ÖZEL ANALİZ – Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump, 30 Nisan’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonda görüştü.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı’ndan Trump ile görüşmeye ilişkin yapılan açıklamada, S-400 konusunun ele alındığı ve Türkiye’nin bu konuda “çalışma grubu” kurulması önerisinin yinelendiği kaydedildi. Basına açıklama yapan bir Amerikalı yetkili ise, Türkiye’nin Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini tedarik etmesinden duydukları ağır endişenin Türk hükümetine en üst düzeyde aktarıldığını söylemekle yetindi.
Erdoğan-Putin görüşmesinin ise daha çok Suriye gündemine odaklandığı açıklandı. Her iki taraftan yapılan bilgilendirmelerde, Suriye’de siyasi sürecin hızlandırılması için Anayasa Komitesi’nin oluşturulması hedefinin yanı sıra İdlib’de son dönemde artan askeri hareketliliğinin ele alındığı kaydedildi.
Erdoğan-Trump telefon görüşmesinden bir gün sonra her iki liderin en üst düzey danışmanları, İbrahim Kalın ve John Bolton’un da kendi aralarında bir görüşme gerçekleştirmeleri dikkat çekti.
Bütün bunların, Türk-Amerikan ilişkilerinin en önemli ve acil konu başlığı olarak görülen S-400 hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye konuşlanmasına sadece 2 ay gibi kısa bir süre kala gerçekleşmesi tarafların ciddi bir krize meydan vermemek konusunda kararlı olduklarını gösteriyor. Yanıtı aranan soru ise bu krizin nasıl önlenebileceği. Türkiye yetkilileri S-400 alış verişinin bittiğini söylemeye devam ederken, Amerikalılar bu sistemin Türkiye’ye yerleştirilmesinin diğer NATO silahları için yaratacağı tehlikelere dikkat çekiyorlar.
Türk basınında çıkan haberlerde, iki ülke yetkililerinin Trump’ın olası bir ziyareti için Temmuz ayı dahil alternatifleri konuştukları bilgisi de yer aldı. Hiç kuşku yok ki bu ziyaret, ancak kriz çözümlenirse gerçekleşecek ve yeni siyasi iklimin habercisi olacak.
Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve yaşanan ekonomik durgunluğun siyasi gelişmeler ile bağlantılı görülmesi de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yeni ve olumlu bir siyasi atmosfer yaratmak konusunda zorluyor. Bu da dikkate alındığı zaman siyasi krizin çözümlenmesi için Türkiye üzerinde ciddi bir baskı olduğunu anlamak kolaylaşmış oluyor.