Salgın sonrası yaşantıda sıkıntı çekeceğimiz bir alışkanlık da tokalaşma konusunda olacak. Ama bunun da alternatifleri yaratılabilir.
Sıradan bir tokalaşma bir daha yüzünü görmeyeceğimiz bir yabancıyı selamlamaktan, milyarlarca dolarlık bir iş bağlantısını garantiye almanın sembolü olmaya kadar birçok şey ifade ediyor.
Bazı ülkeler salgına karşı uygulanan kısıtlamaları gevşetmeye başlarken tokalaşmayı bekleyen belirsizliklerden söz edilebilir. Beyaz Saray’ın koroanvirüs danışmanı Dr. Anthony Fauci Nisan ayındaki bir konuşmasında, “Bir daha asla tokalaşmamamız gerektiğini düşünüyorum doğrusu” demişti.
“Böylece sadece koronavirüste değil, grip vakalarında da büyük bir azalma olur” diye devam etmişti.
Sosyal mesafe kuralları uzun süre uygulanmaya devam edecek görünüyor. Özellikle dezavantajlı konumda olan yaşlılar ve diğer sağlık sorunları bulunanlar açısından bu önemli.
Dell Tıp Merkezinden Stuart Wolf, toplumun dokunabilenler ve izolasyonda kalması gerekenler şeklinde bölündüğü bir “bilim kurgu distopisinden” söz ediyor.
Dr. Wolf bunun psikolojik sonuçlarını konusunda da “Toplumda gençliğe ve dinçliğe zaten büyük bir önem atfediliyor ve yaşlılar ve hastalar ile gençler ve sağlıklı olanlar arasında yapay bir ayrıma neden olan bu durum bazı insanları çok kötü etkileyecek” uyarısında bulunuyor.
Fiziksel olarak dokunma (ve dokunulma) ihtiyacı insanın önemli özelliklerinden biri. ABD’de başkanların yılda 65 bin kişi ile tokalaştığı tahmin ediliyor.
Princeton Üniverstiesi’nden psikoloji profesörü ve halk sağlığı uzmanı Elke Weber, “Alışkanlıklardan kurtulmak zordur. Öte yandan sosyal, ekonomik ve şimdiki gibi sağlık nedenleriyle alışkanlıklar ve gelenekler de değişir” diyor.
KÖKENİ ANTİK YUNAN DÖNEMİNE DAYANIYOR
Tokalaşmanın kökeni konusunda farklı fikirler var. Antik Yunan döneminde, iki insan arasında barışın sembolü, silah taşınmadığının göstergesi olarak ortaya çıkmış olabilir. Ortaçağ Avrupası’nda şövalyelerin tokalaşma sırasında kolu sallama yoluyla gizli silahları ortaya çıkarma çabası olarak görülebilir.
Tokalaşmanın yaygınlaşmasında, onu eğilmekten daha eşitlikçi bulan Protestan tarikatı Quaker’ların önemli rolü olduğu da söyleniyor.
Texas Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Cristine Legare, tokalaşmanın “insanlar arasındaki bağlantıyı gösteren bir jest olduğunu”, insanların dokunmaya önem veren sosyal hayvanlar olarak evrilmesinin sembolü haline geldiğini söylüyor.
BİNLERCE YILLIK GEÇMİŞE SAHİP BİR İNSAN JESTİ OLARAK TOKALAŞMADAN VAZGEÇMEK KOLAY GÖRÜNMÜYOR.
Prof Legare, “Alternatif olarak dirsek tokuşturma denemesi dokunmanın ne kadar önemli olduğunu, fiziksel bağlantıdan vazgeçmek istemediğimizi gösteriyor” diyor.
Dokunma ve dokunulma güdüsü diğer hayvanlarda da var. 1960’larda Amerikan psikoloji uzmanı Harry Harlow, dokunmanın ve şefkat göstermenin bebek makak maymunlarının gelişiminde ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştu.
İnsanın yakın kuzenleri sayılan şempanzelerde de avuç içiyle dokunma, sarılma ve öpüşmeye rastlanıyor.
Ancak insanlar arasında başka selamlaşma biçimleri de var ve bunların virüs bulaştırma bakımından daha güvenli olduğu söylenebilir.
Hinduların avuç içlerini göğüste birleştirme yoluyla yaptıkları Namaste selamı bunlardan biri. Samo’da ise “gülümseme eşşliğinde kaş kaldırma” selamı yaygın.
Müslüman ülkelerde ise yabancılara yönelik saygı içeren ve eli kalbe götürerek yapılan selamlamaya rastlanıyor.
Hawaii’de kullanılan ve Amerikalı sörfçüler arasında yaygın olan selamlama ise baş ve serçe parmakları uzatılmış, üç orta parmak kıvrılmış halde el sallanmasını içeriyor.
Fiziksel dokunma her dönem kritik önemde görülmemiş 20. yüzyılın ilk yarısında birçok psikolog, çocuklara şefkat göstermenin hiçbir amaca hizmet etmeyen bir duygusal gösteri olduğunu, hatta şefkat gösterisinin hastalıkların yayılmasın ve yetişkinlikte psikolojik sorunlara yol açma tehlikesine dikkat çekmişti.
Londra Hijyen ve Tropik Hastalıklar Fakültesi’nde davranış bilimi uzmanı Val Curtis, “Don’t Look, Don’t Touch” (Bakma, Dokunma) adlı kitabında, tokalaşma ve yanaktan öpmenin bu kadar uzun süre selamlaşma biçimi olarak devam etmesini, karşıdaki insanı mikrop paylaşma riskini göze alacak kadar güvenilir bulma mesajı içermesine bağlıyor. Curtis, halk sağlığı ile ilgili kaygılara bağlı olarak iniş çıkışlar yaşadığını ifade ediyor.
1920’lerde American Journal of Nursing adlı hemşire dergisinde, el yoluyla bakteri bulaşmasına dikkat çeken ve Amerikalılara o dönem Çinliler arasında yaygın selamlaşma biçimi olarak kendi ellerini sıkmayı öneren makaleler yayınlanmış.
Yakın tarihte, koroanvirüs salgını çıkmadan önce de tokalaşmayla ilgili itirazlar olmuştu. 2015’te UCLA hastanesi yoğun bakım servisinde altı ay boyunca tokalaşmadan arındırılmış bölge uygulamasına gidilmişti.
Dini nedenlerle erkeklerle tokalaşmayı reddeden birçok Müslüman kadın da var.
Ancak tüm bunlara rağmen 20. yüzyılda tokalaşma evrensel denebilecek bir selamlaşma biçimi haline geldi.
Beyinde yiyecek, içecek ve hatta seks gibi diğer ödül uyarıcıları ile aktive olan kısımların güçlü bir el sıkışma yoluyla da uyarıldığını gösteren bilimsel araştırmalar oldu.
DOKUNMADAN SELAMLAŞMA
Birçok dokunmadan selamlaşma seçeneği var. Eğilmek dünyanın birçok bölgesinde yaygın bir selamlaşma ve bunun uygulandığı Tayland’da koronavirüs nedenli ölüm sayısı az oldu.
Ayrıca el sallama, baş eğme, gülümseme ve dokunma içermeyen başka birçok el işareti de var.
Ancak Prof. Legare, Covid-19 nedeniyle insanların en fazla strese kapıldığı böylesi dönemlerde insanların daha çok insan dokunuşuna ihtiyça duyduğunu söylüyor.
Kötü bir olay olduğunda, yas dönemlerinde insanların sarılma, omuza dokunma gibi jestlerde bulunduğuna dikkat çekiyor.
Yumruk tokuşturma veya dirsek teması gibi jestlerin insanda aynı hissi yarattığı söylenemez.
Harvard Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Steven Pinker, bu yöntemlere baş vurulduğunda insandaki dostane duyguların tersine olduğunu bilmenin rahatsız edici olduğunu söylüyor ve “Sanırım bu nedenle insanlar bu hareketleri yaparken gülmek zorunda kalıyor; sanki karşıdaki kişiye bu davranışın zorunlu şartlar gereği iyi niyetle yapıldığı mesajını vermek ister gibi” diyor.
Prof. Weber, tokalaşmanın olmadığı bir gelecek düşünmek zor olsa da bunun eski alışkanlıkların sürdürülmesi nedeniyle hastalanma ve dezavantajlı kesimlerin canına mal olma seçeneğinden iyi olduğunu ve hayatta kalma güdüsünün insanın diğer temel güdülerinden biri olduğunu söylüyor.
Texas Ünviersitesi’nden psikoloji profesörü Arthur Markman ise insanın hayatta kalmasında hastalıktan kaçınma kadar iyi ve karmaşık bir sosyal yaşam sürmenin de önemli olduğunu belirterek şunları söylüyor:
“Belki de dokunmaktan tümüyle vazgeçme yerine sık el yıkama ve el hijyeni ile yüze dokunmaktan kaçınma stratejileri geliştirmeye odaklanacağız. Esas kaygı, dokunmaktan kaçınmanın yeni normal sayılması; bu durumda sosyal çevremizi oluşturan insanlarla yakın kontağa girmeyerek neler kaçırdığımızın farkında bile olmayız o zaman.”