Herkes ses kaydını konuşuyor tabii… Kaydın yayıncısı, Yenidüzen’e açıkladı; Cemil Önal’in sesi, Hollanda’daki hapishanede kayıtlıymış; isteyen alabilirmiş!
Her isteyene verirler mi emin değilim ama KKTC polisinin bu kayda erişemeyeceği bellidir. Türkiye polisi veya savcıları bu ses kaydına erişebilirse bile onlar bu kaydı talep edip etmeyeceklerini de bilemeyiz.
Ortada ciddi bir iddia var; herkes bunu konuşuyor ve olayın içinde gösterilen Cumhurbaşkanı Tatar polise talimat verdiğini söylüyor ama bu konuda bir sonuç alınmasını beklememek gerekiyor.
Birileri ortaya çıkacak ve “evet, biz yaptık” diyerek itirafçı olacak, devlet ile iş birliği yaparak en az cezayı almayı mı talep edecek değildir. Yoksa Türk polisi, Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC’nin en üst makamlarında görev yapanları mı soruşturacak?
Tesadüf bu ya; eski başbakanlardan Hüseyin Özgürgün’ün dün yeni bir demeci yayınladı. Hakkındaki rüşvet iddiaları nedeniyle İstanbul’da yaşamayı seçen Özgürgün, Cumhurbaşkanı olmasının engellenmesi için o günlerin güçlü siyasetçileri olarak Tatar ve Özersay tarafından kendine kumpas kurulduğunu iddia etti. Hesabında görülen paraların parti maksatları ile kullanılmak üzere iş insanları tarafından hibe edildiğini de söyledi. İstanbul orda, KKTC mahkemeleri burada. Özgürgün, KKTC’yi tanıyan tek devlet olan Türkiye’den getirilip mahkemeye çıkarılamadı. Cemil Önal, Hollanda’dan mı getirilecek?
Özgürgün İstanbul’a gitti ve gelmiyor ama yaşanan olayın bütün kanıtları KKTC’dedir. Banka kayıtlarında veya UBP’deki dosyalarda… Kimdirler bilmiyorum ama bağış yaptığı ileri sürülen insanlar da KKTC’de yaşıyorlar. Özgürgün olayı ile ilgili bütün kanıtlara ulaşabilecek durumda olan KKTC polisi, bu olayı bile aydınlatmadı da Falyalı cinayetini veya bu bağlamda dağıtılan rüşvetleri mi aydınlatacak?
Olmayacak duaya “amin” diyecek olan varsa, buyursun desin!
Bırakın doğrudan kendileri ile ilgili iddiaları, Türkiye’deki yetkili makamlar, 12 gencin şehit düştüğü olayın aydınlatılmasına bile izin vermiyor! Deprem yaralarının neden hala sarılamadığının araştırılması bile engelleniyor.
Türkiye’deki makamlar, ekonomi ile ilgili verileri o kadar bir çaptırıyorlar ki Merkez Bankası Başkanı enflasyon ile ilgili görüşünü apartman kapıcısından aldığı bilgiye göre oluşturuyor.
Milliyet gazetesi, üniversite hocalarının doçentlik başvurusu için gerekli olan makaleleri başkalarına yazdırdıklarını belgeliyor ama üniversiteler bu kişileri istihdam etmeye devam ediyor.
Futbol oynamak için sahaya çıkanlar, “oynarmış gibi” yaparak bahsi kazanmaları için gerekli skoru üretmeye çalışıyorlar.
Bunların hiçbiri aydınlatılmıyor; kamuoyuna yeterli bilgi verilmiyor.
Yetkililer, utanmıyorlar! Suçlular, tam bir “cezasızlık konforu” yaşıyorlar.
Falyalı cinayeti, “Falyalı olayı” denebilecek kadar büyük, geniş zamana yayılmış ve KKTC sınırlarını aşan bir olayın KKTC’de yaşanan son perdesidir. Nitekim, ses kaydı ile konuyu sansasyonel boyuta taşıyan Cemil Önal’ın adı, cinayetten hemen sonra muhtemel suçlular arasında sayılmış; Falyalı’nın para transferlerini yönettiği belirlenmiş ve adı, konu ile ilgili haberlerde sıklıkla yer almıştır. Biz tam olarak bilmesek bile, polis ve olaya muhatap olanlar söylediklerinin ciddi olup olmadığı konusunda geçerli bir kanaate sahip olabilecek durumdadırlar. Bellidir ki cinayetin kimler tarafından ve niçin işlendiğini de; Cemil Önal’ın söylediklerinin gerçek olup olmadığını da biliyorlar.İsterlerse olayı açıklığa kavuşturabilirler.
Ama niye istesinler ki?
Olayı açıklığa kavuşturmakla ellerine ne geçecek; ceplerine ne girecek? Unutmayın; akıllı insanlar etmezler!