2023 yılını Türk Devletleri Teşkilatı ile ilişkileri konuşarak geçirmiş olacağımız kesinlik kazandı. Yıl sonuna 1,5 aylık bir süre kaldı ki ne yaparsak yapalım Türk devletleri ile ilişkiler gündemini gölgede bırakamayacağız.
“Türk devletleri” diyoruz ama aslında Azerbaycan’ı konuşuyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da KKTC’yi Türk devletlerine kabul ettirebilmek için Azerbaycan’a güveniyor olmalıdır. Kazakistan başta olmak üzere beş Orta Asya devletinin ABD ve AB’den öyle beklentileri var ki, KKTC’yi TDT’ye gözlemci üye yapmak konusunda bile kararlı duramıyorlar.
Bu iş, bir süre daha böyle gidecek. Kazakistan ile Özbekistan, gözlemci üyeliğimizi onaylamayacak ama özellikle Türkiye ve Azerbaycan’da yapılacak organizasyonlara katılmamıza da itiraz etmeyecekler. İkircikli bir tutumla, hem kendilerini koruyacaklar hem de bize yol açacaklar.
Son zamanlarda herkes Azerbaycan’a gitti, geldi. Ben de gittim. Önceden kurduğum temaslar olduğu gibi orada kurabildiğim ilişkiler içinde de Azerbaycan-KKTC ilişkilerinin nasıl gelişebileceğini araştırdım.
Azerbaycan’ın insanlarını da fikirsel ve fiziksel alt yapısını da beğendim… En azından benim temas etmek olanağı bulduğum insanlar aydın, dünyada neyin ne olduğunu bilen gerçekçi insanlardı. Karabağ savaşlarının hangi olanaklar ve hangi desteklerle kazanıldığını da biliyorlar; kendilerinin ne olduklarını ve ne olmadıklarını da… 30 milyon Azerbaycanlı’nın yaşadığı İran ile dalaşmanın kendilerine yarar sağlamayacağının da farkındalar; İsrail ile olan ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunun da…
Türkiye’yi saymıyorum… Onlar kendilerini Türkiye’den ayrı görmüyorlar zaten ama Türkiye Hükümeti’nin yaptığı veya yapacağı şeyleri de rahatlıkla eleştirebiliyorlar. Azerbaycanlı Türk olduklarını düşünüyorlar ve Türkiye’deki sorunlar hakkında bizim gibi farklı fikirlere sahip olabiliyorlar. KKTC, Türkiye’nin parçası gibi algılansa da adadaki sorunu da farkındadırlar. Kıbrıs sorununu, Rum tarafının AB üyesi olduğunu ve uluslararası alandaki etkinliğini biliyorlar…
Kurulabilecek ilişkilerin altyapısı bence budur. Bu altyapı köklü bir şekilde değişmeden Azerbaycan’ın KKTC’yi tanımasını veya KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na üye olmasını beklemek hayal bile edilemez! Buna karşın, Azerbaycan ile ticaret yapmak mümkündür. Zaten yapılabilmektedir. Turizm ve yatırım ilişkisi geliştirilebilir. Zaten vardır.
Bu durumda devletimizin ve bize destek olmayı düşünen devletlerin ilgilenmesi gereken şey, Ercan ile Bakü’yü hava yolu ile bağlamaktan başka şey değildir. Aklınıza hemen “direk uçuş” gelmesin ama… Yanlış yola girmiş olursunuz. Bakü ile Ercan arasında direkt uçuş olamayacağı gibi bunun sürdürülebilir olması da mümkün değildir. Havacılara sorarsanız nedenlerini çok daha iyi anlatırlar.
Yapılması gereken, Türkiye’deki en uygun havalimanı üzerinden Ercan ile Bakü arasında, haftada iki kez uçmaktan başka bir şey olamaz. Antalya konuşuluyor çoğunlukla… Böylece uçakların doluluğu daha yüksek olabilir. Biz de bundan yararlanarak ticaret ve turizm ilişkilerini geliştirmek için çalışabiliriz. Gidip-gelecek olanlar daha uygun koşullara kavuşmuş olurlar.
Hükümetlerin veya üst kademe yöneticilerinin, bunu gerçekleştirmenin peşine düşmekten başka yapacak işleri de yoktur. Bu uçaklar gidip gelmeye başladığı zaman turizmciler harekete geçecek; hellim satmak isteyenler müşteri bulmaya bakacak. Bir zamanlar yolcu uçaklarının kargo kapasitesi değerlendirerek Londra’ya sattıklarımızı düşündüğüm zaman bunun küçümsenecek bir iş olmadığını anlıyorum. Ben yetkili bir makamda olsam, uçakçıları çağırır, bu işi yapabilmek için devletten ne istediklerini sorardım. Bu işin maliyetini öğrenir, daha somut adımlar atardım.
İş budur: Haftada iki kez, Antalya veya Adana bağlantılı sefer yapmak için gereken ne ise yapılmalıdır.
Devletler ellerini taşın altına koyacaksa, bu seferleri mümkün ve devamlı hale getirmek için koymalıdır.