Koronavirüs ile mücadele, sağlığın ticarileşmesinin önemli bir sorun olduğunu ortaya koydu. Ticarileşen sağlık hizmetleri alanında yapılan yatırımlar elbette fizibilite hesaplarına dayanıyor. Bir yatırım, ne kadar zamanda ve nasıl geri dönebileceği düşünülerek yapılıyor veya yapılmıyor.
SAĞLIK YATIRIMLARI
Üstelik tıp alanındaki teknolojik gelişmeler alabileceğimiz hizmetleri alabildiğine artırmış ve pahalılaştırmıştır. Kimsemiz ölmek veya yakınlarımızı ölüme terk etmek istemeyeceğine göre varımızı yoğumuzu yaşamak için harcamaya da hazırız. Bunu bilen özel sektör kuruluşları, kamusal olarak verilemeyen sağlık hizmetlerini alabileceğimiz yatırımlar yaptı; gerek dünyada, gerekse ülkemizde ortaya ciddi bir sağlık sektörü çıktı.
Bugünkü salgın koşullarında bütün bunların işe yaramadığını da görüyoruz ama… Bugün bize gerekli olan, bir salgın durumunda ihtiyaç olan müdahale kapasitesidir. Bu kapasitenin bir yerlerde adeta “seferi” durumda bekletilmesi gerekiyordu. Bunun geri dönüşü yoktur; fizibıl değildir. Bu kapasiteyi hazırda bekletmesi gereken, ihtiyaç halinde bunu kullanacak olan toplum; bu yatırımı yapacak olan toplum adına iş görmekle görevlendirilmiş olan devlettir.
DEVLETİN GÖREVİ
Bu kriz, sadece bize değil, bütün dünyaya şunu göstermiş olmalıdır: Devletler, tek tek yurttaşlarının refahı ile değil, bir bütün olarak toplumun esenliği ve refahı ile ilgili işleri yapmalıdırlar. Bu anlamda KAPSAYICI olan görevleri üstlenmelidirler. Gerisi, kişilerin kendi sorunları olmalıdır.
Ne yazık ki, seçime dayalı demokrasi, bu ihtiyaca gereğince yanıt vermiyor. Seçilmek isteyen siyasi liderler, geçen felaketleri unutturarak sadece güzel ve mutluluk dolu günler vaad ediyor; göreve geldikleri zaman, kamu kaynaklarını bu vaadlerini yerine getirdikleri algısını yaratabilmek için kullanıyorlar.Belki bu salgın ders olur. Belki bu salgından sonra devlet dediğimiz yönetim aygıtları ortak menfaatlere yoğunlaşmayı birinci öncelik olarak değerlendirir.