Cumhurbaşkanı Akıncı, dün akşamki bir açıklamasında, Cumhurbaşkanlığı seçimimin ertelenmesi kararın alınma sürecine ilişkin bilgiler verdi. Akıncı, kararın esas olarak Meclis’teki partiler tarafından alındığını ama Cumhurbaşkanlığı’nda Yüksek Mahkeme Başkanı ve Başsavcı’nın da katılımı ile yapılan toplantıdan “seçimin ertelenmesinin Anayasa’ya aykırı olduğu”sonucu çıktığı için bu ertelemenin kısa tutulmasına karar verdiklerini duyurdu.
Akıncı’nın bu açıklaması, YDP’nin başvurusunu değerlendirecek olan Yüksek Mahkeme’den çıkacak karar hakkında ipuçları da veriyor aslında… Mahkeme, “seçimin ertelenmesi Anayasa’ya aykırıdır”derse, 11 Ekim’e kadar beklememek ve mümkün olan en kısa sürede seçime gitmek gereği doğacak.
Mahkeme, erteleme kararının “zorunluluk doktrini”gereği alındığını kabul ederse, bugün yaşamakta olduğumuz türden her kriz, buna benzer kararların alınmasına gerekçe oluşturur hale gelecek: Seller yolları kapadığında veya yer kabuğu sarsıldığında Anayasa hükümlerini çiğnemenin yolu açılacak. Bizim Anayasa, sadece sorunsuz günlerin Anayasası olacak!
Kurucuların Anayasa’yı değiştirme yetkisi vermediği KKTC Meclisi, “zorunluluk hali oluştu” deyip değiştirme yetkisine sahip olmadığı Anayasa’yı çiğneyebilecek!
Mahkeme için zor bir durum… Bakalım ne karar verecek?
YENİ ZORUNLULUK HALİ
Seçim salgın krizi nedeniyle ertelendi ama şimdiki dünyanın birinci gündemi haline gelen ekonomik krizin en az salgın krizi kadar etkili olacağıda konuşuluyor. İnsanlar sokağa çıkmaya korkacağına veya seyahatler kısıtlanacağına göre, özellikle hizmet sektörlerine dayanan ekonomilerin çok ciddi sarsıntılar geçirmesi bekleniyor.
KKTC ekonomisi zaten belli başlı hizmet sektörlerinden elde edilen gelirin bölüşülmesine dayanıyor. Ekonomik krizin derinleşmesi halinde devlet maaş ödeyemez, çalışanlar ücret alamaz duruma gelecek.Belki de işletmeler, çalışanlarının yemeğini karşılamakla yetinmek durumda kalacak.
Bu durum Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir kez daha etlenemesi için “yeterli bir neden”sayılmayacak mı? Zorunluluk doktrini bir kez daha çalıştırılırsa ne olacak?
“TOPAL ÖRDEK”
Cumhurbaşkanı’nın bundan sonraki durumu da tartışmalı…
Mahkeme, hukuki bir karar vermek yerine, durumsal bir tavır almayıseçebilir. Kararını açıklama süresini uzatarak, durum iyileştiği zaman “Anayasa aykırılık” kararını duyurabilir ve böylece Anayasa’yı kurtarırken, seçimlerin de takip eden 45 gün içinde ve 11 Ekim’e yakın bir tarihte yapılmasının yolunu açabilir.
Cumhurbaşkanı bu süre boyunca, Cumhurbaşkanı gibi davranabilecek mi?
Siyasi partilerden biri olarak YDP, zaten tavrını açıklamış ve Akıncı’nın görev süresinin dolduğunu ilan etmiştir. Hükümetin büyük ortağı, Meclis’te en fazla milletvekiline sahip parti olarak Ulusal Birlik Partisi de Cumhurbaşkanı’nın “bu durumu dikkate alarak hareket etmesi”gerektiğini duyurmuştur.
Amerikalılar, seçime girmeyen veya seçimi kaybeden başkanlarının yasal olarak görevde kaldığı süreyi bile, etkili kararların alınamadığı bir dönem olarak görür ve yasal başkanlarına “topal ördek”muamelesi yaparlar: Orada otur; ama hiçbir işe karşışma!
Bizde, Cumhurbaşkanı’nın makamının yasallığı da tartışmalı duruma düştü: Bir ayağı sakat olan ördek değil, “tüyleri yolunmuş kaz”oldu!
SORUNLAR YUMAĞI
Hiçbir uygulayıcı yetkisi olmayan ama halk tarafından seçildiği için hepimizin önemsediği Cumhurbaşkanlığı makamını bakın ne hale düşürdük!
Bir çırpıda tartışmalı hale getirdiğimiz bu makamın KKTC’nin geleceğinde önemli roller üstlenebleceğini hala daha iddia edecekler olanlar var mı?
Sadeleşme gereği açıktır. KKTC’deki sistem sadeleştirilmelidir:Başı da, sonu da belli olmalıdır! Fazlalıklara hiç gerek yoktur!