Taksicilerin durumu, gelirleri ve hizmetleri tartışma konusu oluyor. Sadece Kuzey Kıbrıs’ta değil tabii… Başka ülkelerde tartışılıp sonuçlandırılmış bulunan konuları, biraz da kavgacı bir şekilde ele almaya çalışıyoruz.
Tartışma, otellerin kendi müşterilerine taşımacılık hizmeti vermesi ile başladı. Kimi butik oteller veya villa kiralayan şirketler müşterilerini alandan alıp-götürme hizmeti de sunuyorlar. Benzer bir hizmeti kiralık araba servisleri de sunuyor zaten… Casinolu oteller bu hizmeti daha lüks bir şekilde sunuyor; ihtiyaç hissetmeleri halinde misafirlerine KKTC içinde de ulaşım hizmeti veriyorlar. Bu, müşteri kazanabilmeleri ve müşterilerini koruyabilmeleri için gerekli bir hizmettir.
İşin bir de öğrenciler boyutu var galiba… KKTC’ye öğrenim için gelenler, kendi aralarında haberleşerek ücretli veya ücretsiz olarak birbirlerini taşıyorlar. Böylece hayatı daha ucuza ve daha kolay yaşayabilmeye çalışıyorlar.
Taksicilik yapma imtiyazı almış olanlar bütün bunlara karşıdırlar. “Bu iş bizim; bizden başkası bu işi yapamaz” diyorlar. Siyasi mekanizma içinde etki sahibi olarak bu etkiyi imtiyazlarını korumak ve hatta sağlamlaştırmak için kullanmaya çalışıyorlar. Taşıma iznini de öyle almışlardı zaten; bu ayrıcalıklarını korumak için de politikadaki etkinliklerini kullanıyorlar.
Şimdilerde KKTC Meclisi’nde bulunan bir yasa tasarısının garip düzenlemeler getirerek taksicilere sağlanan bu imtiyazı güçlendireceği haber veriliyor. Örneğin bir özel araç, hava alanı yolunda günde iki kez gidip gelmişse taksicilik yaptığı varsayılarak tutuklanabilecek. Araç sahipleri, birinci dereceden akrabası olanlar dışındaki kişileri alana götürüp getiremeyecekler. “Ayni istikamette, 7 gün içerisinde 3 seferden fazla gidiş dönüş yapılması yasaktır”. Bu yapan hapsedilecek!
Biz KKTC’deki turizm ürününün geliştirilmesinden, dünyada gelişen eğilimlere bağlı olarak ürünün “özelleştirilmesinden” ve hatta “kişiselleşmesi” gerektiğinden söz ederken, KKTC devleti misafirlerimizi tercih etmedikleri şekilde seyahat etmeye zorlamayı taştışıyor. Bunun için yasa bile yapacak!
Her zaman yazdığımız gibi; ortada doğal bir pasta olduğu varsayılıyor ve bu pasta farklı gruplar arasında devlet eliyle paylaştırılmaya çalışılıyor.
Bu doğru değil! Ortada “hazır bir pasta” yoktur. Ortada pasta yapmaya çalışan kişiler veya kurumlar vardır. Pasta yapılmasına katkı koyanların bundan pay almaları doğaldır ama bu pastanın ortaya çıkmasına katkı koymayanların pastanın en kıymetli yerine elleri ile dalarak pastayı mahvetme hakları yoktur. Pasta mahvolursa parti de iptal olacaktır.
Turizm pastasının bir türlü büyümemesinin nedeni de zaten budur. Pasta yapmaya çalışanların işini bozmaya çalışanlar var. Ne yazık ki devletimiz de pastacılara değil bogunculara yardımcı oluyor.