Bölgede önümüzdeki elli yılın siyasetinin şekillenmekte olduğuna işaret eden Taçoy, “bu yarım asırlık siyaset içerisinde güç dengelerinin artık bir yere oturması gerekir. Mücadelenin diplomatik çözümler noktasında adımlar atılmıştır” dedi.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Taçoy, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 2000’li yılların başında bölgedeki hakimiyeti tek başına ele geçirmek için faaliyetlere başladığını anımsatarak, bu çerçevede Mısır ve İsrail gibi ülkelerle yaptığı anlaşmalara Türkiye’nin o dönemde sürmekte olan Kıbrıs müzakereleri nedeniyle uzaktan ve serin bir tavırla yaklaştığını anlattı.

Rum Yönetimi’nin bu durumu fırsat bilerek attığı adımlarla göreceli bir avantaj yakaladığına değinen Taçoy, bu sürecin sonunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yaptığı anlaşmalar sonrasında Türkiye’nin uluslararası anlaşmalarla belirlenmiş münhasır ekonomik bölgeleri içerisinde araştırmalara başladığını hatırlattı.

Taçoy, Libya ile yaptığı anlaşma sonrasında Türkiye’nin artık sadece adalardan kaynaklanan hakları ile bölgede iddia öne süren Yunanistan’a tam anlamıyla dur diyebilecek bir noktaya geldiğinin altını çizerek, anlaşmanın öneminin büyük olduğunu söyledi.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bölgede artık adını duyurmuş ve varlığını kabul ettirmiş bir ülke olduğuna işaret eden Taçoy, Libya ve başka diğer ülkelerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyabilecekleri bir noktaya gelindiğine vurgu yaptı.

Bakan Taçoy, yakın gelecekte bu yönde adımların atılmasının yüksek olasılığı bulunduğunu ifade ederek, çalışmaları her açıdan sürdürdüklerini kaydetti.

Bölgede büyük bir rezerv bulunduğunun düşünüldüğünü belirten Taçoy, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin kendi hak sahalarında çalışmalarını sürdüreceklerini vurguladı.

Taçoy, önümüzdeki yıl Mart ayında net sonuçların alınmaya başlanacağını sözlerine ekledi.