde 19 Ekim 2023’te yayınlanan bir haberde ise, Polis Basın Subayının Ocak 2023’te başlayan soruşturmanın sürdürüldüğünü açıkladığı bilgisi yer aldı. Belki de hala soruşturuyor! Polis ne buldu veya ne bulmadı; bilmiyoruz!
Eylül-2023 ayında başlayan “sahte reçete” soruşturmaları da devam ediyor. Tamı tamına altı ay geçti… Biz de geçen hafta karakola çağrılıp aldığımız ilaçlar nedeniyle ifade verdik. Ortada bir yolsuzluk mu var; yoksa bir düzensizlik mi o bile henüz anlaşılamadı sanırım. Örneğin benim her ay aldığım çok sayıda ilaca karşılık soruşturma polisi, sadece iki ilacın yer aldığı bir işlem ile ilgili soru sordu; ben de yanıt verdim. Eleman yetersizliği ve işlem çokluğu yüzünden bu soruşturmanın ne zaman biteceği belli değil gibi görünüyor.
Şimdi “sahte diploma” krizi ile boğuşuyoruz. Olayın polise nasıl intikal ettiğine ilişkin farklı duyumlar var. Başlangıç nedeni ne olursa olsun ortada ciddi bulgular olmalıdır ki polis şüphelileri mahkemeye sevk edip tutukluluk kararı alabiliyor.
Soruşturma ile bazı başka olay ve rakamlar da ortaya çıktı. Ülkemizde iki yıllık eğitim veren 39 kurum varmış ve bunlar şimdiye kadar 10 bin kişinin adaya gelmesini sağlamışlar. Bu 10 bin kişiden altı bininin şu anda nerede olduğu ise bilinmiyormuş! Benim doğduğum köyde buna, “Vay guzzum vay” derlerdi! Bu ülke topraklarına ayak basan altı bin kişi kayboldu da bizim polisin haberi yok!
Bunlar popüler olanlar… Popüler olamayan yolsuzluk haberleri de var. 27 Şubat tarihli Meclis oturumunda Sami Özuslu’nun konuşmasını yanıtlayan Sadık Gardiyanoğlu, çalışma izinlerinde yolsuzluk yapıldığını doğruladı ve belgeleri polise ilettiklerini açıkladı. Polis bunu da soruşturacak herhalde.
Polis bunca yükün altından nasıl kalkacak anlayamıyorum. Yoksa bütün bunlar polisin zaten zamanında ve yeterince çalışmamasından mı kaynaklanıyor; onu da bilmiyorum! Belki de önce polisin neden yetersiz kaldığını soruşturmak gerekiyor.
Oysa biz başımızı kuma sokmayı tercih ediyoruz. Yoksa her şeyi az veya çok biliyoruz. Altı bin kişinin muhtemel Güney Kıbrıs’a geçtiğini biliyoruz. İlaç yolsuzluğunun bu kadar enerji harcanmadan yeni bir sistemle ortadan kolaylıkla kalkacağı da biliniyor olmalıdır. Okullardaki sahteliklerin “usulsüz diploma” ile sınırlı olmadığı, akademik yükseltmelerden usulüne uydurularak verilmiş diplomalara kadar pek çok “sahtelik” olduğu ise bu süre içinde herkes tarafından ifade edildi zaten.
Polis, bir hafta içinde casinolara giren KKTC yurttaşlarının sayısının onların yakalayıp ceza kestiklerinin en az bin katı olduğunu bilmiyor mu zannediyorsunuz?
İskele bölgesindeki imar planı tartışmalarını hatırlayın bir de… Yasal düzenlemeleri zamanında yapmayanlar, milyarlarca dolarlık inşaatlar yükselirken ortaya çıkan sorunların nasıl çözümlendiğini düşünüyorlar acaba? Bir paket çikolata ve bir şişe viski yasal boşlukları doldurmaya yeter mi?
Bir de devletten maaş alıp işe gitmemek var ama değil mi? Belki de en büyük yolsuzluk budur! Cezasının ne olduğu bile belli değildir. Soruştursak işe gitmeyenler mağdur duruma düşecek belki de… Polise sorsak neyi veya kimleri soruşturacağını bile anlayamayacaktır.
Sahtekarlık adeta paçamızdan akıyor!
İki değerli akademisyen, her yıl tekrarladıkları raporlarında iş insanlarının %90 kadarının yolsuzluk ve rüşvetin varlığını teyit ettiklerini ve her 10 iş insanından dördünün işlerini rüşvet vererek döndürdüğünü ortaya koyuyorlar. Koyuyorlar da ne oluyor? Bu bilgilerden hareketle rüşvetin veya yolsuzlukların kökünü kurutmak için harekete geçenimiz mi var?
Zemin de müsait aslında… İnsan tabiatına aykırı kanunları değiştirmeyerek insanları suça itiyor; sonra da kurtarıyor veya bu suçlara bedeli karşılığında göz yumuyoruz… Kimi zaman gerekli yasal düzenlemeleri yapmayarak sahtekarlık veya yolsuzluklara olanak tanıyor; payımızı kapmaya çalışıyoruz. Bu zeminden memnun olduğumuz gün gibi ortada!
Bu yolsuzluklardan hangisini ortaya çıkaracağımıza, hangisini görmezden geleceğime karar veren kimdir acaba? Benim asıl merak ettiğim işte budur!