CTP Genel Başkanı Erhürman ve Dış İlişkiler Sekreteri Toros, New York’a doğru yola çıktılar; sağ-salim varmışlardır umarım. Seyahat amaçlarını açıkladılar ama bu ziyaretin kendisi, söylenenlerden daha anlamlıdır. CTP’nin Kıbrıs sorunu konusundaki tutumu zaten biliniyor ve New York’taki temasların bu tutum çerçevesinde yapılacağı bellidir. Önemli olan bu tutumu uluslararası alana taşımaktı ki şimdi yapılan tam da budur. Seyahatin önemi de bundan gelmektedir.
CTP’nin kendi tutumunu uluslararası alana taşımak için gösterdiği çaba ve bu çabanın muhtemel etkileri ciddiyetle değerlendirilmeyi hak ediyor. CTP’yi ve Erhürman’ı Kıbrıs sorununun çözümü için yeterince çaba harcamamakla suçlayanlar bile bu seyahati önemsediler ve beğendiler. CTP ve Erhürman’ın Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşlerini benimsemeyip “iki devletli çözüm” siyaseti güdenler ise bu ziyaretten tedirgin oldular; eleştirdiler. Sadece bu iki olgu bile ziyaretin yeterince anlamlı ve etkili olduğunu göstermeye yetiyor aslında.
CTP’nin son zamanlarda geliştirdiği söylem, toplumlararası müzakerelerin Hristodulidis’in istediği şekilde “Crans Montana’da kaldığı yerden yeniden başlaması” tezinin tam tersidir. Hristodulidis’in tezinin tersine, Crans Montana’da olanlar da dahil olmak üzere 2004 yılındaki referandumdan bu yana yaşananlardan çıkarılan dersler ışığında müzakere sürecinin yeniden formüle edilmesini içeriyor. Erhürman’ın ağzından ifadesini bulan kurallar vardır. Bunların en önemlileri, siyasi eşitliğin masada bile tartışılamayacak şekilde baştan kabul edilmesi; müzakere sürecinin bir takvime bağlanması ve masanın yeniden çökmesi halinde bugünkü statükoya dönülmeyeceğinin güvence altına alınmasıdır. Bu görüşün uluslararası alana iletilmesi ve Hristodulidis’in bu görüşle muhatap edilmesi büyük önemi haizdir ve Hristodulidis için bir sınav niteliğinde olacaktır.
Cumhurbaşkanı Tatar, CTP heyeti ile eş zamanlı olarak New York’ta olacak ve “iki devletli çözüm” vizyonunu olanakları ölçüsünde savunmaya çalışacaktır. Böylece, Erhürman ve Tatar, farklı görüşler gündeme getirmiş olacaklar. Kimi eleştirmenlere göre Kıbrıs Türk tarafının uluslararası alanda farklı tezlerle temsil edilmesi, “çok zararlıdır” ve etkimizi azaltacaktır. Oysa çok seslilik zaaf değil, güçtür. Bu farklı seslerden hangisinin daha etkili olduğunu değerlendirmek yine bize kalacaktır. Kıbrıs Türk halkı, hangi sesin etkili olabileceğini görecek ve kararını verecektir.
Şimdiye kadar gözlemlediğimize göre, Rum lider Hristodulidis, Tatar’ın gündeme getirdiği “iki devletli çözüm” formüllerini BM kararlarını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uluslararası ilişkilerini kullanarak kolaylıkla reddetmekte; uluslararası alandaki muhatapları ise Tatar’ın sunduğu 3D formülünü Hristodulidis’e hatırlatmaktan bile kaçınmaktadırlar. Ne iki devletli çözüm önerisi, ne de 3D koşulu etkili olabilmiştir. Aynı muhatapların Erhüman tarafından sunulan ve belki de 3C (three conditions) diye isimlendirmemiz gereken müzakere koşulları konusunda ne diyecekleri de mutlaka test edilmeli; etkili olup olmayacağı ölçülmelidir. Erhüman ve Toros’un ziyaretinin en önemli yanlarından biri de, benim 3C diye formüle etmekte olduğum koşulların uluslararası camiada nasıl bir etki yaratacağını görme olanağı sunmasıdır.
Türk tarafının resmi olarak yaptıklarına Kıbrıs Türk muhalefetinin yaptıklarının da eklenmesi Kıbrıs Türk halkının siyasi etkisini azaltmayacak, güçlendirecektir. Buna benzer bir durum Annan Planı’nın oluşması sürecinde de yaşanmış ve Cumhurbaşkanı Denktaş’ın müzakere etmekten kaçan tutumu nedeniyle Özel Temsilci De Soto, CTP Genel Başkanı Talat ile görüşerek planı Kıbrıslı Türklerin görüşlerini de dikkate alarak yeniden şekillendirme yoluna gitmişti. Plana “evet” dememizi sağlayan, bu süreçte elde edilen kazanımlardı. Belki de tarih, biraz farklı bir şekilde de olsa tekerrür edecektir. Buna bir şans vermekte elbette yarar vardır ve CTP heyetinin ziyareti işte bu şansı yaratma potansiyeli taşımaktadır.
Kıbrıs sorunu hala çözümsüzdür ve bu çözümsüzlüğün bedelini Kıbrıs Türk halkı ödemektedir. Olabilecek her şansı kullanmak hem zorunludur hem de hakkımızdır.
Görelim bakalım neler olacak!
Erhüman ve Toros’un ziyareti dikkatle izlenmeyi hak ediyor!