Yeniden federasyon tartışmalarına döndük…
Hayallerimizi yarıştırıyoruz aslında…
Kimimiz, yetkileri ve zenginlikleri paylaşarak, Kıbrıslı Rumlar ile barış ve huzur içinde güzel günler yaşamayı; kimimiz en azından Kıbrıs’ın Kuzeyini tam bir ‘Türk toprağı’ yapmayı ve geleceğe o şekilde yol almayı hayal ediyoruz…
Hayal etmek iyi bir şeydir bazen: Ulaştığınız zaman öğünürsünüz; “hayal etmeseydim burada olamazdım” türünden laflar da edersiniz.
Bazen de kötüdür: Bir hayal peşinde koşarak hayatınızı berbat etmeniz, eğer bir topluma öncülük ediyorsanız onlara da büyük acılar çektirmeniz olasıdır…
Tarihte her ikisinin de örnekleri vardır…
Biz de öyle bir yarış içindeyiz işte… Kimin hayali daha iyi, tartışıp duruyoruz!
AKINCI’NIN SEÇENEKLERİ
Cumhurbaşkanı Akıncı, yeniden seçilmek istiyor ve halkın karşısına koyduğu tek şey, Ekim’den önce beşli bir konferans için girişim yapılacak olmasıdır.
Girişim yapılacak olsa bile toplanıp toplanmayacağı belli olmayan bir konferans yüzünden biribirimize girdik!
Çünkü bu tartışma ile seçim kazanmayı umanlar var…
Akıncı, bu tartışma sayesinde ‘federasyon hayali’ kuranların oylarını kendi çekmeyi planlarken, ona karşı “en güçlü olduğunu düşündükleri” adayı destekleyen Türkiye yetkilileri de bu ‘seçilme planını’ engellemeye uğraşıyorlar.
Bu süreçte Akıncı, bizim seçeneklerimizi de belirledi üstelik: “Ya eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde yaşanacak ve uluslararası hukukun bir parçası olarak, siyaseten eşit iki kurucu devlete dayalı federal bir yapılanma; ya da Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak algılanan bir yapı içerisinde bölünmüşlüğe mahkum olmak”.
GÖRÜŞMEK VE ÇALIŞMAK
Akıncı, iki seçenek ortaya koyarken birini kutsuyor; diğerini ise yerin dibine batırıyor. Birisi iyi; diğeri kötü… Ve hatta kötünün de kötüsü…
40 yıldır belediye başkanlığı ve bakanlık yapmış olduğunu sık sık hatırlatan ve beş yıldan bu yana Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Mustafa Akıncı, oylarına talip olduğu bu halkın, kendi başına iyi bir şey yapamayacağını söylüyor. Eşitliğin, özgürlüğün ve güvenliğin TEK YOLU olarak “siyaseten eşit iki kurucu devlete dayalı federal bir yapılanmayı” işaret ediyor.
Federasyon görüşmek mukadderse görüşelim; benim itirazım yoktur!
Ama görüşmeye razı olsak bile, bugüne kadar her türlü çabaya ve tavize rağmen gerçekleşmeyen ‘federal çözümün’ yine gerçekleşmeyebileceğini dikkate almak zorunda değil miyiz?
Zorundayız… Bugün federasyon görüşmek veya görüşmemek için yaptığımız kavgayı daha iyi bir yönetim için yapmış olsaydık; böyle bir kavgaya ihtiyaç duymadan federasyon görüşmeye gidecek veya gitmemeyi tercih edebilecektik.
“Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak algılanan bir yapı içerisinde bölünmüşlüğe mahkum olmak” demek, “eşitlik, özgürlük ve güvenlik olmaması” demek değidir. Eşitliği, özgürlüğü ve güvenliği, biz kendi ellerimizle, kendi aklımızla daha iyi bir yönetim inşa edecek de sağlayabiliriz.
İŞLEVSİZ MAKAMLAR
Anladığım kadarıyla bugünün Cumhurbaşkanı, eskinin bakanı Mustafa Akıncı, daha iyi bir yönetimin mümkün olmadığını düşünüyor. Kendinin başaramadığını başkalarının başarabileceğine ihtimal vermiyor.
Kabullenemediğim budur işte!
Benim kabullenemediğim, bugünkü koşullar altında yapılabilecek bir şey olmadığını ileri sürenlerin, KKTC makamlarına aday olması, seçilmesi ve seçildikleri makamlardaki günlerini “güzel ve iyi şeyler olmasını dileyerek” geçirmeleridir. Sonra da “bizden birşey olmaz” dercesine başkalarından medet ummak…
Hazmedebilen etsin!