Cumhurbaşkanlığı seçimine yoğunlaştık. Önümüzdeki günlerde adaylığını açıklayacak olan Cumhurbaşkanı Akıncı, 25 Kasım 2019’da Berlin’de Anastasiadis ile görüşmesinden sonra yapılan açıklamayı Kıbrıs sorununun çözümüne götürecek nitelikte bir açıklama olarak sunmaya çalışıyor. UBP’nin adayı Başbakan Tatar, anlaşmaya kapalı olmadığını; CTP Genel Başkanı Erhürman çözüm çabalarında ısrarlı olacağını; HP Genel Başkanı Özersay ise bugünkü koşullarda yapılacak işbirliklerinin bizi çözüme götürebileceğini savunacak.
Kıbrıs sorununa çözüm bulunması Kıbrıslı Türkler’in karşı karşıya bulunduğu bütün sorunların çözümünü kolaylaştıracak gibi görünüyor. Bu nedenle hiçbir aday “çözümsüzlüğü” veya “bugünkü durumunun devamnı” savunmak gibi bir gaflete düşmeyecektir.
Peki ama KKTC Cumhurbaşkanı’nın ortaya koyacağı gayretler bizi çözüme götürebilecek mi? Bu soruya “evet” diye yanıt veriyorsak, Nisan seçimindeki tercihimizi ona göre yapmamız gerekir. Böyle bir durumda adaylar arasından tercih yaparken “çözüm için en fazla çalışacak adayı” seçmemiz yeterli olacaktı.
Ama öyle değil işte! Bugüne kadarki gelişmeler göstermiştir ki, Kıbrıs sorununa çözüm bulunması çabaları, Kıbrıslı Rumların adadaki statükodan memnun olmamaları engeline takılıyor. Rum tarafı Ada’yı tek başına hakimiyetinde bulundurma amacından vazgeçmediği için bütün çözüm girişimlerine karşı da “kahramanca direnmiş” ve sonuçta başarılı olmuştur.
Bu durumda bizim, KKTC Cumhurbaşkanı’nı belirlerken daha başka unsurları da dikkate almamız ve sağlıktan eğitime, Türkiye ile ilişkilerden Avrupa Birliği ile temaslara kadar pek çok iç ve dış konuda etkili çabalar ortaya koyacak Cumhurbaşkanı seçmemiz en doğrusu olacak gibi görünüyor.