Cami tartışması büyüyor. Şimdi de devreye Türkiye Cumhurbaşkanı girdi. Erdoğan, Limasol Köprülü Cami ve Tuzla Cami’sine yönelik saldırılar gibi saldırıların yinelenmesi halinde bunlara karşılık verileceğini duyurdu.
Türkiye’de de benzer bir tartışma var zaten: Ayasofya tartışması…
360 yılında Bizans İmparatoru Konstantin’in emri ile inşa edilen İstanbul’daki Ayasofya, çeşitli evrelerden geçtikten sonra, 1934’te müze olarak kullanılmaya başlandı. Bu arada yandı, yıkıldı, yeniden yapıldı ve restore edildi. Şimdi cami olarak kullanıma açılması tartışılmaya başlandı. Bu tartışma, hem Türkiye’deki siyasi partiler arasında; hem de Türkiye ile Yunanistan arasında sorun oldu.
Limasol ve Tuzla’daki cami eylemleri tam da bu günlere denk geliyor. Ve Türkiye Cumhurbaşkanı bu saldırıların devam etmesi halinde “karşılıksız kalmayacaklarını” ilan ediyor.
Tabi bu arada Kıbrıslı Rumların Kuzey Kıbrıs’ta terk ettikleri ve bakımları yapılamayan dini yerlerin durumu da çeşitli yayınlara konu oluyor.
KUTSALLIK YARIŞI
Senin mi; benim mi? Bakıyor musun; yıkıyor musun?
Tarihçilere sorsanız, “hem senindir, hem de onun” veya “ne senindir, ne de onun” diye yanıt vereceklerine eminim…
Belki tarihcilere bile gerek yoktur. Nasıl olmasa ne oldukları, nereden geldikleri ve şimdiye kadar nasıl kullanıldıkları herkes tarafından biliniyor ama bu tarihi anıtlar, dünyanın farklı yerlerinde de tartışma ve hatta savaş nedeni olabiliyor. Kudüs etkili bir örnektir; bütün dinler için kutsaldır ve bu nedenle, ne tartışması bitiyor; ne de kavgası!
Ayasofya yeni bir Kudüs olma yolunda ilerliyor. Kıbrıs ise cami saldırıları ve tartışmaları ile buna katkıda bulunuyor!
KARŞILIK NE OLACAK?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemi etkileyici… Limasol ve Tuzla’dan olanlar tekrar edilirse karşılığı olacak, diyor.
İnsan ister istemez düşünüyor: Ne olacak?
Limasol ve Larnaka bombalanacak mı?
Yoksa Kuzey Kıbrıs’taki kiliselere Türk bayrağı mı dikilecek?
Bence Ayasofya… Limasol ve Tuzla’daki gibi olaylar tekrar edilirse, bir Bizans eserini islamlaştırmak gündeme gelecek. Aynen, Kıbrıs’taki Rum saldırıları devam ediyor diye İstanbul Rumlarının kovulması gibi… Kıssasa kıssas!
YARARSIZ TARTIŞMALAR
Aslında bu tartışma tümüyle yararsız ve hatta tehlikelidir. Ne var ki, bazı iktidarlar bu tür tartışmaları çok sever. Böylece “ucuz kahramanlık” yapma olanağı doğmakta; onlar da bu olanağı tepe tepe kullanmaktadırlar.
Şimdi olacak olan da işte budur.
Oysa bu eserlerin bütün insanlığın ortak mirası olduğu da söylenip durmaktadır. Örneğin Ayasofya çok önemli mimari bir eserdir ve geniş açıklıkların kubbe ve kemerlerle nasıl yaratılabileceğinin en etkili örneklerinden biri olarak tarihsel ve bilimsel bir öneme sahiptir. O’nu bunca zaman ayakta tutan da bu tarihselliğidir. Hristiyanlar yapmış; müslümanlar ayakta kalmasını sağlamıştır. Herkes katkıda bulunmuş ve herkes kullanmıştır.
Bunu kabullenmekte ve O’nu bir ortak kültür mirası olarak değerlendirmekte ne sakınca var?
DOSTLUK VE ORTAKLIK
Bu yapıların bir dostluk ve ortaklık abidesi olarak hayatımızda yer alması gerekir. Bu anıtların yaşadığımız coğrafyanın ve aslında dünyamızın sadece bizim gibi düşünen ve inançlarımızı paylaşan insanlara ait olmadığını bilmek, bugünlerde çok konuşulan ırkçılığa karşı büyük bir kazanım olurdu. Bu anlayış, yerleştirmeye çalıştığımız doğal çeşitlilik için de büyük bir destek sağlardı.
Liderler, bu kavgaları, yeni ve daha büyük kavgalar çıkarmak için değil; bu çeşitliliğin en büyük zenginliğimiz olduğunu anlatmak için kullansalar her şey çok daha güzel olurdu.