Avrupa Birliği (AB) Devlet ve Hükümet Başkanları (AB zirvesi), 10-11 Aralık’ta toplanarak Ankara ile ilişkilerin son durumunu değerlendirecek. Brüksel, son yıllarda giderek kötüleşen AB-Türkiye ilişkilerini düzeltme girişimi olarak, geçen Ekim ayında Türkiye’ye ekonomik ilişkilerde yeni bir istikamet önerisinde bulunmuş, ancak Ankara ile Brüksel arasında var olan tartışmalı konuların hiçbirinde ilerleme kaydedilememişti. Bu nedenle pek çok AB üyesi ülke, Zirvede Türkiye’ye karşı yaptırım kararı alınmasını talep ederken, zirve yaklaştıkça itirazlar da yükselmeye başladı.
AB ile Türkiye arasındaki başlıca ihtilaf konuları ise şunlar:
DOĞU AKDENİZ SORUNU
Akdeniz’in doğusundaki haklarını korumaya çalışan Türkiye, geçtiğimiz yıldan bu yana bölgede doğal gaz arama faaliyetleri yürütüyor. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Tarafı buna tepki gösterirken, AB söz konusu faaliyetlerin yasa dışı olduğunu ifade ederek Türkiye’ye karşı bazı yaptırım uygulanabileceğini gündeme getirdi. Bu bağlamda geçen yıl Türkiye’ye sağlanan mali desteğe kısıtlama getirilirken, üst düzey görüşmeler donduruldu. Aynı zamanda Brüksel ile Ankara arasında hava trafiği alanında imzalanması beklenen bir anlaşma ile ilgili müzakereler de sonlandırıldı. Bu yıl içinde ise, tartışmalı sondaj çalışmalarına dahil olan iki kişi hakkında yaptırım kararı uygulamaya sokuldu.
KIBRIS SORUNU
Kıbrıs meselesi de son dönemlerde yeniden alevlenen sorunlardan biri. 1974’ten beri kapalı olan Maraş’ın açılması kararı AB tarafından “provokasyon” olarak nitelendiriliyor. Geçen kasım ayında KKTC’yi ziyaret eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmada iki devletli kalıcı bir çözüm çağrısında bulunmuş ve böylece, Ada’nın birleşmesine yönelik uluslararası çabalara karşı olduğunu ortaya koymuştu. Son günlerde hızlanan diplomatik girişimler de görüşmelerin eski tarzda başlaması konusunda umut vermedi. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “iki devletli çözüm” arayışını sürdürürken bunun Ankara’dan bağımsız olmadığı biliniyor.
LİBYA KRİZİ
Kuzey Afrika ülkelerinden Libya’da yaşanan iç savaşta Ankara, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan başkent Trablus merkezli hükümeti destekliyor ve BM’nin uyguladığı silah ambargosuna rağmen bu hükümete silah sağlıyor. AB bu nedenle geçen eylül ayında iki Türk gemicilik şirketine ambargo uygulamaya başladı. Kasım ayı sonunda, İrini misyonunda görev yapan Alman donanmasına ait bir geminin şüphelendiği bir Türk yük gemisini durdurarak arama yapması ise gerginliği daha da artırdı. Söz konusu arama faaliyeti Ankara’nın sert protestosunun ardından durduruldu. Türkiye, İrini operasyonuna karşı sert tavır alırken AB üyesi ülkelerinin planlamalarının karşısındaki başlıca güç olarak görülüyor.
SURİYE SORUNU
2011 yılında Başer Esat’ı devirmek amacıyla Suriye’de başlatılan operasyonlar zamanla farklı şekillere büründü ve Türkiye, Ekim 2019’da Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt örgütlere karşı askeri harekat başlatarak bazı bölgeleri kontrol altına aldı. AB dışişleri bakanları, bu askeri harekatlar sebebiyle Türkiye’ye silah ambargosu uygulanmasını görüşmüş ancak görüş birliğine varamamıştı. Bunun üzerine bazı AB ülkeleri, kendi başlarına NATO üyesi Türkiye’ye yönelik savunma sanayii ürünleri satışına kısıtlama getirdi. AB’nin Suriye’de nasıl bir politika izlediği hiçbir zaman netlik kazanmamakla birlikte başta Fransa olmak üzer önemli AB üyeleri Türkiye’nin Suriye’deki varlığına karşı çıkıyorlar.
DAĞLIK KARABAĞ
Kafkasya’nın sorunlu bölgelerinden Dağlık Karabağ’da yaşanan savaşta Türkiye Azerbazcan’ı destekledi ve Azerbaycan’ın kaybettiği topraklarını geri almasına yardımcı oldu. Fransa Ankara’yı, söz konusu savaşa Suriye’den cihatçı milisler taşımakla suçluyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre de Türkiye, Dağlık Karabağ’a yaklaşık 2 bin 600 savaşçı götürdü. Türkiye söz konusu iddiaları reddediyor.
Bu arada Fransa Meclisi, Dağlık Karabağ’da kurulmuş olan ermeni devletini tanıma kararı aldı. AB bu konuda da belirgin bir politika izleyemiyor ama Türkiye’ye yönelik suçlamalarını sürdürüyor.
SIĞINMACILAR
Türkiye ile AB arasında 2016 yılında imzalanan Mülteci Geri Kabul Anlaşması’na göre Birlik, Yunan Adaları’na gelen sığınmacıları alması karşılığında Türkiye’ye, bu ülkede yaşayan yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli sığınmacı için kullanılmak üzere milyarlarca euro destek vermeyi taahhüt etmiş durumda. Türkiye, zaman zaman sığınmacıları AB’ye karşı bir baskı aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Geçen Şubat ayında Pazarkule Sınır Kapısı Türkiye tarafından sığınmacıların Yunanistan’a geçişi için açılmış ve binlerce kişi buradan AB’ye geçmeye çalışmıştı.
AB yeni sığınmacı akınına uğramaktan korkarken bu konuda Türkiye ile tam bir işbirliği yapmaktan da kaçınıyor.
ÜYELİK MÜZAKERELERİ
Türkiye 1999 yılından bu yana “AB üyeliğine aday ülke” satüsü kazandı. Ancak 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından, tam üzelik müzakereleri Brüksel tarafından donduruldu ve tam üyelik sürecinde Türkiye’ye taahhüt edilen mali destekler de kısıtlandı. Mülteci Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde AB’nin Türkiye’ye, 1995 yılından bu yana uygulanan Gümrük Birliği Anlaşması’nın çerçevesini genişletme önerisi de yaşanan sorunlar nedeniyle geri çekildi. AB bu konudaki tutumuna gerekçe olarak Türkiye’deki demokrasi sorunlarını ve hukuk dışı tutuklamaları gösteriyor.