Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Güzelyurt’ta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından yapılacak olan soğuk hava deposu bilgilendirme toplantısına katıldı. Bu vesile ile soğuk hava depoculuğunun ekonomideki yerini hatırlamış olduk.
Soğuk hava deposu yapılması ve işletilmesi, tarım ve gıda sektörlerinin önemli bir bileşeni haline geldi. TOBB tarafından yapılacağı duyurulan ama nasıl işletileceğini henüz bilmediğimiz bu deponun yapılması, özellikle narenciye sektöründe yaşanan sorunlar nedeniyle bir ihtiyaç olarak gündeme gelmiş görünüyor. Fizibiliteyi görmedik ama basına yansıyan haberlere göre zamanında satılamayan ürünlerin bu depolarda bekletilmesi ve yaz aylarında piyasaya sürülmesi hedefleniyor.
Zamanında satılamayan narenciye ürünleri, soğuk hava deposunda bekletilip satılabilir mi; bilmiyorum! Bunu bilmesi gerekenler bu ürünlerin pazarlanması ile haşır-neşir olanlardır. Bizim genel olarak bildiğimiz, soğuk hava depolarında genellikle nitelikli ürünlerin korunduğu, hasat dönemindeki bolluktan dolayı fiyatların düşmesinin önlendiği ve pazarda devamlılık sağlanarak fiyat istikrarıyla birlikte ürünün değerini korumasının sağlandığıdır. Böyle bir süreçte depolama maliyeti ürün fiyatını artırsa bile kar oranı da yükselmiş olacağından hem üretici, hep depocu, hem de diğer katılımcılar sonuçtan kazançlı çıkmaktadırlar.
Soğuk hava depolarının çoğalması, yerli ürünlerin depolanması ve daha uygun zamanda satılması kadar, ithal ürünlerin daha büyük partiler halinde ithal edilmesine, burada paketlenmesine ve soğuk zincir korunarak piyasaya sürülmesine de yardımcı olmaktadır. Tedarik zinciri daha etkili çalışmakta ve sonuçta kayıplar önlenmekte, ticaret erbabı ve tüketici kazanmaktadır.
Böylece, bir zamanlar aşağılanan stokçuluk, ayrı bir iş kolu olarak ortaya çıkma eğilimindedir. Eğer modern üretim ve tedarik sistemin gerekleri yerine getirilmezse TOBB tarafından inşa edilen depolar bazı zaman boş kalacak, bazı zamanlarda ise kapasite yetersizliği sorunu yaşayacaktır. Bu bir iştir ve işi bilenler tarafından icra edilmesi gerekmektedir.
Geçmişten gelen güzel bir örnekle ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım: Aktif olarak gazetecilik yaptığım 80’li yıllarda bir et kombinasına şiddetle ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştı. İlkbaharda artan kuzu popülasyonunu azaltmak için Arap ülkelerine canlı kuzu satıyor, sonbaharda et kıtlığı çekiyorduk. Türkiye’den yardım istedik ve bir et kombinası inşa etmeye başladık. Yaygın ifadesi ile kombinayı “tam bir gombinaya” çevirdik ama… Zamanında bitiremedik, bitirdik ama çalıştıramadık. Kaç para harcandı ve gömüldü bilmiyorum! Yarım yamalak bilgimizle ve özel sektörün girişimciliğini dışlayarak yapabildiğimiz bu oldu!
Bugün hala korumacılıktan, ticareti hakir görmekten, yasakçılıktan ve her işe devleti bulaştırmaktan medet umuyoruz. Et fabrikalarımızın et ithal edip işlemesine yasak koyuyor; tüccarlarımızın donmuş et ithal etmesini yasaklıyoruz ama narenciyemizi soğutup ihraç etmeyi, narenciyeyi sıkıp dondurup satmayı hayal edebiliyoruz. Dondurulmuş ürün almayacağız ama satacağız! Yaşadıklarımızdan da dünyada yaşananlardan da ders almayı bir türlü öğrenemedik gitti!
Güzelyurt soğuk hava depolarının adında “entegre” kelimesi var; “kombine” de denebilir. Dilerim bu tesis de et kombinası gibi “gombinaya” dönmez. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, dönmemesinin güvencesi olarak görülebilir ama bu zihniyetler değişmediği sürece, TOBB bile bu “gombinaya” engel olamayabilir.
KKTC’nin iyi yönetilmediğini iddia edenler var… Belki onların gombinalarının neler olabileceğini az-çok tahmin edebiliyoruz ama orta vadede etkili olabilecek tek bir seçenek vardır: Serbestleşme…
Dünya ile bütünleşmek isteyenler, her fırsatı kullanarak alıp-satmayı teşvik etmeli; her delikten bakarak dışarıda neler olduğunu gözlemlemeyi becerebilmelidir. Dünya ile bütünleşmek, ticaret yapmak veya ilişkiye girmek isteyenler, insanları YÖNETMEYİ DEĞİL, SERBEST BIRAKMAYI denesinler.