Hepimizi bir korku aldı; Kovid-19 vakalarında ciddi bir artış var.
Kış aylarında vaka sayılarının yükseleceği ikazları yapılıyor ve buna karşı aşılamanın tamamlanması gerektiği üzerinde zaten duruluyordu; korktuğumuz başımıza geldi.
Bir tehlikenin farkındaysanız ona karşı karşı önlem almak sorumluluğunuz da ortaya çıkıyor. Kovid-19 vakalarının artabileceği uyarısı yapanların, aşılamayı hızlandırmak ve hastaların tedavisi için gerekli olan sağlık kapasitesini artırmak çalışması yapması da gerekiyordu.
KAMU YÖNETİMİ NE YAPTI?
Oysa KKTC’de böyle kaygılara yer yoktur; deprasyondan hoşlanmıyoruz! Herşey olacağına varır!
Nitekim öyle oldu ve biz yeniden başa dönmüş gibiyiz. Kovid-19 vakalarında artış başlayalı beri okulları kapatmaktan, ülkeye girişleri yasaklamaktan başka şey konuşulmuyor. Bir de sağlık kapasitemiz yetmeyecek diye korkudan titremeye başladık!
Son günlerde aşılama ile ilgili yayınlar da oldukça komik. Kamu otoritesi, kendisi dışındaki işletmeleri aşısızlara kapatıyor. Kendi personelinin aşılanması konusunda neler yaptığını gizleyen kamu otoritesi, KKTC ekonomisi içinde önemli bir yer tutan eğlence mekanlarını kapatmak veya karsız hale düşürmek için gerekçe arıyor. Benzer bir uygulama turist girişleri konusunda da yaşanıyor. Turizm ile geçinen bütün ülkeler nasıl turist alabileceklerini hesaplarken, KKTC tek bir havaalanını yönetmekten acizdir ve yolcu girişlerini azaltmanın yollarını bulmak peşine düşmüştür.
Sağlık kapasitesi konusunda da gerekli önlemler alınmamıştır. Yatak varsa hemşire ve doktor yoktur. Personel varsa bina ve yatak bulunamayacaktır!
Kesin olan şudur: Salgının başlamasından bu yana 20 aylık süre geçmiş olmasına karşın kamu otoritesi hiçbir önlem almamıştır. Ne aşılanmayı teşvik edebilmiş, ne de sağlık kapasitesini artırabilmiştir!
İŞE YARAMAZ KAMU YÖNETİMİ
İşe yaramadıklarını söylediğiniz zaman kızıyorlar. Bu söylemi “memur düşmanlığı” olarak yorumluyorlar…
Elbette öyledir! İşe yaramaz bir memur cumhuriyeti haline gelirseniz “memur düşmanlığı” da olacaktır tabii…
Abuk-sabuk çabaları kimse bize “hizmet” diye satmaya kalkmasın. KKTC kamu yönetimi bütün kaynakları tükettiği yetmezmiş gibi herhangi bir hizmet de üretmemektedir. Yolu devlet dairelerine düşen herkes bunun farkındadır. Ortada ne sağlık kurumu kalmıştır, ne de okul! Ortada ne yol vardır, ne de çevre temizliği. Ortada ne kayıt kalmıştır, ne de kuyut! Herkes kendi işini kendi görmekte; bu arada kamu görevlilerinin elinden nasıl kurtulabileceğinin hesabını yapmaktadır.
Bu kamu yönetimi altında KKTC tam bir cangıla dönüşmüştür. Geçerli olan orman yasalarıdır. Ne hukuk vardır, ne de guguk!
SEÇİM VAATLERİ NELERDİR?
Sadece 20 aylık salgın döneminde yaşadıklarımız, 23 Ocak’ta yapılacak olan seçimlere doğru neler konuşmamız gerektiğini açıkça göstermektedir. Biz bu seçimlerde KKTC devletini işlevsel hale getirip getiremeyeceğimizi konuşmak zorundayız.
Konuşmaya başladılar zaten… Siyasi parti liderleri ve muhtemel milletvekili adayları bize neleri layık gördüklerini anlatıp duruyorlar. Hepsi de güzel şeyler… Ama bu vaatlerin nasıl yerine getirilebileceğine dair gerçekçi bir programa henüz daha rastlamadık doğrusu… Hayatımızı güzelleştirmekten söz ediyorlar da bunu nasıl yapabileceklerini anlatmaya yanaşmıyorlar.
Yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız şudur: KKTC’yi işlevsiz hale getiren, kaynaklarını sorumsuzca tüketen kamu yönetiminin kendisidir. Kamu yönetiminin kaynak kullanımı yanlıştır; maaş dağıtmaktan başka bir iş yapılmamaktadır. Değiştirilmesi gereken şey de işte budur. Salgın günlerinin ortaya yeniden çıkardığı gerçek de budur zaten. KKTC devleti maaş dağıtmaktan fırsat bulup Kovid-19 virüsü ile mücadele edememiştir.
Elbette siyasiler de bunu görmektedir. Gördüklerini bizden saklamaya çalışmadıkları zaman işler yoluna girmeye başlayacaktır.