Türkiye’de yeni bir “torba kanun” hazırlamışlar… Kimin elinde ne varsa içine attı. Kimisi maaş atışını attı; kimisi vergi artışını… Arada bir de sürpriz yapıp Merkez Bankası’na yeni yükler bindirmişler…
Tam bir Türkiye fotoğrafı… Herkes öngörülebilir ve sadeleştirilmiş bir “ekonomi politikası” beklerken yeni yeni sürprizler hazırlamışlar. Kanaat önderlerinin desteklemek yerine saldırılarına muhatap olacak ve kimseye güven vermeyecek önlemler… Hepsi bir torbaya atılmış ve Meclis’in önüne sürülmüştür. İktidar bloğu çoğunluğa sahiptir ve muhtemelen bir gecede geçip gidecektir.
Bir yandan kamu görevlilerinin maaşları artarken, diğer yandan vergilere ciddi artışlar getirilmiştir. Bunun ekonomik dengelere etkisi ne olacağı şimdiden bilinemezse bile bu tutum bilinen bir şeyi yeniden doğrulamıştır: Devleti yönetenlerin ulufe gibi dağıttıkları elbette yurttaşların cebinden çıkacaktır. Devletin kendilerini zenginleştireceğini umanlar bir kez daha yanılmış olacaktır.
- “Kur korumalı mevduat” dedikleri şekilde birikimlerin Türk Lirası hesabı ile tutulması ama yabancı para değerlerinin artışına karşı korunması ile enflasyondan kurtulmak mümkün değildir. Sonuçta hesap aynı kapıya çıkacak ve parası olanlara devlet kasanından “yüksek gelir” vaat edilerek paraları kullanılmış olacaktır. Torba kanunla bu işin maliyeti, Merkez Bankası’nın üstüne yıkılmıştır. Merkez Bankası bu yükü kaldırabilmek için matbaasını çalıştıracak, para basacak ve vatandaşın cebindeki paranın bir miktarını çalmış olacaktır. Sonuçta bu yük de vatandaşın sırtına kalacaktır.
- Bunlar biline biline yapılıyor. Türkiye’deki iktidarın enflasyon aracılığı ile üretilecek paraya ihtiyacı var. Dağıtmak istiyor; para basacak ve dağıtacak.
- “Kur korumalı mevduat” adı altında birikimlerini bankalara emanet edenlere dağıtacak! ,
- “Dar gelirlileri koruma” adına dağıtacak!
- “Memur ve işçilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyerek dağıtacak!
- Sonunda Mart ayındaki yerel seçimlere giderken “hane halkına yardım” diyecek ve dağıtacak!
- Yetmeyecek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eline tutuşturulan banknotlar seçim gezilerinde teker teker dağıtılacak.
Dağıtılacak para lazım; Merkez Bankası matbaası durmadan çalışacak, etraf paraya boğulacak. Bu durumda bileceğiniz tek şey, cebinizdeki paranın değerinin sürekli azalacağıdır. Bazen çok azalacak; bazen az azalacak ama mutlaka azalacak!
Bu ortamda yurttaşlar, birikimlerini daha güvenli limanlara demirlemeyi tercih edecekler. KKM sayesinde gerçekte dövize yatırım yapacaklar veya altına yönelerek altın fiyatlarını patlatacaklardır. Türkiye hükümeti TÜİK rakamlarını düşürerek enflasyonu düşürdüğünü sanacak ama kimse buna kanmayacak; yatırımdan kaçan yurttaşlar ihtiyaçlarını mümkün olan en erken zamanda ve en düşük fiyatla karşılamak için harcamalarını artıracaklar.
Bütün bunların yükünün ne olacağı tam olarak hesaplanamamaktadır; reel ekonomiye olacak etkilerini tam olarak bilmek de mümkün değildir. Kamu otoritesinin şapkadan ne çıkaracağını bilmeniz zaten istenmiyor. Artık Türkiye hakkında söylenebilecek tek şey var: Türkiye bilinemez! Türkiye söz konusu olduğu zaman “elimizdeki tek doğru bilgi” şudur: Türkiye öngörülemez! İnsan rasyonel bir varlıktır. Herkes, bu bilinemezliğin farkındadır ve adımlarını bu “bilgiye” göre atacaktır.