Geçtiğimiz hafta, Türkiye 16 yıldaki ilk cari hesap fazlasını gördü. Bu, Lira’nın hızlı amortismanı ve içinde bulunduğumuz derin durgunluk nedeniyle olmasaydı iyi bir şey olurdu. Ekonomik politika oluşturmada yapıcı belirsizlik dönemi, Merkez Bankası Genel Müdürü’nün görevden alınmasıyla aniden sona erdi. Artık piyasalar, Ankara’da ne tip kurumlarla uğraştıklarını biliyorlar. Bu elbette, beklenen faiz indirimine rağmen durgunluğa iyi gelmeyecek. Bu yüzden bugünlerde başarı hikayesi beklememek lazım.
Bu nedenle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) yıllardır artan bir cari işlemler fazlasına sahip olduğunu görmekten mutlu oldum. Ve bu sadece Türklerin bölgeye maddi yardımları ile olmadı. Tam tersine, bölge kendi kendine yetebilir görünüyor.
Bu bir sürpriz! Türkler, Kuzey Kıbrıs’ı “yavru vatan” olarak adlandırmayı severler, bu da, şefkatli anlamına ek olarak, anakaradaki KKTC’nin kendini savunma kabiliyeti hakkındaki varsayımlarını da yansıtır.
Son zamanlarda KKTC’nin ödemeler dengesi rakamlarına bakıyordum. GSYİH yüzde 42’si oranında bir ticaret açığına sahip olduğu görülüyor. Bu açık, Türkiye yardımları ve hizmet sektörü gelirleriyle finanse ediliyor. Bu oran GSYİH’nın yüzde 49,4’üne ulaşmaktadır. Dolayısıyla yüzde 7,4 cari fazla var.
Yüzde 49,4’lük kazancın içinde Türkiye doğrudan yardımı yüzde 10’dan daha azını temsil ediyor. Yüzde 40’ından fazlası turizm gelirinden ve yüzde 40’ından fazlası üniversite kazancından geliyor.
Bu ekonomik canlılık Kıbrıslı Türkler için iyi. Yokluk içinde geçimlerini sağlıyorlar. Ada siyasi olarak bölünmüş olmasına rağmen, anketler Kıbrıslı Türkler’in mutluluğunun da yüksek seviyelerde olduğunu gösteriyor.
Ankara’nın 15 yıl önce Kuzey Kıbrıs’ı kendi kendine yetebilir bir varlık haline getirmesi için yapılan stratejik karar, herşeye rağmen işe yaradı gibi görünüyor. Kıbrıslı Türkler için iyi. İki yeni sektör, turizm ve eğitim, son 15 yılda sıfırdan ortaya çıkmış gibi. Adanın kuzeyini yaklaşık 2 milyon turist ziyaret ediyor ve üçte birinin üçüncü ülkelerden geldiği 100.000’den fazla üniversite öğrencisi var. (yani ne Türkiye’den, ne de Kıbrıs’tan.) Doğu Akdeniz Üniversitesi, Times Higher Education en iyi 1000 listesinde bile yer alıyor.
Dünya, adadaki siyasi bölünme sorununu tekrar gözden geçirmeli. BM liderliğindeki Crans Montagna Kıbrıs toplumlar arası görüşmeler yaklaşık iki yıl önce çöktü.
Diyalogsuz iki yıl süren siyasi çıkmaz ada için uzun bir zamandır. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Kıbrıs’ı daha büyük Orta Doğu probleminin parçası haline getirme politikası adadaki durumu daha sürdürülebilir hale getirmeyecek.
AB’nin Türkiye’ye yaptırım getirme kararı bir anlam ifade etmiyor. AB, bugün adanın içinde bulunduğu sürdürülemez durumdaki en büyük suçlu. Kıbrıs’ı daha geniş Orta Doğu anlaşmazlığının bir parçası yaparak olayları daha da kötüleştirmek üzere. Bu kötü bir fikir. Sorunlarımızı daha küçük parçalara bölmek ve onları bu şekilde çözmek için çaba göstermeliyiz. Sorunları AB’nin yaptığı şekilde birleştirerek, adadaki mevcut durumu sürdürülebilir kılamayız.
Bu karmaşadaki tek olumlu şey, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik başarısıdır. Bana sorarsanız, Kıbrıslı Türkler için geniş bir yeni olasılıklar çerçevesi açılıyor. Şimdi yaklaşık 15 yıl önce yapılan stratejik kararların devamını getirme zamanı.
Tüm bu tartışma beni eski bir Çin atasözünü hatırlattı. “Oynamak zorundaysanız, başlangıçta üç şeye karar verin: oyunun kuralları, olası kazanclar ve bırakma zamanı.” Doğu Akdeniz’deki tüm paydaşlara iyi tavsiyeler.
Yazının orjinali: https://medium.com/@guvsak/what-europe-should-know-about-north-cyprus-3fbd60add24c