Bu hafta başka da bir yazı yazmayacak seçim sonuçlarının çıkmasını bekleyecektim. Çıkacak sonuçlara da kendimi hazırlayıp bir süre susmanın ve gözlemlemenin de gerektiğine kendimi hazırladım. Bunu da demokrasinin bedeli diye adlandırdım.
Sabah yazdıklarımı takip eden bir arkadaşımdan bir nefeste yazılmış içten bir mesaj geldi. Bende kalmasın diye sizinle buluşturayım dedim.
Mesajı yazan kişi yurtdışında burslu eğitim aldıktan sonra kolayı seçmeyip, adaya dönüp risk alıp kendi işini kurmuş, istihdam yaratmış, büyütmüş, başarılı olmuş bir iş insanı. Hani tabiri caizse olmayacak olanı deneyip başarmış biri.
Yazdıklarının toplumun geniş bir kesiminde karşılığı olduğuna inandığım için paylaşıyorum.
“Gazete, TV ve sosyal medyada görüp okuduğumuz vaatlerin onda biri gerçekleşse 23 ocaktan şubata geçtiğimiz hafta Avrupa ülkesi, bir aya kalmadan da İsviçre olacağımızı sanırsın.
İnsan bu son yaşananlardan sonra atarken biraz aynaya bakmalı ve özeleştiri yapmalı
Yemin ederim artık komik gelmeye başladı.
Sanki bir oyun bir tiyatro bir kandırmaca var.
Şimdi bir de boykot etmeyin sandığa gidin diyorlar
Göreviniz diye de ekliyorlar.
Peki memleketin yangın yerine döndüğü bir ortamda Meclis nisabının sağlanamamasını ve çalışmamasını sağlayanların görevi de yok muydu?
Hem görevini yapmayacaksın hem paranı alacaksın hem de ahaliden oy isteyeceksin.
Sonra da bana ‘sen görevini yapmalısın’ diye de nasihatte bulunacaksın.
Seversin sevmezsin T.C. Cumhurbaşkanı meclisine gelecek ve ana muhalefet olarak salona bile gitmeyerek aklınca tepki koyacaksın.
Sonra da beni seçin diye oy isteyeceksin
Yarın herhangi bir şekilde hükümette olayım derse ve T.C’ye ziyarete gitmek zorunda kalırsa başına ne gelirse gelsin azdır.
Aklı başında ümit beslediğimiz insanların bunu yapmasına ne demeli?
Tüm bu yaşananlara rağmen UBP’nin tek başına iktidara göz koymasına şaşmamak lazım. Trajikomik.”