“STRATEJİSİZ HAYAT”, SORUMSUZLUK DEMEK MİDİR?

RUM YÖNETİMİNİN KKTC’YE, EMLAK SEKTÖRÜ ÜZERİNDEN SALDIRMAKTA OLDUĞU ÇOK AÇIK. ELLERİNDE İYİ HAZIRLANMIŞ BİR STRATEJİ OLDUĞU DA GÖRÜLÜYOR. BİZİMKİLER SADECE KORKUYOR VE BEKLİYOR!

0
blank

Akan Kürşat’ın İtalya’da tutuklanmasından sonra emlak sektörü ile ilgili olarak yaşanan gelişmeler ve nihayet Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis’in ağzından büyük bir özgüvenle dökülen açıklamalar, ciddi şekilde yapılandırılmış bir “saldırı stratejisi” ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.

Rumca gazetelerde yer alan açıklamalarına bakarsak Hristodulidis, çok açık konuşuyor. “Sorumluların cezalandırılması için mümkün olan her şeyi yapacaklarını” söylüyor. Onun sorumluluk yüklediği kişilerin yelpazesi çok geniştir. Bu yelpaze içinde Aykut gibi yatırımcılar, Kürşat gibi avukatlar ve Rikels gibi aracılardan çok daha fazlası var. “Gaspçı” kavramını kullanıyor… Yakın veya uzak gelecekte bunun içine eşdeğerine karşılık mal alıp kullanan veya aldığı malı satanlar bile girebilir. Bizim emlakçılar da bu konuda uyarı yapmaya başladılar zaten…

Hristodulidis, iyi hazırlanmış bir iletişim stratejisi uyguladığı da çok açık… Konuyu siyasallaştırdıklarını reddediyor. Sürdürdükleri savaşı, “insan hakları mücadelesi” olarak takdim ediyor ve “hiç kimsenin ama hiç kimsenin bireysel mülkiyet hakkına karşı çıkamayacağını” vurguluyor. İddiaya ve vurguya bakar mısınız? Kararlılığını ve özgüvenini simgeliyor!

Bu aşamaya gelmek için belli bir süreden beri hazırlık yaptıkları anlaşılıyor. Önce, Rumlardan kalan taşınmazları kullananları “gaspçı” olarak niteleyebilmelerini sağlayacak bazı yasal düzenlemeler yapmışlar ve “gaspçıların” takibi ve soruşturulmasını şikayete bağlı hale getirmişlerdi. Mahkeme aşamasında tutuklanmayı haklı gösterebilmek için de bu suçu ağır cezalık hale getirdiler. Bol bol “şikayetçi” buldular; şimdi her konu ile ilgili şikayetçileri ve mahkemeye sevk edilenleri tutuklamaya yarayacak hukuki dayanakları var. “Konuyu siyasallaştırmıyoruz; insan haklarını uygulamaya çalışıyoruz” diye konuşabilmesinin nedeni de yarattı: Malını kullanamayan insanların hakları ne olacak?

Aslında bu soruyu bizim de yanıtlamamız gerekiyor. 2004 referandumundan sonra uluslararası hukukun bir parçası olmasını sağladığımız Taşınmaz Mal Komisyonu’nu malını kullanamayan insanların haklarını teslim edecek şekilde işletemeyince “çözüm TMK’dadır” deme şansımız azaldı.

blank
DEVLET OLMAYI KIBRIS SORUNUNA ÇÖZÜM BULMA ARAYIŞLARINI ENGELLEMEYE İNDİRGEDİK VE HRİSTODULİDİS’İN STRATEJİSİNİ HESABA KATMADIK. ŞİMDİ, KENDİ TAPU SENEDİMİZE KENDİMİZ BİLE İNANMAYACAK DURUMA DÜŞTÜK.
………………………………………………………………………………..

Kıbrıs sorununun çözümü için de çalışmıyoruz! “Biz de Güney’de mal bıraktık ve biz de kullanamıyoruz. Rum tarafı bunun için Kıbrıs sorununun çözümlenmesini bekleyin diyor; biz de öyle diyoruz” tezini ileri sürme olanağımız da kalmadı.

Türk dünyasına milliyetçilik egemen olduğuna göre “Kanla aldık! Buraları artık bizimdir” anlayışı ile hareket edilmesini de bekleyebilirsiniz. Ama bu durumda bile iyi hazırlanmış bir stratejiye ve bu stratejiyi hayata geçirecek çalışmalara ihtiyaç yok muydu? Minareyi çalacak olan kılıfını da hazırlarmış… Biz kılıf hazırlamaya bile çalışmadık. Aykut gibiler yatırım yapacak, Rikels gibiler satacak ve Kürşat gibiler de işleri koordine edecekse onları koruyucu bir fanus oluşturmak için çalışmak gerekirdi. Onları koruyucu bir siyasi tutum ve hukuki çerçeve geliştirmek; Ercan’a ulaşım kolay olsun, bu işle uğraşanlar Larnaka havaalanına mecbur olmasın diye çalışmalıydık. Biz tersini yaptık. Aykut gibileri malımızı çalan hırsızlar; ülkemize para getirenleri kara para aklayan soyguncular olarak gördük. Onlara yardımcı olanlar “vatan haini” muamelesi görüyor zaten. Getirdikleri paraya aç kurtlar gibi saldırdık ama arkalarından lanet okuduk.

Şimdi ciddi bir sorunla karşı karşıyayız ama bu sorunların üstesinden nasıl geleceğimizi bile konuşamıyoruz; korkuyoruz! Tatar, Aykut’un Türkiye ve KKTC yurttaşı olduğunu unutuyor ve Yahudilere destek olmaktan korkuyor. CTP’liler, Rum mallarının yağmalanmasına destek oldukları algısının yerleşmesinden korkuyor. Plansız ve altyapısız inşaatlara sahip çıkmak da istemiyoruz zaten!

Ne yaptığımızı, ne için yaptığımızı ve nasıl yapmamız gerektiğini bilmediğimiz için yaptıklarımızdan, yaptıklarımızın sonuçlarından veya bir şey yapmıyor duruma düşmekten de korkuyoruz!

Biliyorsunuz; hiçbir şey yapmadığınız zaman kötülüklerin suçu başkalarının üzerinde kalıyor. Biz suçlu olmak istemiyoruz; hareket etmekten bile korkuyoruz! Biz öyle yapıyoruz ama Hristodulidis öyle yapmıyor işte! Yeni oyunlar kuruyor, risk alıyor ve saldırıyor!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz