Yaz aylarıyla birlikte elektrik kesintileri arttı. Hepimiz boğucu sıcaklarla baş başa kaldık. Çocuklar vızıldıyor; büyükler öf-püf çekiyordu. TV çalışmıyor; vantilatör bile dönmüyordu.
Bu arada UBP kurultayı gelip çatmıştı. Elektrik kesintilerinin faturasını siyasi bir bedel olarak Başbakan ve yeniden genel başkan olmak için aday olan Ünal Üstel’e kesmek isteyenler ortaya çıkmıştı.
Başarılı bir kurumdan söz etmiyoruz; elektrik üretip dağıtmakla görevli olan Kıb-Tek, tam anlamı ile bir başarısızlık örneğidir. Kıbrıs Türk Hava Yolları kadar bile başarılı değildir. Bu kurumun yaşadığı ve halka yaşattığı sorunların elbette siyasi bir faturası olacaktır. Rakiplerinin bu faturayı Başbakan Üstel’in önüne koyma çabası içinde olması da “normal” karşılanabilecek bir şeydir. Şimdi buna kimi UBP’liler de katılmış durumdadır.
Üstel, bu saldırıya kendince bir yanıt vermek zorundaydı. Kalktı Teknecik’e gitti… Baf ağzı ile konuşarak emirler verdi, tehditler savurdu.
Peki Başbakan Üstel’in bundan başka yapacak neyi vardı?
Daha önce, başka bakanlığa bağlı olan Kıb-Tek benzer sorunlar yaşadığı için bu kurumun yönetimini kendi uhdesine almıştı. Belli ki fazla bir yol alınamadı; kurum bir türlü kendi kendine çalışır hale gelmedi, getirilemedi.
Düşünün, yaz geliyor, elektrik tüketiminin artacağı, makineler tam kapasite ile çalışsa bile elektriğin yetmeyeceği biliniyor ama ne bozuk makineler tamir ediliyor ne de yeterli yakıt temin ediliyor. Kıbrıs ağzında buna “asarım seni” diye karşılık verilir; Türkiye’de “sen bittin” deniyor!
Bu durumun hem idari hem de teknik olarak soruşturulması ve bir rapora bağlanması alınacak önlemlerin saptanabilmesi kadar daha ileri cezai soruşturmalar yapılabilmesi için de gereklidir. Kıb-Tek bir kamu kurumu olmasaydı, patron yeni bir ekiple iş yerine gidecek içeridekileri dışarı atarken işi yeni ekibe devretmiş olacaktı. Kamusal işletmelerde bu yapılamaz; durumun saptanması ve gerekli kararların yasalar çerçevesinde verilmesi esastır.
Bu soruşturmaların tamamlanarak sonuçlarının rapor edilmesi, yeni kararlar alınabilmesi için yasal zemin kazandıracaktır.
Başbakan Üstel, bugünkü durumda yapabileceklerini de yapmıştır. Nitekim kesintiler bitmemiş ama azalmıştır. Sendika yetkilileri bile bazı makinelerin daha devreye konulduğundan söz etmektedir. Üstel’in müdahalesi olmasaydı bu makinelerin hala çalışmıyor durumda olacağını anlıyorum.
Üstel’in müdahalesi ve kriz algısının yükselmesi, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği’nin devreye girmesine neden olmuştur. Türkiye EÜAŞ’tan mühendisler; TPİC’ten de yakıt geliyormuş.
Böylece Üstel, kurultay sürecinde kimden destek aldığını bir kez daha göstermek olanağı da bulmuştur. Bir krizi hafifletirken, bu krizi kendileri için fırsata çevirmeye çalışan siyasi rakiplerini atlatarak krizi “kendisi için bir fırsata” çevirmiştir denebilir. Kimi yorumcuların Üstel’in Teknecik baskınını “planlanmış bir operasyon” olarak değerlendirmelerinin nedeni de budur zaten. Üstel, gösterisini yapmış, puanını toplamıştır. Bu arada elektrik krizinin geçici de olsa rahatladığı da ortadadır.
Bu acil durum karşısında Üstel daha başka ne yapabilirdi bilmiyorum.
Bir savaş uçağıyla Teknecik’i havaya uçurabilir miydi? Kendi kurtulurdu, bizi de kurtarmış olurdu…
300-500 megavatlık yeni bir santral kurabilir miydi?
Genel müdür dahil çalışanların hepsini evlerine gönderip yepyeni bir ekip kurabilir miydi?
Başka ne yapabilirdi?
Korumalardan kurtulup kendini Başbakanlığın damından aşağı atabilirdi tabii…
Bunu da yapabilir ve üzülmüş gibi yapacak birçok kişiyi sevindirebilirdi. Yapmadı!
Demek ki Baf kültüründe “harakiri” yoktur; başkalarını “asmak” vardır!