Yeşil Barış Hareketi, Dünya Habitat Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, habitat kaybının ağırlıklı olarak insan kaynaklı olduğunu vurgulayarak, ülkede bir habitat yıkımı yaşandığını vurguladı.
Yeşil Barış Hareketi tarafından yapılan yazılı açıklamada habitat, “herhangi bir canlı organizmanın evini yaptığı yer, yaşam alanı” olarak tanımlanırken; insanlar, hayvanlar, kuşlar ve bitkiler de dahil olmak üzere bir tür veya bir organizma grubunun yaşamları için hava, yiyecek, su, barınak ve diğer tüm temel gereksinimleri için habitatlarına bağlı olmalarının hayati önem taşıdığı ve bu nedenle canlıların hayatta kalmak için yavaş yavaş habitatlarına uyum sağladığı belirtildi.
İnsanların kendi şekillendirdikleri yaşam alanları ile kendi nesillerinin geleceğini biçimlendirirken, başka canlıların yaşam alanlarını ve düzenlerini bozduğunun, habitatlarını tahrip ettiğinin vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
– “Dünyadaki yaşam bütünlüğünü bozmadan, dünyayı geleceğin vatandaşları için daha iyi bir yer haline getirmeye çalışmalıyız”
“Habitat tahribatı çevre kirliliği, küresel iklim değişikliği, kaynakların aşırı sömürülmesi, istilacı yabancı türler, hastalıkların yayılması ve artan insan nüfusundan kaynaklanmaktadır. Habitat tahribi, dünya genelinde bitki ve hayvan türlerinin karşı karşıya olduğu en büyük tehditlerden biridir. Hayvanların ve bitkilerin hayatta kalması için gerekli koşulların ortadan kaldırılması veya değiştirilmesi olarak tanımlanan habitat tahribi, yalnızca bireysel türleri değil, küresel ekosistemin sağlığını da etkiler.
Habitat kaybı ne yazık, ağırlıklı olarak insan kaynaklıdır. 1950 yılına kadar dünya nüfusunun üçte biri kentlerde yaşarken, şu anda insanların üçte ikisi kentlerde yaşamaya başlamıştır. Bu yaşam biçiminin getirdiği değişimlerin olumsuzlukları bir yana, sorunların boyutlarını hem insan için, hem de dünyayı paylaştığımız diğer canlılar için çözümlenemez noktalara taşımaktadır. Ülkemizde biz habitat yıkımı yaşıyoruz. Örneklerini her gün artarak gördüğümüz plansız gelişmelerin sorunlarını daha şimdiden tartışmaya, kirlettiğimiz, yok ettiğimiz alanları, kıyıları nasıl geri kazanabileceğimizi, buraları ‘nasıl yaşanabilir yapacağımızı’ kara kara düşünmeye başladık.”
Açıklamada, dünyadaki yaşam bütünlüğünü bozmadan, dünyayı geleceğin vatandaşları için daha iyi bir yer haline getirmeye çalışmanın önemine de vurgu yapıldı.