“Egemenliğimiz kabul edilmeli. Kazanılmış doğal bir hakkı talep ediyoruz, azınlık değiliz”
“Mutlaka ama mutlaka çözüm şartları ve sonuç alıcı bir müzakere zemini oluşturulmalıdır”
UBP Genel Sekreteri Hasipoğlu, Kıbrıs Türk tarafının masadan kaçmadığını, Rum tarafı ile BM’yi, kalıcı bir anlaşma için sonuç alıcı doğru zemine çekmek için gerçekçi bir diplomatik çaba sarf ettiğini vurguladı.
“Egemenliğimiz kabul edilmeli. Kazanılmış doğal bir hakkı talep ediyoruz, azınlık değiliz” diyen Hasipoğlu, “Tüm BM Planlarını reddeden, halkımıza spor, siyaset ve ekonomide izolasyon uygulayan, Kıbrıs Türkü’nü egemen eşit bir taraf olarak görmeyen, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü ortadan kaldırma çabası içinde olan, Güzelyurt ve Maraş dahil KKTC topraklarının üçte birini isteyen Rum tarafı uzlaşmazdır. Bunu görmeyip Türk tarafını suçlamaya kalkışmak hatadır” ifadelerini kullandı.
Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, yazılı açıklamasında, Kıbrıs Türk halkının Rum tarafının iddia ettiği ve yapmaya çalıştığı gibi bir azınlık olmadığını vurgulayarak, Rum tarafı ile BM’yi Kıbrıs Türk halkının egemenliğini kabul ederek bunun gereğini yerine getirmeye çağırdı.
Hasipoğlu açıklamasında, “CTP yanlış değerlendirme yapıyor. Rum tarafı, eşitliği mi kabul etti, bir adım attı da biz mi görmedik. Onların dediği gibi eşitlik masada kabul edilsin diye masaya oturduk ama Rum tutumu yüzünden sonuç alamadık, AB ve BM buna rağmen hakkımızı teslim etmedi. CTP, hakikaten çözüm istiyorsa Türkiye’nin de desteklediği milli politika olan egemen eşitlik ve uluslararası statümüzüm masaya oturmadan kabul edilmesi noktasına gelmelidir” ifadelerini kullandı.
“Sayın Holguin, Merhum Genel Sekreter Annan’ın, Rumların aslında Annan planına hayır diyerek sadece bir planı değil, çözümün kendisini reddettiği yönündeki saptamasını unutmamalıdır. Ortak zemin yoksa bunu Temmuz ayı başında ilan etmelidir” diyen Hasipoğlu, CTP’ye de, “Türkiye tarafından da desteklenen, masaya oturulmadan Kıbrıs Türkü’nün egemen eşitliği ile KKTC’nin Rum Devleti ile eşit uluslararası statüye sahip olması gerektiğinin idraki politikasına” destek çağrısında bulundu.
Oğuzhan Hasipoğlu, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs şahsi temsilcisi Maria Holguin’e de seslenerek, “Sizin göreviniz altı aylıktır ve yapmanız gereken iki taraf arasında bir görüşme zemini olup olmadığını saptamaktır. Kofi Annan’ın referandum sonrası yazdığı raporu ve Kosova meselesindeki Ahtisaari raporunu okuyarak gereğini yapmalısınız. Empati yaparak, Kendinizi yıllardır haksızlığa uğrayan Kıbrıs Türk halkının yerine koyun. Bizler uluslararası camiaya hiçbir zaman yanlış yapmadık . Objektif olun ve zemin yoksa bunu ilan ediniz.” dedi.
UBP Genel Sekreteri açıklamasında şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanı Tatar, Sayın Holguin ile Pazartesi de görüşmeye devam edecek. Masadan kaçıldığı iddiası doğru değildir. Biz UBP olarak, net bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanı Tatar’ın halkımızın büyük çoğunluğu ve Anavatan Türkiye tarafından da desteklenen tutumunu doğru buluyoruz. UBP olarak biz, eğer müzakereler başlayacak ise zeminin doğru belirlenmesi ve yıllardır olduğu gibi, uzlaşmaz Rum tarafı ödüllendirilirken bizim mağdur edileceğiniz bir sözde sürecin değil, sonuç alıcı bize yapılan haksızlıkların giderileceği yeni bir sürecin başlayacağının garanti edilmesinin şart olduğu noktasındayız. Tüm BM planlarını reddeden, hala halkımıza spor, siyaset ve ekonomide izolasyon uygulayan, Kıbrıs Türkü’nü egemen eşit bir taraf olarak görmeyen, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü ortadan kaldırma çabası içinde olan, Güzelyurt ve Maraş dahil KKTC topraklarının üçte birini isteyen Rum tarafının bu tutumunu görmezden gelip Sayın Cumhurbaşkanı ile Türk tarafını suçlamaya kalkışmak hatadır.
CTP hala yanlış değerlendirme yapıyor. Onların dediği gibi eşitlik masada kabul edilsin diye masaya oturduk ama Rum tutumu yüzünden sonuç alamadık, AB ve BM buna rağmen hakkımızı teslim etmedi. CTP hakikaten çözüm istiyorsa Türkiye’nin de desteklediği milli politika olan egemen eşitlik ve uluslararası statümüzüm masaya oturmadan kabul edilmesi noktasına gelmelidir. Biz bu kadar zamandır tüm çözüm planlarına evet dedik, masadan kaçmadık da ne oldu? Tüm BM Planlarını reddeden, halkımıza hala, spor, siyaset ve ekonomide izolasyon uygulayan, Kıbrıs Türkü’nü egemen eşit bir taraf olarak görmeyen, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü ortadan kaldırma çabası içinde olan, Güzelyurt ve Maraş dahil KKTC topraklarının üçte birini isteyen Rum tarafı uzlaşmazdır. Bunu görmeyip Türk tarafını suçlamaya kalkışmak hatadır.
Son zamanlarda, bir anlamda, siyasal eşitliğimizin kabulü ile görüşmeler yine başarısız olursa Türk tarafının statüsünün idrakini bir anlaşma için ön şart olarak ortaya koyan CTP, bunun gereğini yapmalı ve bunları masaya oturmadan elde etmemiz gerektiğini aksi takdirde yeni bir Rum oyunu ile karşı karşıya kalabileceğimizi anlamalıdır.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs konusundaki şahsi temsilcisi Sayın Cuellar Holguin, ise kendisine sadece Rumlar tarafından önerilenler ve AB ile temas kurarak Kıbrıs konusunun bir anlaşma ile sonuçlanmasına katkı yapamaz.
Bayan Holguin, Kofi Annan’ın 2004 yılı referandumlarından sonra yaptığı ‘Rumların aslında Kıbrıs Türkleri ile bir çözümü adanın yönetimi ile zenginliklerini Kıbrıs Türkü ile paylaşmayı reddettiği’, saptaması ve bugüne kadar tüm çözüm planlarını unutarak da bir yere varamaz. 2004 yılından sonra geçen 20 yılda da Rum tarafının zihniyetinde değişiklik olmadığını görebilmelidir.
Kıbrıs konusunda artık sırf Rumların lehine olan statüko devam etsin Rum tarafı bizi oyalasın diye görüşme yapılmaz. Mutlaka ama mutlaka çözüm şartları ve sonuç alıcı bir müzakere zemini oluşturulmalıdır.
Sayın Holguin sizin göreviniz altı aylıktır ve yapmanız gereken iki taraf arasında bir görüşme zemini olup olmadığını saptamaktır. Kofi Annan ve Ahtisaari raporları bizim meselemiz ile ilgili referans alınabilecek iki önemli BM Tespit Raporudur. Zemin yoksa görevinizin sona ereceği Temmuz ayı başında ilan ediniz. İnanınız ki bölgede dengelerin yerine oturmasına, haksızlıkların giderilmesine Rum tarafının o konfor alanından çıkıp, doğru yola gelmesine, Kıbrıs konusunun çözümüne yapacağınız en önemli katkı bu olacaktır.”