Türkiye’de yaşanan 6 Şubat depreminin üstünden bir yıl geçti. Daha önceki Gölcük depreminde olduğu gibi, depremin ilk anlarında korkunçluğunun bile farkında değildik. İlerleyen saatlerle birlikte yıkımın büyüklüğü meydana çıktı. Nerede ne olduğunu öğrenebilmek için saatler değil, neredeyse günler geçmesi gerekti.
Şimdi günler değil, bir yıl geride kalmış bulunuyor. 6 Şubat depreminin yaralarının sarılmış olması gerekirdi; sarılmadı! Yaraların sarılmamış olması bir tarafa, gerçek deprem hasarı hala daha bilinmiyor. Kayıpların sayısı 50 bin 783 olarak açıklanmış olsa bile kimse buna inanmıyor. Zaten bugünün Türkiye iktidarı, bu konuda yapılması önerilen araştırmaları bile engelliyor; kayıplar bilinmesin istiyor.
Depremden sonra ortaya çıkan konut sorunu giderilemedi. Dün yapılan açıklamalardan öğreniyoruz ki depremzedelere teslim edilen konut sayısı sadece 18 bin 19 olmuş… Depremzedelerin %95’i hala daha konteyner veya çadırlarda yaşıyor.
Bunlara inanmayanlar olacağını biliyorum. Ben de inanamıyorum zaten. Koca Türkiye Cumhuriyeti’nin depremin yıkımını yaşayan yurttaşlarına sahip çıkamamasını anlayamıyorum. Kızıyorum; öfkeleniyorum! Kıbrıs’ta yaşayan bölge insanlarına soruyorum: “Ailelerinize konutları verildi mi?” Aldığım yanıt olumsuzdur. Etrafımızda çok sayıda bölge ile bağlantılı insanımız var; siz de sorabilirsiniz.
Deprem günlerinde yaşananlar da değerlendirilmedi zaten: Deprem enkazına neden geç müdahale edildi? Deprem bölgelerinde internet bant genişliği neden daraltıldı? Bir yıl sonra bile bu sorulara “öyle gerekliydi” diye yanıt veriliyor; kamuoyuna açık amaçlar ve gerekçeler paylaşılmıyor. Yapılanlar doğru muydu, yanlış mıydı tartışılmasın isteniyor.
KKTC’ye gelince…
Deprem bölgesinde çok sayıda canımız gitti. Yasları tutuluyor; hesapları soruluyor…
Fay hattının Kıbrıs’a kadar ulaşabileceği belli olduğu zaman büyük bir telaş yaşadık. Konutlarımız ama en önemlisi de okullar depreme dayanıklı mı? Meydana çıktı ki değildirler… O telaşlı halimizle öğrenciler için konteyner sınıflar yaptık; yağmur yağdı sınıfları seller bastı… Yaz geldi geçti ama okulları yenilemede hangi aşamada olduğumuz bir türlü netlik kazanmadı.
Hastanelerimizin durumunu hiç bilmiyorum. Bir depremden sonra servis verecekler mi; vermeyecekler mi? Bu konuda yeterli bir açıklamaya rastlayamadım.
6 Şubat depreminde Türkiye’ye gönderdiğimiz yardım ekibinden kişilerin KKTC’de bir deprem olması halinde ekip sayısının yetersiz kalacağına dair açıklamalar gelmişti… Bu konuda da büyük bir ilerleme sağladığımızı düşünmüyorum.
6 Şubat depreminin üstünden henüz bir yıl geçti… Acıları taptaze… Yıllar geçse de bu acıya alışamayacak insanlarımız var; çocuklarını kaybedenlerin halini düşünmek bile korkunçtur.
Ama acıları paylaşmaya çalışmak yetmez; depremzedeler için yapılanları ve depreme hazırlıklı olmak için yapılması gerekenleri de konuşmak gerekiyor. Yakınlarını kaybedenlerin acılarını paylaşmak belki de böyle olmalıdır. Yapmamız gerekenleri yapmak, onların acılarını paylaşmanın en etkili yolu olacaktır.
Benim gördüğüm ise her şeyin konuşmada kaldığıdır. Her konuda olduğu gibi deprem önlemleri ve depremzedelere yardım konusunda da çok konuşma vardır ama yapılan iş yoktur! ŞAMPİYON MELEKLERİ ANMAK, törenlere katılmak veya sosyal medya paylaşımları hazırlamak, onları geri getirmeyeceği gibi geride kalanların acılarını dindirmeyecek veya güvenliğini sağlamayacak.
Böyle olmasaydı, depremler de bu kadar kıyıcı ve yıkıcı olmayacaktı!