Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin adının “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesi gerektiğini söyledi. Önerdi, diyemiyorum! Önerseydi daha ciddi ve dikkate alınır bir yöntem bulması; bu öneriyi az biraz da olsa gerekçelendirmesi gerekirdi.
KKTC’nin adı değişse ne olacak; değişmese ne olacak? Ben bu konuda cahilim, herhangi bir şey de düşünemiyorum. İlgilenmeyeceğim!
Millet İttifakı, mutabakat metninde Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan bizler için “Kıbrıs Türkü” dememiş; “Kıbrıslı Türkler” demeyi tercih etmiş… Millet İttifakı’nın metin yazarlarının, “Kıbrıs Türkü” demek ile “Kıbrıslı Türkler” demek arasında bir fark olduğunu düşündüklerini sanmıyorum doğrusu! Kalemin ucuna öyle gelmiş ve öyle mi yazılmış olmalı. Benim kalemim “Kıbrıslı Türkler” diye yazar. Öyle alıştım; öyle devam ediyorum… Okuyanlar, ne dediğimi anlıyorlar galiba…
Türkiye İçişleri Bakanı, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisi’ne hitaben, “Pis ellerini Türkiye’nin üzerinden çek” dedi. Bunu söylemesinin nedeni, İstanbul’daki bazı konsoloslukların faaliyetlerine terör tehdidi nedeniyle bir süre ara verdiklerini duyurmalarıydı. ABD Soylu’yu ciddi almak yerine muhtemel saldırılara ilişkin bilgisini Türkiye ile paylaşmış olmalı ki İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bir gün sonra, IŞİD’ten bazı başkonsolosluklar ile Hristiyan ve Musevi ibadethanelerine yönelik eylem talimatı aldıkları öne sürülen 15 şüphelinin yakalandığını açıkladı.
Her söyleneni ciddiye almaya kalkarsak delirebileceğimiz günlerden geçiyoruz… Nitekim Oktay’ın söylediğinin üstünden daha saatler geçmişken Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi, “TC-KKTC iki Türk devleti olarak bu coğrafyada sonsuza dek birlikte yalayacaktır” dedi. Şimdi bunu da “KKTC, Kıbrıs Türk Devleti olmayacak” diye mi yorumlamak gerekecek?
Millet İttifakı sözcülerinin yeri gelecek ve “Kıbrıs Türkü” diyeceklerinden de eminim; onlar için fark etmiyor nasılsa!
ABD Soylu’nun dediklerini dikkate almış olsaydı IŞİT militanları yakalanmamış ve belki de Büyükelçi Ankara’yı terk etmiş olacaktı. Soylu’ya takmak yerine tehdidi savuşturmak için iş birliğini seçtiler ve iyi ettiler.
Gerçekten de her söyleneni takmamak lazım… Bazı arkadaşlar “şey etmemek” diyorlar! “Takmamak” demek istiyor olmalılar. Sevdim! Ben de yaygınlaşan terimi kullanmak isterim: Gerçekten de “şey etmemek” lazım!