Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, görevdeki bir yıl geride kalırken, Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yerine getirmenin huzuru içerisinde olduğunu ifade ederek, “İçeriden ve dışarıdan şahsıma karşı yapılan saldırılara ve operasyonlara aldırmadan hak ve doğru bildiğim yolda, halkımla beraber yürümeye devam edeceğim. Alnım açık ve başım diktir. Ana hedefim; Kıbrıs Türk halkını Rum’un azınlığı yapmamak, egemen, bağımsız ve özgür olarak yaşayacağı adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmaya ulaşmaktır” dedi.
Tatar, bu süreçte hem Kıbrıs konusu, hem kurum ve kuruluşlar, hem Türkiye ile ilişkiler ve halkla bütünleşme bağlamında ortaya koydukları siyaset ve irade bakımından Cumhurbaşkanlığı ve ekibinin başarılı bir yıl geçirdiğine inanç belirtti.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, geride kalan bir yılda Anavatan Türkiye Cumhuriyeti tarafından da desteklenen “egemen eşit iki devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı çözüm” önerilerinin; Kıbrıs’ın gerçeklerine dayanan ve bölgenin de yararına tek çözüm yolu olduğunu vurgulayarak, “Bu siyaset yeni, doğru, bize güven veren onurlu bir siyasettir” dedi.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanlığındaki birinci yılını Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) değerlendirdi.
“Cumhurbaşkanlığı’nda yeni bir dönem yeni bir vizyon yolunda birinci yıl” sloganıyla geride kalan bir yılı, Türkiye Cumhuriyeti’nin de desteklediği yeni siyasetin dünyaya duyurulması sebebiyle başarılı bir yıl olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yeni dönemde de Kıbrıs Türk halkının haklarının uluslararası arenada savunulacağını vurguladı.
Tatar, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’ta onurlu bir şekilde varlığının devamını savunduklarını, federasyon temelinde bir anlayışın uzun vadede Kıbrıs Türk halkının yararına olmayan, çoğunluğun azınlığı yöneteceği bir durumu ortaya getirecek bir süreç olduğunu kaydetti.
Geride kalan sürece bakıldığında, iki ayrı devlet tezini düşünmeye gerçekten ihtiyaç duyduklarını ve Türkiye’nin de buna destek vermesiyle yeni siyasetin yerleştiğini ve bir yıldır bunu seslendirdiklerini ifade eden Tatar, ilk kez BM’de bunu gündeme getirdiklerini ve egemen eşit statünün en önemli maddeler olduğunu, bunun kabul edilmesi halinde resmi müzakere sürecine oturacaklarını söylediklerini anlattı.
Geçmişteki müzakere masalarında kaybeden tarafın hep Kıbrıs Türk tarafının olduğunu, bu yüzden yeni dönemde bu yeni siyasetin ortaya koyduğunu ifade eden Tatar, tanınma konusunda halka bir söz vermediğini ancak Kıbrıs Türk halkının zaten egemen olduğunu, kendi kendini yönettiğini, devleti bayrağı olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının doğal hakkı olan egemenliğin zaman içinde kabul edileceğine inanç belirterek, dış temasların, Türkiye ile ilişkilerin, ülkeye yatırımların yoğun bir şekilde süreceğini vurguladı.
“YENİ SİYASET BİZE GÜVEN VEREN ONURLU BİR SİYASETTİR”
“Bu siyaset yeni, doğru, bize güven veren onurlu bir siyasettir” diyen Tatar, federasyon görüşmelerinin 50 yıldır sonuç vermediğini, zaman kaybı olan bir süreç olduğunu söyledi.
İki taraflı komitelerin çalıştığını, son bir yılda özellikle Sağlık Komitesi’nin yoğun çalıştığını anlatan Tatar, aşıların tanınması, kapıların geçişlere açılmasının bu çalışmalar sayesinde olduğunu, bu çerçevede yeni dönemde daha fazla komitenin çalışmasından memnuniyet duyacaklarını kaydetti.
Tatar, BM ile de bu konuda gerekli görüşmeleri yaptıklarını, komitelerin yoğunluklu çalışmasını istediklerini, iki halkın yakınlaşması için komitelerin çalışmasının önemli olduğunu ifade etti.
Maraş açılımının ülkeye olumlu yansıdığını ve bugüne kadar 250 bin kişinin ziyaret ettiğini ifade eden Tatar, bölgenin yaşama açılmasının, mal sahiplerinin malına mülküne dönme fırsatı verilmesinin, yatırımların önemine işaret etti.
Tatar, Maraş’ta 400’e yakın başvuru olduğunu, sivile döndürülen bölgede 40’a yakın başvuru bulunduğunu, Rum tarafının baskısı olmasa bu sayıların daha da artacağına inanç belirtti.
Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin, karşılıklı ziyaretlerin geliştiğini, güzel ilişkilerin kurulduğunu ifade eden Tatar, Türkiye’nin Kıbrıs’ı çok daha fazla gündemine aldığını, bu konuda farklı fikirler olsa da bu ziyaretlerin Kıbrıs Türk halkına her açıdan olumlu yansıdığını kaydetti.
Tatar, pandemi süecinin her şeye rağmen KKTC’de iyi yönetildiğine işaret ederek, iyi yönetimle bugüne gelindiğini ve bu sürecin son bulmasıyla KKTC’nin özellikle turizm ve eğitim alanında daha hızlı gelişeceğine inanç belirtti.
Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle KKTC’nin güçlü bir konumda olduğunu ve varlığının önemli yer tuttuğunu ifade eden Tatar, KKTC’nin bölgede bir devlet olarak yer aldığını, tanınmış olmasa da yetki alanları bulunduğunu vurguladı.
SEÇİMLER
Tatar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin, pandemi nedeniyle ertelendiğini ve ilk tur seçiminin 11 Ekim 2020, ikinci tur seçiminin ise 18 Ekim 2020 tarihinde yapıldığını anımsattı. İlk turda olduğu gibi demokratik bir ortamda gerçekleşen ikinci tur seçiminde halkın hiçbir baskı altında kalmadan, tamamen kendi özgür iradesiyle kendisini KKTC’nin 5’inci Cumhurbaşkanı seçtiğini ifade eden Tatar, şöyle devam etti:
“Bir kez daha, hiçbir ayırım yapmadan 18 Ekim 2020 akşamı yaptığım konuşmada ifade ettiğim gibi seçimde beni destekleyen ile desteklemeyenlere de teşekkür ederek, herkesi saygı ve sevgiyle kucaklarım. Şimdi, Cumhurbaşkanı seçilmemin birinci yıl dönümündeyiz. Seçim sürecinde de belirttiğim gibi bir yılda nelerin yapıldığını, nelerin hayata geçirildiğini ve nelerin yaşandığını açıklamak, halkımızı bilgilendirmek benim görevimdir.”
“YENİ BİR DÖNEM, YENİ BİR VİZYON”
Tatar, bir yıl önce “Yeni bir dönem, yeni bir vizyon” başlıklı Cumhurbaşkanlığı adaylığı bildirgesini açıklarken ana hedeflerinin; “KKTC’nin yaşatılıp yüceltilmesi, Kıbrıs Türk halkının refah ve güven içinde yaşaması, Anavatan Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı bir şekilde geliştirilmesi, devletin dünyada hak ettiği yeri alması ve çözümün egemen eşit iki ayrı devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı olması gerektiğini” belirttiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı olarak göreve başlarken ettiği anda bağlı kalarak “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız ve şartsız egemenliğini korumak” için mücadele ettiğini ve hâlâ da bu mücadeleyi sürdürdüğünü ifade eden Tatar, şunları kaydetti:
“Aynı şekilde, hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalmaya, halkımın refah ve mutluluğu için çalışmaya, Anayasa ve yasalara bağlılıktan ayrılmamaya da söz vermiştim. İçtiğim anda bağlı bütün gücümle çalışırken, bunları da büyük bir özen ve titizlikle yerine getirdim.
Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte başlayan yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı çağdaş ve üretken bir yapıya kavuşturulurken, Kıbrıs konusunun yanı sıra başta Anavatan Türkiye, dost ve kardeş ülkelerle çeşitli kuruluşlarla ilişkilerin geliştirilmesi olmak üzere dış ilişkilerin ilerletilmesine gereken ağırlık verilmiştir. Bunların yanısıra Anayasa’nın bana verdiği göreve uygun olarak halkımızın refah ve mutluluğu için ekonomik, sosyal ve kültürel konularda aktif ve etkin çalışmalar içinde olunmuştur.
“HER ZAMAN HALKLA İÇ İÇE… NEREDEN NEREYE GELDİĞİMİ UNUTMADAN”
Her zaman halkla iç içe olduğum gibi, Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte, geçmiş dönemde halka kapalı olan Cumhurbaşkanlığı’nın kapıları açılmıştır. Yoğun çalışma tempomuza rağmen, halkın, çeşitli kesimlerin ve siyasi görüşü ne olursa olsun vatandaşların randevu ve görüşme talepleri yerine getirilmiştir.
Halkımızın ve vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak ve onlara yardımcı olabilmek için her türlü gayrette bulunulmuştur. Bu doğrultuda herkesi kucaklayan bir Cumhurbaşkanı olmaya çalıştım. Vakit buldukça, köyleri, şehirleri, esnafı, meslek odalarını, kurum ve kuruluşları ziyaret etmeye ve halk ile iç içe olmaya devam ettim. Hâlâ da buna devam ediyorum. Nereden nereye geldiğimi unutmadan, halkımla birlikte olmaya gayret ediyorum.”
KIBRIS KONUSU
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ın, 1571 yılında 80 bin şehit verilerek fethedilirken, atalarının Anadolu’dan gelerek bu topraklara yerleştirildiğini, o günden bugüne bu toprakları vatan bildiklerini vurguladı.
Kıbrıs’ta Osmanlı yönetimi boyunca huzur ve güven egemen olurken, 1821 yılındaki Enosis ayaklanmasının kısa sürede bastırıldığını, 1878 yılında İngiliz Sömürge Yönetimi’nin başlamasıyla birlikte Yunanistan’ın da desteğiyle Rumların Enosis mücadelesinin yeniden başladığını ifade eden Tatar, şunları anlattı:
“Kıbrıs’a ayak basan ilk İngiliz Yüksek Komiseri’ni karşılayan Rumlar, Enosis talebinde bulunurken, Kıbrıs sorunu da başlamış oldu. Türk halkına yönelik ilk silahlı saldırılar, Girit’te olduğu gibi 1894 yılında başlarken, bunu 1912 yılındaki büyük saldırılar takip etti. Amaç, Kıbrıs Türk halkını sindirmek ve göçe zorlamaktı. Ama bunu başaramadılar.
1931 yılında Rumların ayaklanma girişimi de Enosis hedefliydi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Rumların Enosis girişimleri daha da yoğunlaştı.
“KIBRIS SORUNUNUN ANA NEDENİ BU ZİHNİYET”
Onlara göre ‘Kıbrıs bir Helen adasıydı ve bu adada Türklere yer yoktu.’ Bu zihniyet hâlâ devam ediyor ve Kıbrıs sorununun ana nedeni de budur.
Rum-Yunan ikilisi 1954 yılında BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin karşı çıkmasıyla self determinasyon adı altında Enosis taleplerinin gerçekleşmesini elde edemeyince, bunu silah zoruyla gerçekleştirmek için 1955 yılında EOKA terör örgütünü devreye koydular. 1955- 1958 döneminde yüzlerce vatandaşımız katledilirken, köylerimiz yakılıp, yıkıldı. Ama, halkımızın Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öncülüğünde verdiği mücadeleyle Enosis engellenirken, 1960 yılında Türk ve Rum halklarının eşit kurucu ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti oluşturuldu.
Rum liderliği, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘Enosis’e sıçrama tahtası’ olarak değerlendirirken, halkımızı imha etmek için 21 Aralık 1963’te silahlı Rum saldırıları başladı. Vatandaşlarımız katledilirken, 103 köyümüz yakılıp yıkıldı. Kıbrıs Cumhuriyeti de silah zoruyla gayrimeşru Rum devletine dönüştürüldü. Halkımız, Anavatan Türkiye’nin müdahalesiyle katliam ve soykırımdan kurtulurken, 1974’e kadar adanın yüzde 3’üne tekabül eden gettolarda yaşamaya mecbur edildi.
Yunanistan’daki askeri cunta yönetimi ile Kıbrıs’taki iş birlikçilerinin 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirdikleri darbenin de hedefi yine Enosis’ti. Ama ne var ki Anavatan Türkiye’nin garantörlük hakkına dayanarak gerçekleştirdiği 20 Temmuz Barış Harekatı ile Enosis engellenirken, Kıbrıs’ın tümüne barış gelirken, Kıbrıs Türk halkı da özgürlüğüne kavuştu. Bugün kendi vatanımızda, kendi devletimizin çatısı altında egemen, özgür ve korkusuz olarak yaşıyoruz.”
MÜZAKERE SÜRECİ
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusu ile ilgili yeni müzakere sürecinin 1968 yılında başladığını, Rum tarafının uzlaşmaz ve olumsuz tutumu nedeniyle de bugüne dek olumlu bir sonuca ulaşılamadığını kaydetti.
Rum tarafının federal temele dayalı anlaşmayı, Kıbrıs Türk halkını gayrimeşru bir şekilde Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamak, Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak hedefiyle gündemde tutarken, Kıbrıs Türk halkının eşitliği ile egemenlik haklarına da karşı çıktığını ifade eden Tatar, yarım asırdan fazla devam eden müzakere süreçlerinde, Rum tarafının sürekli olarak müzakereleri dinamitleyen taraf olurken, insanlık dışı uygulamalarla Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını ayaklar altında çiğnemeye kalkıştığını, Kıbrıs’ı bir “Helen adasına” dönüştürme gayretlerini sürdürdüğünü kaydetti.
Tatar, Rum zihniyetine göre, Kıbrıs Türklerinin bir “azınlık” olduğunu ve yönetimde yer alamayacağını ifade ederek, “Bunları kabul etmemiz elbette ki mümkün değildir” dedi.
Özellikle Annan Planı referandumunda ve 2017 Crans Montana görüşmelerinde Kıbrıs’ta federal temele dayalı bir anlaşmanın mümkün olmayacağının bir kez daha gözler önüne serildiğini ifade eden Tatar, şöyle devam etti:
“Bilindiği üzere, Kıbrıs konusundaki görüşme süreci, 2017 yılında CransMontana’da Rum tarafının tutumu yüzünden çökmüştür. İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ‘Ne yapayım, Rumlar anlaşma istemiyor, kendi mi asayım mı?’ derken, 4’üncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da Crans Montana görüşmeleri sonrasında ‘Bu bizim neslin son federal çözüm denemesiydi, başaramadık’ demiştir.
Geçmişte yaşanan bu gerçekler Kıbrıs’ta federal temele dayalı bir anlaşmanın mümkün olmadığını gösterirken, Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde ve sürecinde egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı çözüm önerisi tarafımdan gündeme getirildi. Seçim süreci boyunca da bunu halkımıza anlattım ve destek istedim. Halkımız da beni Cumhurbaşkanı seçerek, egemen eşit iki devletin varlığına dayalı çözüm şekline destek verdi, iradesini bu şekilde gösterdi.”
“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM”
Cumhurbaşkanı Tatar, Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi Anavatan Türkiye tarafından da desteklenen “egemen eşit iki devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı çözüm” önerilerini çeşitli diplomatik temaslar ile etkinliklerde gündeme getirdiğini ifade ederek, “Bu çözüm önerimizden geriye dönüş olmayacağını, Kıbrıs’ın gerçeklerine dayanan ve bölgenin de yararına olacak tek çözüm yolunun bu olduğunu sürekli olarak vurguladım” diye konuştu.
CENEVRE, BRÜKSEL VE NEW YORK’TAKİ GÖRÜŞMELER
İsviçre’nin Cenevre kentinde 27-29 Nisan 2021 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres öncülüğünde, Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla gerçekleşen “5+1” formatındaki gayriresmi Kıbrıs konulu konferansta, BM’ye “Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için 6 maddeden oluşan bir öneri” sunduğunu anımsatan Tatar, “Bu önerim ile birlikte müzakere masasına ilk kez egemen eşit iki ayrı devletin varlığına ve kurumsal işbirliğine dayalı çözüm önerimiz masaya konulmuş oldu” ifadelerini kullandı.
Altı maddeden oluşan önerinin, BM Genel Sekreteri’nin inisiyatif alıp, yeni bir BM kararı geçirmesini ve Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumlarla eşit uluslararası statüye ve egemenliğe sahip olmasını ve bunu takiben iki taraf arasında nasıl bir kurumsal iş birliği kurulabileceğini, resmi müzakerelerin başlamasını amaçladığını ifade eden Tatar, 6 maddelik önerileri şöyle sıraladı:
“Genel Sekreter’in inisiyatif alıp yeni bir Güvenlik Konseyi kararı çıkarılmasıyla birlikte iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve eşit egemenliği garanti altına alınacak. Alınacak bu yeni karar, iki devletin iş birliğine dayalı bir ortaklık kurmasının yolunu açacak.
Bahse konu kararla birlikte sağlanacak eşit uluslararası statü ve eşit egemenliği sonrası, iki taraf, sonuç odaklı, zaman limitli BM nezdinde bir müzakere sürecini başlayacak. Bu müzakereler iki tarafın anlaşacağı bir iş birliği anlaşmasını hedefleyecek.
İki devlet arasındaki bu müzakereler AB konuları, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemeleri gibi konuları ele alıp, ilişkileri düzenleyecek.
Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından desteklenecek, eğer ihtiyaç duyulursa, AB de gözlemci olarak katılabilecek.
Eğer iki devlet herhangi bir kontekste bir anlaşmaya varırsa, iki devlet bir birlerini eş zamanlı tanıyacak, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere bunu destekleyecek.
Ulaşılacak olan herhangi bir anlaşma, eş zamanlı şekilde referanduma gidecek.”
Tatar, Rum tarafının bu önerilerine karşı, her zaman olduğu gibi uzlaşmaz ve maksimalist tavrını sürdürüp, Kıbrıs Türk halkını Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir azınlık yapabilmek için “tek devlet-tek egemenlik” dayatmasında bulunduğunu ifade ederek, “Sonuçta ortak bir zemin bulunamazken, BM Genel Sekreteri ‘resmi müzakerelerin başlayabilmesine yönelik yeterli ortak zemin bulunamamıştır’ açıklamasını yaptı” dedi.
DOĞU AKDENİZ- MAVİ VATAN
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ta ve bölgede kritik gelişmeler yaşanırken, Doğu Akdeniz’deki jeopolitik durumun hidrokarbon kaynakları üzerinden bir mücadeleye dönüştüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bunun altında yatan ana neden ise Doğu Akdeniz’deki Türk egemenliğinin dayanak noktası olan KKTC’yi tasfiye edip, Anavatan Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak ve çeşitli aktörlerle küresel güçlerin Doğu Akdeniz’de hakimiyet kurma çabalarıdır. Bu durum, yoğun ve karmaşık bir siyasi mücadelenin yanı sıra, gerginliğin ve askeri faaliyetlerin de yoğunlaşmasına neden olmuştur. Gerginliğin ana nedenlerinin biri de Rum-Yunan ikilisinin olumsuz tutumları ile silahlanma faaliyetlerine devam etmeleridir. Bunlara karşı da seyirci kalmamız beklenemez.
Bu doğrultuda, KKTC ve Anavatan Türkiye’nin hak ve menfaatleri ile stratejik çıkarlarının korunması, vatan topraklarının yanı sıra, havada ve denizlerdeki haklarımızı içeren ‘Mavi Vatan’ı savunabilmek için her türlü mücadelede bulunduk, bulunmaya da devam ediyoruz.
Herkesin bilmesi gerekir ki; Doğu Akdeniz ile bölgedeki gelişmeleri doğru anlamadan, bu gelişmelere uygun bir politika izlemeden, Türkiye ile yakın askeri ve ekonomik ilişkilerimizi devam ettirmeden Kıbrıs Türk halkının haklarını korumak mümkün değildir. Bu durumda önemli olan ise Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığının devam etmesidir.”
MARAŞ AÇILIMI
Başbakanlığı döneminde ilk kez “Kapalı Maraş açılımı” gündeme getirilirken, gereken çalışmalar ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra 8 Ekim 2020’de kapalı Maraş’ta kamuya ait bazı bölgeler ile sahilin 2 kilometrelik kısmının halkın kullanımına açıldığını ifade eden Tatar, bu konuda şunları söyledi:
“Bu açılım Kıbrıs konusunun önemli dönüm noktalarından biri olurken, Kapalı Maraş açılımın ikinci safhası da 20 Temmuz 2021’de gerçekleşmiştir. Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bir bölümü askeri bölge statüsünden çıkarılmıştır. Uluslararası hukuk ve insan haklarına uygun olarak mülk ve mal sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak mallarını geri alabilme olanağı tanınmış oluyor. Bu da yeni bir dönüm noktası oldu. Bugüne kadar 400’ün üzerinde Rum, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvururken, Rum Yönetimi bu başvuruları engellemek için her yolu ve yöntemi kullanırken, kendi vatandaşlarını tehdit etmekten de geri durmuyor.”
RUM TARAFI İLE İLİŞKİLER, İKİ TARAFLI TEKNİK KOMİTELER VE GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak, İki Taraflı Teknik Komitelerin, iş birliği ve Kıbrıs adasında iki taraf arasında bir uzlaşı ve güven ortamı yaratılması için güçlü bir araç olduğuna inançla, komitelerin aktif ve verimli bir çalışma ilişkisinin Kıbrıslı Türk halkı ve Kıbrıs Rum halkının günlük yaşamlarının iyileştirilmesine katkıda bulunacak önemli bir araç olduğuna kanaat getirerek, bu doğrultuda çalışma arkadaşlarına gerekli yönlendirme ve görevlendirmeyi gerçekleştirdiğini söyledi.
Bu kapsamda geçen bir yıl içerisinde yeni bir mekanizma oluşturarak her iki halkın yaşamını kolaylaştırma yönünde bir yapı oluşturulduğunu ifade eden Tatar, bu yapı çerçevesinde Özel Temsilcisi ile Kıbrıslı Rum Müzakereci ve Teknik Komiteler Koordinatörlerinin düzenli olarak haftalık görüşmeler gerçekleştirmeye başladıklarını kaydetti.
Bu sayede diğer konuların yanı sıra her iki taraf arasında Covid-19 ile mücadele çerçevesinde geçiş kapılarında uygulanacak kuralların uyumlaştırılması sonucunda tüm sınır kapılarının operasyonel hale getirildiğini ifade eden Tatar, “Bu düzenlemeler kapsamında en nihayetinde aşılı insanların PCR testine gerek duymadan geçiş yapmalarına da olanak sağlanmıştır. Bu mekanizma iki tarafı da ilgilendiren konularda kazan-kazan felsefesiyle çalışmalarına devam etmekte ve ayrıca mevcut 12 Teknik Komite’ye de çalışmalarında katkı yapmaktadır” dedi.
İKİ TARAFLI TEKNİK KOMİTELER
Cumhurbaşkanı Tatar, iki taraflı teknik komiteleri; “Sağlık Teknik Komitesi, Kültürel Miras Teknik Komitesi, Çevre Teknik Komitesi, Kriz Yönetimi Teknik Komitesi, İnsancıl İşler Teknik Komitesi, Yayıncılık Teknik Komitesi, Eğitim Teknik Komitesi, Ekonomik ve Ticari Konular Teknik Komitesi, Suç ve Suça İlişkin Konular Teknik Komitesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi, Kültür Teknik Komitesi, Geçiş Kapıları Teknik Komitesi” olarak sıraladı.
PANDEMİ VE SAĞLIK
Tatar, Başbakanlığı dönemimde dünyayı ve ülkeyi etkisine alan Covid-19 pandemi tehlikesine karşı büyük bir mücadele başlatılırken “önce sağlık” denilerek, pek çok tedbir alındığını, ekonominin ayakta durması da dikkate alınarak gereken önlemlerin gündeme getirildiğini söyledi.
Başbakanlığı döneminde pandemiye karşı elde edilen başarının devamlılığı için tecrübelerini sürekli olarak yetkili makamlar ve kamuoyu ile paylaştığını, pandemi sürecinin takipçisi olduğunu ifade eden Tatar, şöyle devam etti:
“Başbakanlığım döneminde sağlık altyapımızı güçlendirebilmek amacıyla, Anavatan Türkiye’nin yardımıyla Acil Durum Hastanesi inşa edilirken, Cumhurbaşkanı seçilmemden sonra bu hastanenin açılışını KKTC’nin 37. kuruluş yıl dönümünde ülkemize gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca ile birlikte yaptım. Pandemi sürecinde ilgili bakanlığın, doktorların ve sağlık çalışanlarının yanında olurken, her zaman onlara destek oldum. Ülkemizin ‘güvenli bir ülke’ olması için ellimden gelen tüm gayreti gösterdim.
BUGÜNE KADARKİ AŞI MİKTARI
Girişimlerimiz sonucunda Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nden ülkemize bugüne kadar 490 bin doz Sinovac, 42 bin 120 doz Pfizer/BioNTech ile toplam 532 bin 120 doz aşı geldi. AB’den de 42 bin 428 doz Pfizer/BioNTech AstraZeneca 104 bin 700 doz, tek doz Johnson & Johnson 35 bin 800, Moderna 4 bin 800 doz ile toplam 187 bin 728 doz aşı ülkemize geldi.
Halkımızı aşıya teşvik için ilk aşıyı kendim olurken, hala daha vatandaşlarımıza aşı olun ve maske, mesafe ve hijen kurallarına uyunuz çağrısında bulunurken, çok büyük bir fedakarlık gösteren doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkürü bir borç bilirim.”
ANAVATAN TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın beş yıllık görev sürecinde Anavatan Türkiye ile ilişkilerin büyük yara aldığını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte en büyük gücümüz olan ve her zaman yanımızda duran Anavatan Türkiye ile sevgi, saygı, kardeşlik ve ortak ulusal değerlere dayalı bağlarımızı güçlendirmek en büyük görevlerimden biri oldu.
Kıbrıs Türk halkını Türkiye’den koparmak, yalnızlaştırmak ve istenilen çözüm şeklini dayatmak için her türlü provokasyonlar ile algı operasyonları devam ederken, Anavatan Türkiye’ye daha sıkı sarılmak, iş birliğimi daha da geliştirmek görevimdir. Bu doğrultuda Anavatan Türkiye ile her alanda iş birliğini geliştirmek amacıyla girişimlerde bulunurken, Anavatan’ın çeşitli bölgelerine ziyaretlerim de gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte ilk resmi yurtdışı ziyaretimi Ankara’ya yaptım ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüm. Daha sonra Ankara’ya yaptığım ziyaretlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve diğer yetkililerle görüşmelerim oldu.”
YABANCI DEVLET ADAMLARI İLE GÖRÜŞMELER
Tatar, Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte ulusal Kıbrıs davasını anlatmak ve KKTC’nin varlığını daha da tanınır hale getirebilmek için yoğun bir şekilde diplomasi faaliyetleri gündeme getirilirken, yabancı ülkeler ile uluslararası kurumlardan pek çok temsilcinin ziyaretine geldiğini, bu ziyaret ve temaslarda Kıbrıs konusunun değerlendirildiğini kaydetti.
SOSYAL PROJELER
Tatar, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde çeşitli alanlarda çok önemli projeler yürütülürken, eşi Sibel Tatar öncülüğünde gerçekleşen etkinlikler ve yürütülmekte olan projeleri de şöyle sıraladı:
“Hoş Geldin Bebek Projesi, Tatlısu Atık Yönetimi Projesi, Kan Bağışı Etkinlikleri, Gazimağusa Genç Emek Pazarı, Küçük Senfoni Orkestrası Kurulum Çalışmaları, Anne Baba El Kitabı ve Eğitimleri Projesi, Sokak Hayvanlarını Koruma ve Barınak Projeleri çalışmaları, Cüce Filler Fosil Çıkarma Çalışmaları, Kariyer Adası Staj Programı Projesi.”