Demokrat Parti’nin (DP) yıllarca genel başkanlık görevini yürüten, Lefkoşa Milletvekili Serdar Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin; Kıbrıs Türk halkının geleceğinin, güvenliğinin en büyük teminatı ve siyasi eşitliğinin simgesi olduğunu vurguladı.
Serdar Denktaş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 36. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) sorularını yanıtladı ve cumhuriyetin kurulması ile ilanı aşamasındaki anılarını anlattı.
Denktaş, KKTC’nin kurulduğu yıl eğitimini askerliğini tamamlayan, 24 yaşında, ticaretle uğraşan, siyasetle hiç ilgi alakası olmayan biri olduğunu ifade ederek, “Benim için en güzel günlerdi” diye konuştu.
Serdar Denktaş, KKTC’nin kuruluşunun, ilanının öncesinde bir hareketlilik yaşandığını, kardeşi merhum Raif Denktaş’ın siyaseten “self determinasyon hareketinin başını çekenlerden” olduğunu, sürekli gazetelerde “bağımsız devlet ilan edilmeli, yepyeni bir devlet kurulmalı” şeklinde yazılar yazdığını, Cumhurbaşkanlığının o dönem hem Cumhurbaşkanlığı hem de ikametgah olarak kullanıldığını, oradaki hareketliliği gördüğünü, “birşeylerin döndüğünü, kapalı toplantılar” yapıldığını, ilanın bir gün öncesi de tüm telefonların ulaşıma kesildiğini kaydetti.
“BABAMDAN ‘TIS’ YOK”
“O hareketliliği görüyordum ama babamdan da (merhum Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş) ‘Tıs’ yok. Birşey söylemiyor ama müthiş bir de heyecan, müthiş bir stres ortamı var olduğu da belli. Sonradan anladığım kadarıyla da her an engellenebilirdi” diyen Denktaş, o nedenle KKTC’nin ilanının gizli tutulmak zorunda olduğunu anımsattı.
Denktaş, o günlerde “bir devlet ilan edilsin” talebinin olduğunu, ancak o hareketlenmeleri görünce “acaba savaş mı çıkıyor” diye şüphelerinin oluştuğunu ifade ederek, bir kaç günün bu hareketliliğin içinde sadece izlemek ve kendi kafasında yorum yaparak geçtiğini kaydetti.
“AİLEYE BİLE SIZDIRILMADI”
Babasının dışarıya en ufak bir bilgi sızdırmadığını ifade eden Denktaş, “Belli ki teşkilat yemininin hala daha o günlerde özel bir anlamı vardı, aileye bile sızdırılmadı” ifadelerini kullandı.
KKTC’nin ilanının olduğu günlerde, bir devlet kurulması beklentisi olmasına rağmen daha çok çatışma olabileceği huzursuzluğunu yaşadığını ifade eden Denktaş, o dönemde oğlunun yeni doğduğunu ve aklındaki düşüncelerin; “ailemi nereye saklarım, askerlik için hangi bölüğe giderim” gibi düşünceler olduğunu söyledi.
Denktaş, ancak dışarıya baktığında öyle bir huzursuzluk görmediğini, herkesin normal yaşama devam ettiğini, kendindeki huzursuzluğun evde gördüğü hareketlilikten dolayı olduğunu ifade ederek, “Hiç aklıma güzel birşey olacak devlet ilan edilecek diye değil, bir çatışma olacak diye geldiğini” dile getirdi.
“MÜTHİŞ BİR GÜNDÜ…”
KKTC’nin ilanının yapıldığı gün sabah işyerine gittiğini, bir anda Meclis’in olağanüstü toplantıya çağrıldığını, devletin ilan edileceği konusunun gündemde olduğunun duyulduğunu ifade eden Denktaş, “Bana da bir arkadaş gelip söyledi. Politikanın içinde olmadığım için çok izlemiyordum, işimde gücümdeydim” dedi ve şöyle devam etti:
“Raif’i aradım. ‘Noluyor’ diye sordum, bana ‘hemen topla arkadaşlarını Meclis’in önüne gel’ dedi. Bize de kapadık dükkanları Meclis önüne gittiğimizde artık kalabalık toplanmaya başlamıştı. Bir müddet sonra orada müthiş bir kalabalık oldu, herkes heyecan içinde beklemeye başladık.
“DEVLET GELECEĞİMİZ İÇİN EN BÜYÜK TEMİNATTIR”
Müthiş bir gündü… Çok heyecanlı bir gündü… Güzel güneşli bir havaydı. Kalabalık tamamen toplanınca Dr. Küçük, Osman Örek ve Denktaş Meclis kapısının önüne çıktı ve açıklamayı yapmaya başladı. O andan itibaren artık sevinçten gözyaşları akıtanlar, müthiş bir heyecan bütün kalabalıkta. Sonrasında eve gittim ve ‘insan oğluna olsun bunu söyler’ dedim ama ‘bazı şeyler vardır ki söylenmez’ dedi bana babam. Engellenebileceği şüphesini o an anladım. ‘Duyulsa engellenebilirdi. Bunun yapılması gerekerdi, bu devlet; geleceğimiz için en büyük teminattır, siyasi eşitliğimizin simgesidir’ diye konuştuk, sarıldık, ağladık. Çok heyecanlı ve mutluydu. Raif’in heyecanı görülmeye değerdi. Çünkü O, yeni devletin ilanıyla yeni bir sistemin kurulacağına, o düzen içerisinde de yer almanın önemine inanıyordu. Sohbet ettik ve işimize gücümüze geri döndük.”
“ÜZÜLDÜĞÜM BİR HUSUSTU…”
DP Lefkoşa Milletvekili Serdar Denktaş, KKTC’nin ilanının ardından birkaç gün sonra bağımsızlık bildirgesinin yayınlandığını; KKTC’nin ilanının iki toplumlu iki kesimli federasyon görüşmelerinin önünde engel olmayacağına, aksine buna katkı koyacağını belirtildiğini ifade ederek, o dönemde Pakistan ve Bangladeş’in hemen Meclislerini toplayarak tanıma kararı çıkardıklarını ancak bu deklerasyon yayınlandıktan sonra ‘Bizim Güneyle de ilişkilerimiz var siz iki toplumlu iki kesimli federasyon görüşmelerine devam edecekseniz bizim ilişkilerimizi kesmemize gerek yok, bu nedenle askıya alıyoruz’ diyerek tanıma kararlarını her iki ülkenin de askıya aldığını kaydetti.
Denktaş, “Üzüldüğüm bir husustu bu” diyerek, siyasete atılmaya karar verdiğini, Raif’i kaybettiklerini, kültür derneğini kurduğunu, o tarihlerde de babasıyla ‘bir taraftan devlet ilan edip bir taraftan iki toplumlu bir federasyon konuşmanın çok doğru gelmediği’ konusunu tartışmaya başladığını kaydetti.
“Federasyon olacaksa bile bunun iki devlet esasına dayalı olması gerekir” diye bir tartışma başladığını ifade eden Denktaş, sonra bir gün Türkiye’deki Ecevit hükümeti döneminde dönemin Dışişleri Bakanı İsmail Cem ile arabada giderken Cem’in kendisine “Konfederasyon düşüncesine nasıl bakarsın” diye bir soru sorduğunu, kendisinin de “ismin değil, sistemin ne olacağının daha doğru olacağını” söylediğini anlattı.
Çünkü konfederasyondan anlaşılanın iki devletin kuracağı bir federatik sistem olduğunu, bunun daha farklı seslendirilmesi durumunda istenilenin daha iyi anlaşılabileceğini aktardığını ifade eden Denktaş, bu konuşmanın KKTC’nin ilanından en az 8 yıl sonra olduğunu, ancak sonradan bu konunun gündeme geldiğini, Meclis kararlarına da girdiğini, Türkiye tarafından da dile getirildiğini kaydetti.
“BAĞIMSIZ DEVLETİMİZ EŞİT OLDUĞUMUZUN EN GÜÇLÜ SİMGESİDİR”
Cumhuriyetin ilanından sonra Anayasa’nın hazırlandığını, ama sistemde o beklenen değişikliklerin yaşanamadığını, istenen düzenin tam anlamıyla hayat bulamadığını ifade eden Denktaş, geçen 36 yılda elbette yol kat edildiğini, o günden bu güne yaşanan çok olumlu ve bunun yanında olumsuz gelişmeler olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Bilmemiz gereken tek şey; bu ada üzerinde sorun her nasıl sonuçlanacaksa sonuçlansın bağımsız devletimizin varlığı bizim gelecekte oluşabilecek bir müşterekliğe adanın Güneyiyle olsun dünya ile olsun siyaseten eşit olduğumuzun en önemli ve güçlü simgesidir.
“SAVUNMA HAKKIMIZI DEVLETİN VARLIĞI İLE SAĞLAMA ALABİLİRİZ”
İyi yönetiriz kötü yönetiriz bu ayrı bir tartışma konusudur ama devletimiz bizim siyasi eşitliğimizin simgesidir. Garantiler hep vazgeçmek istemediğimiz bir unsur olmakla beraber hepimiz bilmeliyiz ki; garantilerin devamı Kıbrılı Türklerin tek taraflı istemiyle devam edecek birşey değil. İngiltere Türkiye Yunanistan birlikte ‘garantilere artık gerek yok’ dediği gün o garantiden mahrum kalırız. Ama devlet elimizde durduğu devlete sarıldığımız müddeetçe savunma hakkımızı yine o devletin varlığı nedeniyle sağlama alabiliriz ikili anlaşmalarla, Türkiye ile yapacağımız. O nedenle ben ‘ne önemi var devletin zaten iyi idare etmiyoruz, yolu yok şusu yok busu yok’ diyen, devlete küçümseyerek bakanlara hep bu devletin önemini hatırlatmaya çalışıyorum.
‘Devlet varsa siyaseten eşit olarak yolumuzda yürüyebileceğiz. Ya yamasınız ya vilayetsiniz Kıbrıs Türk halkı olarak bunu hak etmeyiz’ sözünü hep söylüyorum.”
“1974 İLE ADADA İSTİKRAR SAĞLANDI YATIRIMLAR GELDİ”
Denktaş, bu geçen süreçte içte ve dışta istenilen düzeye gelinemediğini, arzu edilen noktaya ulaşılamadığını ancak ilerleme kaydettiklerini ifade etti. Denktaş, Kıbrıs Türk halkının 150 dolarlık fert başına düşen milli gelirden bugün 14-15 bin dolarlara çıkıldığını, 1974 ile birlikte istikrar sağlandığını ve bunun Güneye de yansıdığını işaret etti.
Kıbrıs adasında artık savaş olmayacağına inanan yerli ve yabancı yatırımcıların yatırım yapmaya başladığını ifade eden Denktaş, Kuzey’in Güney’e göre yatırımı daha geç aldığını, buraya dünyadan değil sadece Türkiye’den yardımların olduğunu, buna rağmen Kuzey’in geliştiğini, yapılan olumlu gelişmeyi gözönünde bulundurup olumsuzlukların yavaş yavaş ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.
“KIBRIS SORUNU DENİLEN SORUN GÜNDEMİMİZDEN KALDIRILMALIDIR”
“Bu devlete dört elle gözümüz gibi sahip çıkmalıyız” diyen Denktaş, şöyle devam etti:
“Kıbrıs sorununun içine doğdum ben. İngiliz döneminin son yılında hayata geldim, Cumhuriyet dönemini yaşadım, geçici Kıbrıs Türk yönetimi döneminde büyüdüm. Özgürlüğü yaşadım federe devleti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşadım. Ama Kıbrıs sorunu hep hayatımın bir parçası oldu. Bu sorunun artık sonuçlanması benim en büyük dileğimdir. Kıbrıs Türk halkının gündeminden ve aslında Kıbrıs Rum halkının da gündeminden Kıbrıs sorunu denilen sorun kaldırılmalıdır. Şu veya bu şekilde. Çünkü belirsizlik ortamında yaşayan biziz, dünyanın yanlış tutumu nedeniyle, Rum tarafının ihtiyaç hissetmeksizin adanın bütününün sahibiymiş gibi ve Elenleştirdiği Yunanlaştirdiği bir devleti işgal ederek devam etmesi kabul edilemez. O nedenle tek taraflı pratik önlemler almalıyız, hem dünyayla ilişkilerimizi Türkiye ile ilişkilerimizi daha iyi bir noktaya taşımak için uğraş vermeliyiz, içte var olan sorunları halledebilecek formüller yaratmalıyız.
Ben gelecek adına umutsuz değilim, artık yaş 60’ı geçmiş olsa da yeni nesillerin daha iyi bir gelecek kuracağına inanıyorum.”