Güne yağmurla başladık… Gürcan Bayramoğlu, Facebook’tan paylaştı: “Girne’de işi olan gelmesin. Zira Girne yok, dolayısı ile işi de yok. Yağmurun bereket olmadığı, felaket olduğu günlerden yine…”
Bunun gibi çok sayıda paylaşım vardır: Yağmur yağdı, böyle oldu!
Alt yapı yeterli değil; böyle havalarda her tarafta su baskını tehlikesi yaşanıyor. Yollarda seyahat tehlikeli bir hal alıyor; zorlaşıyor!
EVDE KAL, GÜVENDE KAL!
Covid-19 salgınında kullandığımız slogan burada da geçerli: Evde kal, güvende kal!
Evinde güvende olamayacak yurttaşlarımız olsa bile, böylesi havalarda en güvenli yer yine de evlerimiz. Yollarda ne ile karşılaşacağımız, iş yerlerinde iş olup olmayacağı belirsiz.
İşte yine, zurnanın “zırt” dediği yerdeyiz: Kim evinde kalabilir; kim kalamaz? Kimler evde kaldığı halde gelir veya statü kaybına uğramaz; kimler zarar görür?
Hayatını çalışarak kazananlar, evde kalamaz.
Çarşıda dükkanı olanlar, evde kalamaz. Arayıp soracak olanı, yağmurdan sonra uğrayacak olanı düşünerek kapısını açık tutmak zorundadır.
Çiftçi evde kalamaz. Ağıla koşarak hayvanlarını kontrol etmeli, tarlasına bakmalıdır. Zarar olacaksa en azıyla kurtulmak için müdahale etmelidir.
Mazaret belirtip işe gitmekten kurtulabilecek statüya sahip olanlar evde kalabilir ama… Hem de gelir kaybına uğramadan…
KAYNAK TAHSİSİ
Yağmurdan etkilenmeyi en aza indirebilmek için altyapının güçlü olması gerekir.
Girne-Lefkoşa arasında seyahat edeneler, Ciklos mevkiindeki yeni düzenlemeleri görmüşlerdir sanırım. Orada, yol inşaasına harcanandan daha büyük bir kaynak, dere gibi bir su tahliye kanalı yapılması için kullanıldı. Normal koşullarda yapmamız gereken bu işi dört gencimizi kaybettikten sonra yaptık ama.
“Keşke paramız olsa da her yere benzeri düzenlemeler yapabilseydik” demeyin sakın. Para vardır! Önemli olan varolan kaynaklarınızı ne için kullandığınızdır.
Karar verici olanlar öncelikle hangi kesimin baskısını hissederse kamusal kaynaklar o yönde kullanılır. Bizde asıl olan kamu görevlileridir. Yağmurlu günde evde kalabilenler de onlardır.
Onlara maaş ödemekten başka işe kaynak ayırmak mümkün olamıyor. Zorunlu bazı düzenlemeleri ise ancak büyük kayıplar sonrasında yapabiliyoruz. KKTC’de kamu görevi için harcanan miktar yerel gelirleri bile aşmaktadır ve altyapı projeleri ancak ve ancak Türkiye tarafından yapıldıkları sürece hayata geçebiliyor.
Çocukluk yıllarımda, günler boyunca yağan yağmurları hatırlarım. Annem başıma bir torba geçirir, beni bakkala öyle gönderirdi. Evimizin hemen altındaki harman yeri su dolar, yağmur durur durmaz içinden bisikletle geçme yarışı başlardı. Larnaka’ya giden yolun kapandığını ise hiç duymadım; üzerinde çok sayıda köprü vardı.
O zaman daha zengin değildik; kamusal kaynaklar doğru kullanılmış, yollar açık kalmış, bakkala gidebilmek için ise torabaları kullanmıştık.
Yağmurun tadını gönlümüzce çıkarabiliyorduk ama…
Bugünkü kaynak yönetimiyle, ne altyapıyı tamamlamak mümkündür; ne de yağmurun tadını çıkarabilmek.