SUCUOĞLU’NA REVA GÖRÜLEN MUAMELENİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

0
blank

2-3 hafta önce, tam da kurultay öncesinde adadaydım. Her konu açıldığında “Faiz Sucuoğlu’nu Türkiye’deki iktidar niye istemiyor?” diye sordum. Vallahi tatmin edici rasyonel bir cevap alamadım.

blank

Türkiye devletini adada temsil edenlerin kimi önce tanıdığına ve sevdiğine ve söz verdiğine dayanan ilişkilere dayalı cevaplar aldım. İçlerinde UBP delegesi olanlardan duyduklarım bunlardı.

Aldığım cevaplar içinde duyduğumun detayına girmeyim ama duymadığımı söyleyeyim. Önceliklerin belirlenmesiyle ya da Türkiye’den gelmesi muhtemel kaynağın nasıl kullanılacağı ile ilgili adaylar arasında fikri bir farklılık bu tercihin nedeni olarak sıralanmadı. İcraat ile ilgili farklılık kurultayın gündeminin uzaktan ya da yakından kıyısından bile geçmedi.  

Şimdi gelelim bugüne.

Faiz Sucuoğlu UBP genel başkanlığını ilk turda kazandı ve Başbakan da oldu.

Türkiye devletinin temsilcileri onu bu göreve seçilmesinden dolayı tebrik etmemelerinden başlayarak bir tavır koydukları ayyuka çıktı. Bu kısa süre içerisinde 15 Kasım törenleri dahil ele geçen her fırsatı da bu tavırlarının altını çizmek için kullandılar. Ördek gibi “vak vak” ederek kamuoyunun duyacağı göreceği şekilde hareket ettiler. Bir yerde Sucuoğlu’nu da topal ördek konumuna sokma çabasında oldular.

Niye Sucuoğlu’na karşı olduklarını ya da mesafe koyduklarını gerçekten anlamamakla beraber seçimi kazandıktan sonraki tavır Türkiye iç siyasetinden dolayı bana tanıdık geliyor.

Anlatayım.

Biat kültüründe, yaratılan güç algısı, sahaya inerek uygulanan güç olgusundan çok daha önemlidir. Sahadaki ara ara uygulanan müdahale ileride yaratılan bu algıyla sahaya inmeden çok daha rahat ve hızlı iş görmek ile ilgilidir.

Güç zehirlenmesi ile işgüzarlık yapılıp hiyerarşinin tepesindekilere söz verilmiş ve başarılamamışsa bunun zafiyet göstergesi olarak görülebilecek olmasına ciddi kafa takılır.

Biat kültürü yaratılan algı ile iş görmeyi sever ve bundan beslenir. Çomak sokuldu mu emsal olur diye büyük problem olur.

Bu yazının konusu değil ama İstanbul belediye seçimlerinin tekrarlanması ve yaşanan inkâr süreci ve iç hesaplaşmanın benzerini UBP kurultay sürecinde yaşandığı iddiasındayım. Ölçek ve koordinat farklıdır ama Ekrem İmamoğlu’na şu an yapılanın bir benzerinin Faiz Sucuoğlu’na yapıldığını seyreder gibiyim.  

UBP genel başkanlığını başkasının kazanacağı yüksek tepelerde oturan birilerine söylenmişse ve bunun tersi bir sonuç hatırı sayılır fark ile bir değil iki kez tecelli etmişse, biat kültürü dünyasında problem olur. Hani hepsi bitti de bizim Başbakana niye böyle davranıyorlar diye rasyonel bir açıklama arayışındaysanız bunu da dikkate alın derim. Konu mevzu bahis olan tanınmayan bir ülkenin en büyük partisinin genel başkanın kim olduğu değil murat edilen siyasi bir sonucun alınamamasıdır. Bunun sözünü verenlerin yerine “yeni santrafor” arayışına kadar yolu olan bir konu kategorisindedir.

Başbakana yapılan muamelenin belki ilk anda akla gelmeyen başka bir sonucu daha vardır.

Açıkça sahaya inerek desteklenen parti konumundaki UBP’nin başına istenilmeyen bir kişi seçildiğinde maruz kaldığı muamelenin ayyuka çıkması yalnızca UBP’lilere ibret olsun diye yapılmıyordur.  

Ola ki UBP değil de başka partilerden oluşacak koalisyon hükümet oluşumu karşısında olacak olanları varın siz düşünün mesajı da verilmiş olmuyor mu?

Son bir nokta daha vardır ki biat kültürünün olmazsa olmazıdır.

Seçilmesi tüm telkinlere rağmen engellenemeyen kişi geldiği görevde onu manevi açıdan cezalandıran farklı bir muameleye tabii olur. Bu vesileyle desteklenen diğer adayların da gönlü alınmış olur. Olması gerektiği şekilde yeni görevinde hemen bir kucaklama algıda güç kaybına sebep olduğu düşünülür. Racona terstir. Biat kültürüne uygun olacak şekilde Türkiye’nin ipiyle bir yere çıkmaya insan bulmakta zorlanılacağı düşünülür.

Bunun için bir süre de olsa Faiz Sucuoğlu bu muameleye Türkiye’nin ipiyle bir yere tırmanmaya çalışanların gönlünü hoş tutmaları için maruz kalacaktır.

Ta ki aday listeleri ve sıralama belirlenene kadar.

Sucuoğlu’nun esas sınavı, kamış gibi eğilip bükülmeyeceği bu iş o noktaya geldiğinde ve daha da önemlisi karma oy ve “tikciklerle” murat edilen kişilerin önünün kesilmesini önleyip önleyemediğinde ortaya çıkacak. Biat kültürünün raconu bunu gerektirir. Ne diyelim güç zehirlenmesi sonucu içine düşülen bu duruma bakıp “Allah yarına bırakır ama yanına bırakmaz” demekten insan kendini alamıyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz