Hükümet, yönetemiyor! Ne bakanların kendi aralarında bir iletişim ve uyumu var; ne de koalisyonu oluşturan partilerin… Ne yapmak istediklerini sanırım kendileri de bilmiyorlar!
Salgın almış başını gidiyor. Bu sürecin yönetilebilmesi için daha fazla sağlık harcaması gerekiyor. Hükümetin UBP’li iki bakanı konuda anlaşamıyor. Sağlık Bakanlığı talep ediyor; Maliye Bakanlığı vermiyor! Belli ki Dursun Oğuz tarihe, “salgın ortamında bile ne yaptı etti, maaşları ödedi” diye kaydolmak istiyor.
Elektrik üretimi günlük tartışma konusu haline geldi. Akaryakıt alımı büyük iddialara neden oldu. Ekonomi ve Enerji Bakanı Erhan Arıklı, kendine göre açıklamalar yapıyor ama hükümet tam anlamı ile sessiz. Sanki de elektrik, hükümette kalması karşılığında Arıklı’ya ipotek edildi. Ortada bu kadar iddia varsa sorun bir hükümet sorunudur ama Başbakan, kendisi bu işten sorumlu değilmiş gibi seyrediyor. Haklı ise Arıklı’ya destek olması, haksız ise işleri biraz olsun düzeltmeye çalışması gerektiği halde sadece seyrediyor.
Hükümetin DP kanadı ayrı bir alem… Serdar Denktaş, hem kurulmasını; hem de devam etmesini sağladığı hükümeti “sözde millietçi” olarak niteleyerek yerden yere vuruyor!
PARTİLERİN VE LİDERLERİN DURUMU
UBP’de sorun bakanlar üzerinde otorite kuracak, onları ortak bir hedefe yöneltecek lider olmamasıdır. Hepimiz biliyoruz ki Ersan Saner, demokratik bir kurultay yapılamamasının ortaya çıkardığı bir başbakandır. Böyle bir başbakanın gerek kendi partisinden gelen bakanlar, gerekse diğer koalisyon ortakları üzerinde herhangi bir denetim veya yönlendirmesinin olamayacağı ise oldukça açıktır.
YDP’de Bertan Zaroğlu, partinin sürükleyicisi gibi ortaya çıkmış ve en büyük ilçenin birinci sıra adaylığı genel başkan tarafından kendisine terk edilmişti. Başkan olmak istedi, tartışmalar yaşandı; şimdi YDP’de değil. Dışarıdan yıpratmak için çalışıyor. YDP, bu yaraları tamir etmek için uğraşıyor.
Serdar Denktaş, siyasete tarafsız bir percereden bakmaya çalışıyor. Oğlu UBP saflarına katıldığı halde kendisi Demokrat Parti’nin kritik anlarında ortaya çıkıp belirleyici olabiliyor ama hükümeti yönlendirmeye de çalışmıyor. Hem liderdir, hem de değildir!
Bu durumdaki bir hükümetin büyük ortağının veya onun başkanının, yaklaşmakta olan kurultayını düşünmesi veya düşünmemesi neyi değiştirir ki? UBP kurultayı olmasa, ne yapacaklardı ki şimdi kurultay yüzünden yapamıyorlar?
Yoktur! Bu şekilde şekillenmiş, yarışmacı kurultay süreçlerinden geçmeyi becerememiş partilerden oluşan bir hükümetin yapabileceği hiçbir şey yoktur!
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ VE SEÇİM
Gerçekte çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Salgın yönetiminde ciddi bir koordinasyon eksikliği var. Kaynak gerekiyor ama bulunamıyor. Ekonomik canlanma istenilen düzeyde olmadı; salgın iyi yönetilemezse daha da kötü olacak. Bu durumda aklımıza gelen ilk şey, siyaseti bir tarafa bırakarak “daha etkili bir salgın yönetimi” gerçekleştirmektir ama kazın ayağa öyle değil işte… Kasap yağ derdinde iken keçi canın peşine düştü! “Niye can derdindesin” diye soracak halimiz de yoktur…
UBP kurultayının bir an önce yapılmasında, müdahalesiz ve kavgalı bir kurultayın yaşanmasında toplumsal yarar vardır. Bu kurultay yaşanacak; UBP yeni bir şekil alacaktır. Hükümet UBP’nin yeni şekline göre yapılanacak ve erken zamanda yeni bir seçimle yeni bir siyaset sahnesi oluşturulacaktır.
Belki! Belki o zaman siyasi muhataplar ortaya çıkacak… Belki o zaman bazı şeyler biraz daha iyi olacak!“Bir an önce yapın ve bitirin” demek istiyorum!
“Keşke daha önce doğru dürüst bir kurultay yapsaydınız” da diyebilirim tabii…