Dünya Enerji Stratejisi Kongresi ve Fuarı’nda konuşan Taçoy, yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeler ışığında enerji sektörünün de dinamik ve hızlı gelişmeler gösterdiğini söyledi.
2002 yılından bu yana Türkiye’nin, yıllık yüzde 5,5’lik büyüme oranıyla OECD üyeleri içerisinde elektrik talebinde en hızlı artış gösteren ülke olduğunu aktaran Taçoy, “Ocak 2019 itibarıyla anavatan Türkiye’nin kurulu gücü son 15 yılda 3 kat artarak 88GW’ı aşmış durumda. Yaşanan gelişmeler ışığında, küresel enerji güvenliğinin sağlamak tüm ülkelerin öncelikli gündem maddesidir.” diye konuştu.
Taçoy, dünyanın daha verimli ve daha az yakıtla, daha az hava kirliliği yaratacak, çevre dostu, temiz ve ayrıca ucuz enerji arayış ve planlamaları içinde olduğunu kaydederek, şunları söyledi:
“Dünya enerji karışımında, yenilenebilir enerji kaynaklarının önemli bir gelişim göstermesi beklenmektedir. Bunun yanında, tüm dünyadaki gelişmeler de değerlendirildiği zaman doğal gaz ile yapılacak üretimlerin bölgemize daha fazla fayda getireceği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, Türkiye ve KKTC’nin ortaklaşa gerçekleştirmekte olduğu ve ülkemizin münhasır ekonomik bölgesi içerisinde yer alan doğal gaz arama çalışmaları bizler için yüksek önem arz etmektedir.”
“İKİ HALKIN DA YÜKSEK YARAR SAĞLAYACAĞI BİR NOKTAYA GELEBİLİR”
Hasan Taçoy, Akdeniz’deki sondaj çalışmalarına değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kıbrıs Türk halkının doğal hakkı olan Akdeniz’deki zenginliklerin her iki ülkeye de kazanım sağlaması için 2011 yılında Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC 3. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun imzaladığı devletler arasındaki antlaşma neticesinde anavatan Türkiye’nin yapmış olduğu araştırmanın gerçek anlamda ülkemize büyük faydalar sağlayacağı aşikârdır.
Anavatan Türkiye’nin çıkmış olduğu bu yolda Kıbrıs Türk halkının da haklarını savunacak şekilde yapmış oldukları sondajın hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Türkiye’mizin filosuna yeni kattığı ve Akdeniz’de, mavi vatanda, sondaj çalışmalarına devam eden Yavuz ve Fatih gemilerinin yollarının açık olmasını diliyoruz. İnşallah en erken zamanda ulaşılacak sonuçlarla her iki halkın da yüksek yarar sağlayacağı bir noktaya gelebileceğine yürekten inanmaktayız.”
Tek dayanaklarının Türkiye olduğunu bildiklerini vurgulayan Taçoy, “Ayrıca Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemilerimiz, mavi vatanda dosta güven, düşmana korku salan donanmamızın sağlamış olduğu destekle çalışmalarına devam etmektedir.” şeklinde konuştu.
Taçoy, Ertuğrul ve Osman Bey gemilerinin de filoya zenginlik katarak çalışmalarına başlamış olduğunu bilmenin kendilerine güç verdiğine işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Onun için bu birlikteliğin devamını talep etmekte, gelişen dünya üzerinde doğal gaza olan ihtiyacın devam ettiği bu dönemde, aktörlerden bir tanesi olma yönündeki politikalara devam edilmesini arzulamaktayız. Özellikle mavi vatana sahip çıkmanın garantörlük hakkının bir parçası olduğunu da hatırlatmakta fayda buluyorum.”
GÜNEY KIBRIS VE MALTA ADALARINDAKİ GELİŞMELER
Ekonomi ve Enerji Bakanı Taçoy, Kıbrıs Türk halkının haklarının işgal edilmeye çalışıldığı bir dönemde bulunduklarına dikkati çekerek, “Kimsenin şüphesi olmasın ki Kıbrıs’ta bulunan serhat boyu bekçileri ve garantör Türkiye Akdeniz’de böyle bir ‘oldu bitti’ye boyun eğmez, cevabını mutlaka verir. Enerjide ise Akdeniz’deki Güney Kıbrıs ve Malta adalarında elektrik üretim ve dağıtımı ile ilgili dikkati çeken gelişmeler yaşanmıştır. Bahsi konu gelişmeleri bizler de yakından takip etmekteyiz.” diye konuştu.
Taçoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Malta devletinin ağır petrol yakıtı tüketimini azaltıp doğal gaza geçme programının bir parçası doğal gaz çevrim santrali kurulumları yaptığı yakinen takip edilmektedir. Malta, Avrupa enterkonnekte sistemine bağlanmak amacı ile 2015 yılında Sicilya adasına enterkonnekte bağlantısı yapmıştır. Bu yaklaşık 182 milyon avroya mal oluyor. Denizaltı kablosunun devreye girmesiyle halkına daha ucuza ve daha temiz bir atmosferde elektrik enerjisi sunmaktadır. İki ülke arasındaki kablo mesafesi 125 km, derinliği 160 m ve kablo kapasitesi 225 MW olduğu bilinmektedir.
İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan arasındaki bin 500 kilometrelik kablo ile bağlantı çalışmaları devam etmektedir. Kıbrıs ve Girit adaları enerji açısından izole edilmiş durumda olduğundan Girit adasını da bağlantılara eklemek hedeflenmiştir. Bu projedeki esas amaç, denizaltı kablosu ile bu ülkeleri bağlayarak Türkiye’nin Avurupa’daki enerji etkinliğinin azaltılmasıdır. Kurulu güç olarak, Yunanistan 13 GW, Kıbrıs 1,4 GW, İsrail 14 GW olmak üzere Türkiye’nin 89GW yatırım potansiyelinin ele alma konusunun mevzu bahis bile olamayacağını görüyoruz.”
Türkiye’nin enerji kapasitesinin üçte birine dahi toplamında ulaşamayan bu zihniyetin, bunu denemelerinin dahi mümkün olmayacağını vurgulayan Taçoy, “Bin 500 km uzunluğunda bir enerji hattının, yaklaşık 2 bin 500 metre derinliğe ulaşan bu yatırımın yapılabileceğini düşünmek, çok daha basit ve kolayı düşünmemek, art niyetin ne kadar kötü olduğunu göstermektedir.” şeklinde konuştu.
“YERLİ VE YENİLENEBİLİR ENERJİNİN PAYI ARTMALI”
Taçoy, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum lider Nicos Anastasiadis arasında imzalanan antlaşma sonucunda KKTC ile GKRY arasında şartlı bir enterkonnekte antlaşması ve bağlantısı bulunduğunu belirterek, GKRY’nin antlaşma içerisinde, genel politikaları ve enerji politikaları gereği, enterkonnekteden kaynaklı oluşacak kapasitenin KKTC’deki güneş enerjisi kaynakları için kullanılmaması şartını koyduğunu kaydetti.
Gerek AB yasalarına uyumluluk gerekse günün koşullarına uygun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde enerji sektörünü yönetecek bir yapıya (Enerji Üst Kurulu) ihtiyaç olduğunun tespit edildiğini dile getiren Taçoy, şu bilgileri verdi:
“Çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Yasamız hazırlanmış. İnşallah ekim ayında meclisimize sevk edilecektir. Bu şekilde akaryakıt, elektrik ve gaz sektörlerini denetleyebilen ve düzenleyebilen ve kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yapabilen bir kurul oluşabilecektir.
Bahsi konu kurulun, etkin ve adil rekabeti sağlayabilen, tüketicilerin çıkarlarını koruyan ve düşük maliyetli alternatifler yaratan, yenilenebilir enerji sistemlerinin kullanımını teşvik edip enerji arzında güvenlik, kalite, yetkinlik ve süreklilik sağlayabilen bir yapıya sahip olması son derece önemlidir. Üst kurul yasa tasarısı ile tamamlanmasında geç kalınmış enerji verimliliği yasa çalışmaları da en erken zamanda meclise gönderilecektir. Güneş enerjisinde izinlendirilmiş kapasite100 MW’a ulaşılmış durumdadır.”
Taçoy, ülkelerin enerji politikalarını belirlerken artan talep ve ithalat bağımlılığını dikkate alarak, enerji güvenliği bağlantılı faaliyetlerin önceliklendirilmesi amacı ile petrol ve doğal gazın tedarikinde kaynak ve güzergâh çeşitlendirilmesinin gerektiğini söyledi.
Sürdürülebilir kalkınma bağlamında çevre kaygılarının enerji zincirinin her aşamasında dikkate alınması amacı ile yerli ve yenilenebilir enerjinin payının artırılması gerektiğini aktaran Taçoy, sözlerini şöyle tamamladı:
“Gerekli reform ve liberalleşmenin sağlanarak şeffaf ve rekabetçi bir piyasanın oluşturulması, üretkenliğin ve verimliliğin artırılması, enerji verimliliğinin artırılması, ülkemizde enerji iletim ve dağıtımının tek elden yapılabileceği ancak üretimde liberal yapının gelişmesi için muhasebe olarak ayrıştırma yapılması hedeflenmektedir.
Belirtmiş olduğum çok kaynaklı, dinamik ve değişken enerji piyasası dikkate alındığı zaman bu sektörlere ilişkin geliştirilecek stratejik planlamaların değerli akademisyenler ile temsilcilerin görüşlerini yansıtarak, güncel yapılarda olması gerekmektedir ki enerji arz güvenliği, enerji verimliliği ve kaynaklarda öngörülebilir piyasalar oluşturulabilsin.”