Geçtiğimiz hafta açıklanan “kapalı devre otel turizminin” detayları yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Turizm ve Çevre Bakanı Sayın Fikri Ataoğlu’nun konuya ilişkin olarak yapmış olduğu açıklamalarda, turistlerin 12 Nisan itibariyle ülkemize giriş yapmaya başlayacağı ve tatil süreleri boyunca birtakım sıkı güvenlik protokollerinin uygulanacağı aktarıldı.
Kapalı devre otel konseptini kısaca tanımlamak gerekirse, turistlerin kelepçeli olarak özel güvenlik firmaları tarafından sağlanacak gardiyan denetimi altında ve otel hapsinde tutulacağı, ulaşımın ise bir uçtan diğerine duraksız bir şekilde yapılacağı bir konsept olduğunu söyleyebiliriz. Turizm camiasında şaşkınlık yaratan kapalı devre otel konseptinin kelepçe, gardiyan, hapisane niteliği taşıyan özellikleri ile evrensel turizm normlarını taşımadığı ifade edilmektedir.
Tüm dünyada yavaş yavaş devreye giren turizm açılımları, sürveyans kurulları öncülüğünde, turist kabul edilecek ülkelerin vaka sayıları dikkate alınarak, ülkelerin risk ölçeğine göre birtakım kategorilere ayrılması ve riske göre PCR, iki PCR, Covid-19 aşısı, karantina gibi uygulamalar ile ülkeye girişlerin sınırlandırılması şeklinde ifade edilebilir. Oysa ülkemizde yapılan açılımların sağlık ve bilim olguları bir kenara bırakılarak, turizm literatüründe eşi benzeri bulunmayan yeni icatlar ile yapılması, pazar arayışına girecek olan tur operatörlerinin muhattaplarına izah edebilecekleri bir durum değildir. Oysa bu faydasız icatların derhal bir kenara bırakılarak Malta, Güney Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan gibi ülkelerin turizm açılımına yönelik olarak ortaya koydukları uygulamaların incelenmesi ve deyim yerindeyse bir kopyasının ülkemizde için de devreye koyulması oldukça basit, hızlı ve etkili bir method olacaktır.
Turizmde 2021 yaz sezonunun sunduğu fırsatları birbir tükettiğimiz bu dönemde artık kaybedecek zamanımızın kalmadığı gerçeğinden hareketle Mayıs ayına yönelik radikal birtakım kararların bugün itibariyle ilan edilerek sektörün pazarlamaya yönelik faaliyetlere başlayabilmesinin sağlanması gerekmektedir. Ülkemizde yer alan turizm dinamiklerinin harekete geçirilebilmesi için Mayıs ayı son fırsattır. Unutulmamalıdır ki Mayıs ayında atılacak bir adımın ülke turizmine yansıması en erken Temmuz ayında olacaktır.