Ulusal Birlik Partisi (UBP) Milletvekili ve Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, Erenköy Direnişi’nin 58’inci yıl dönümünü sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla andı. Hasipoğlu, farklı siyasi görüşlerde olsalar da babası Ertuğrul Hasipoğlu, Naci Talat Usar ve Hüseyin Angolemli‘nin Erenköy Direnişi’nde yollarının birleştiğini kaydetti.
Hasipoğlu babasıErtuğrul Hasipoğlu’nun tamamlanma aşamasına gelinen “Anılarıyla Ertuğrul Hasipoğlu” adlı kitabından bir alıntı yaparak paylaştığı gönderide Hüseyin Angolemli ve Naci Talat ile ilgili Erenköy Direnişi ile ilgili anılarındaki bölümü paylaştı.
Hasipoğlu’nun paylaşımı şöyle:
Ertuğrul Hasipoğlu ile benim dostluğumun temeli Erenköy”de mücahitlik yaptığımız dönemdedir. Yurt dışında tahsil yapan 551 Üniversite öğrencisi olarak bizler 1964 yılında Erenköy”deki çarpışmalara katıldık. Ertuğrul Bölük komutanımızdı. Biz Bozdağ denilen bölgeden geri çekilmeye başlamıştık. Rumlar da bazı tepelerden geri çekilirken bıraktıkları mevzilere bubi tuzakları ve mayın yerleştirmişlerdi. Rum Mofsili köyü tam altımızdaydı. Rumların terkettikleri bir mevziye geldik. Dört kişiydik. Fevait Ali arkadaşımız farketmeden mayının üstüne yatmıştı, kalkmasıyla mayın patladı ve şehit oldu. Bu patlamayla birlikte Ertuğrul ve ben ayaklarımız yerden kesildi ve savrulduk.
Her tarafım kan içerisindeydi. Elim kötü durumdaydı, Ertuğrul kan kaybını durdurmak için elimi sardı. Ertuğrul da sırtından yaralanmıştı. Benim yürüyecek durumum yoktu. Etrafta kimseler yoktu. Beni sırtında dinlene dinlene takribi iki kilometre revire kadar taşıdı. Taşımasaydı kan kaybından ölebilirdim. Her nekadar siyasi görüşlerimiz farklı olsa dahi, onun yeri ben de ayrıdır. Mecliste kürsüsünde birbirimizi ne kadar eleştirmiş olsak dahi, meclis salonundan çıkışta dostluğumuz hep baki olmuştur, olmaya da devam edecektir. Bu ülkeye gerçekten gerek siyasi, gerek doktorluk anlamında büyük hizmetleri olmuştur.
70-80 ve 90 yıllarda bir çok gencimizin dünyaya gelmesini sağlayan kişidir. Bir çok kadının tedavi yöntemi ile hayat veren, onların tıbbi yöntemle dünyaya çocuk getirmelerini sağlayan kişidir. Girdiği her seçimde listenin üst sıralarından yaklaşık 23 yıl halkın takdirini alarak vekil olabilmiştir. En önemlisi bomba patladıktan sonra, yaralı haliyle, kendi hayatını riske ederek, hastaneye kadar iki kilometre beni sırtında taşıyan ve hayatımı kurtaran fedakar bir adamdır, Ertuğrul Hasipoğlu. Allah ona uzun ömürler versin.
Naci Talat Takım Komutanı
Dr.Ertuğrul HASİPOĞLU Erenköy anılarına şöyle devam eder; ‘’Lisedeyken Salih diye bir arkadaşım vardı. Erenköy’e çıkarken Kimya Mühendisliğinde okuyordu. Savaş sonrası Kıbrıs’a gelmedi. Hep Türkiye’de kaldı. Şimdi akıbetini bilmiyorum çünkü temas kuramadık. Onu takım komutanı yapmıştım. Silah takım komutanı Muammer YAĞCIOĞLU; Birinci Takım Komutanı Sosyal Şener ve İkinci Takım Komutanı da Salih’ti. Salih ikinci takım komutanlığını yapamayacağını söyleyince, ben de seçim yapmaya karar verdim. Takımın hepsi öğrenciydi… Demokratik olması için, komutanlarını kendi aralarından seçsinler dedik.
İki aday çıktı: Halil ve Buba Vural. İkisi de yaşını başını almış arkadaşlardı. Oy alsınlar diye sigara dağıtmaya başladılar… Erenköy’de bile seçim uğruna entrikadan dönmeye başlayacak iken, ‘’Bu böyle olmaz’ dedim. Öyle birini bulmalıydım ki, atayacağım kişi seçimi yaptırmamamı meşru kılacaktı. Rahmetlik Naci Talat da o takımdaydı.Çok sevilen bir çocuktu. Hırslıydı. Verilen tüm görevleri eksiksiz yapardı. Lider özelliği de vardı. Yanıma çağırdım ve diğerlerine: ‘’Siz yoksunuz’’ dedim. Seçimi iptal ettim. Biz ülke yönetmiyoruz, vatanı kurtarmaya çalışıyoruz dedim.
Naci’yi komutan yaptım. Kimse itiraz edemedi. Çok disiplinli bir takım oluşturdum. Erenköy’den ayrılmak için imza toplanıyordu. Bizim bölükten bir kişi Erenköy’den ayrılmak için imza atmıştı ama Naci’nin takımdan bir kişi bile imzalamamıştı.
Naci lider özelliği ile takımda birliği ve bütünlüğü sağlamıştı. Bizim bölükten imza atan ve ismini vermek istemediğim o kişiye karşı tavır aldım. İmza attıktan sonra sabah kahvaltısında karşılaştık. Hemen önüne geçtim ve ‘’Sen, gitmek için o imzayı attın. Artık burada yoksun. Mutfağın arkasında oturacaksın. Bölüğe girmeyeceksin. Eğer girdiğini görürsem, seni öldürürüm’’ dedim.
Naci ile birlikte sırasında kızarak, sırasında severek bir bütünlüğü sağladık. Yıllar sonra farklı görüşlerde siyaset sahnesinde yer alsak da, o benim gönlümde gerçek bir kahraman, vatanperver ve lider biri olarak yaşayacaktır. Ne mutlu bana ki bu anılarımı, kendisi gibi başarılı olan kızı Sıla ile de paylaştım. Babası ile ne kadar gurur duysa azdır.