Siyaset yoluyla yaşanan rezillikler ve toplumu da içine alan yozlaşmanın, ancak bir anlaşma olursa önü alınabilir diye düşünmeye başladım.
Diğer yol, bunu kurulu düzen içinde yapmamızdır.
O olasılık anlaşmaya göre çok daha zor!
Tarafların önümüzdeki seçim tarihleri trafiğine bakarsanız görünürde anlaşmaya yönelik görüşme olasılığı bile yakın gelecekte yokken bu şekilde düşünmeye başladım.
Bu yeni filizlenen düşüncemde acı bir sarkasım olduğunu biliyorsunuzdur.
Toptan bir ezber bozma yoluyla tekrardan başlamak ancak bir anlaşmayla mümkün olur. Ciddi bir yönetim müfredatının ve disiplinin içine girmemiz için şok bir değişim lazım. Kurulu düzen içinde sandık önümüze gelince bunu yapamıyoruz çünkü düzen toptan çürümüş. Bu değişim ne içeriden ne de mali protokoller yoluyla T.C.’den gelmeyecektir.
Ancak bir anlaşma yoluyla hem toplum hem de partiler siyasetin hizmet etmek amaçlı yapılması gerektiği noktasına birlikte gelebilir. Siyasetin toplumu, toplumun bir kesiminin de siyaseti rehin aldığı kısır döngüden ancak bu şekilde çıkılabilir.
Siyasetin yolsuzluk değil hizmet etmek adına fark yaratma zemini üzerinden yürütülmesi gerektiği bir ihtimal ancak o zaman hatırlanır.
Bireysel düşünmekten toplumsal çözüm arayışına dönüş ancak aynı çatı altında Rum ile siyaseten de rekabet edeceğimiz ortam oluşursa olabilir. Gördük ki “komşuculuk” oynayınca olmuyor.
İş ciddiyete binerse ancak siyaset yapma ve siyasetçi seçiminde farklı bir yaklaşım ve kalite anlayışı olabilir. Bizim çocukluğumuzda kıyısından köşesinden tanıklık ettiğimiz “yönetimdeki” ciddiyete dönüş için belki bir umut olur.
Giderek yöneldiğimiz istikamet zoraki bir anlaşma diye bunu daha önce dile getirmeyenler bunu düşünür ya da bu görüş karşısında eskiye nazaran büyük bir sessizlikle yutkunmaktadırlar.
Onlar da farkındadırlar ki Kıbrıs Türkünün varlığı bu adadan silinip gidiyor.
Yanlış anlaşılmasın azalıp yok olan kimlik kartı taşıyanların sayısı değil, bizi biz yapan öğeler oluyor.
Şimdi böyle bir mantık sonuç ilişkisine bakarak zoraki de olsa anlaşma istikametinde bir düşünce sarmalına girilince yanlış ve gayri milli bir yola mı sapmış olunuyor?
Peki buna bir değil iki değil sebep olanlar hangi yolun yolcusu oluyor?
Artık hem oy verip hem de oy verilen partinin ve yapılan tercihlerin sonrasında yaşanan rezillikler ile ilgili söylenme lüksüne sahip olunmadığının idrak edilmesi lazım.
Önümüze referandum sandığı gelse içeriğine bakmadan evet diyecek “milliyetçi” bir kesim çıkar ki bu kesime pek de laf söyleyip ikna edecek mecal yetmez gibi geliyor bana. Vardığımız nokta ve ruh hali ile ilgili uyanmaya gerek yok uyumasanız yeridir.