Katıldığı televizyon programında gündemi değerlendiren UBP Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Ahmet Savaşan, Cenevre görüşmelerinin Kıbrıs Türkleri’nin değişen çözüm vizyonunu dünya ile paylaşması bakımından önemli olduğunu söyledi. Bu değişim sayesinde Kıbrıs Rum tarafının “neden bu güne kadar federal çözüm olamadığını” kendi bakış açısı ile anlatmak ve federal çözüm ısrarının nedenleri ile bu çözüme nasıl ulaşılabileceği konusunda ikna edici olmak zorunda kalacağını belirten Savaşan, “bu nedenle Cenevre zirvesi, aslında Kıbrıs Rum tarafı için bir sınav niteliği kazanmıştır” dedi.
Sorunun uluslararası alanda sorgulanması yararlı olacaktır…
“Kıbrıs konusu veya sorunu dediğimiz olgu, 1950’li yıllardan başlayan ve bugünlere gelinceye kadar içinde büyük acılar barındırmasına rağmen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan ile iyiye evrilen bir süreçtir” diye konuşan UBP Genel Sekreter Yardımcısı Savaşan, “bu sorunun yıllardır çözümsüz kalmasının nedeninin, Kıbrıs Rum tarafının ‘Kıbrıs hükümeti’ olarak tanınması olduğuna vurgu yaptı. Savaşan, “bu sorun aşılamadığı için yapılan yüzlerce görüşme heba olmuş ve BM Genel Sekreterlerinin binlerce saat mesaisi de boşa harcanmıştır. Şimdi yeni bir aşamadayız. Türk tarafı ‘iki devletli çözüm’ istediğini görüşme masasına resmen taşımıştır. Bu durumda Rum tarafı, federal çözümde niye ısrar ettiğini, bu çözümden ne anladığını ve böyle bir çözüme ulaşılabilmesi için neler yapacağını anlatmak zorunda kalacaktır. Eğer anlatamazlarsa da maskeleri düşecektir. Aslında bu soruya böyle bir konferansa bile gitmeye gerek olmadan yanıt vermeleri gerekirdi. Yine de konferansın toplanması, sorunun uluslararası nitelikli bir çalışmada sorgulanmasını sağlamak bakımından yararlı olacaktır” şeklinde konuştu.
Kıbrıs konusuna çözüm bulmak bütün tarafların işine gelir…
Konuşmasını, “bizler bu adada Rumlar kadar eşitiz, Rumlar kadar egemeniz. 50 yıl açıkça gösterdi ki federasyon görüşmelerinde temel oluşamadı. Bunun üzerine sürdürülebilir bir yapı kurmak da mümkün olamadı. Eğer bu adada sürdürülebilir bir anlaşma yapılabilecak ise Doğu Akdeniz’deki zenginliklerin paylaşılması, ihtilafların düzeltilmesine yönelik de anlaşmaların yapılması kaçınılmazdır. Sorunun uluslararası boyutu da buradan kaynaklanıyor. Türkiye, İngiltere ve Yunanistan garantördür. Bu anlamda da sorun uluslararası bir sorundur ama esas konu dünyanın değişim olmasıdır. Ortaya çıkan zenginlikler ve Kıbrıs’ın önemli su yollarını kontrol eder durumda olması ve stratejik konumu soruna çözüm bulunmasını gerektiriyor. Kıbrıs konusuna kalıcı bir çözüm bulmak bütün tarafların işine gelmektedir” diye sürdüren Ahmet Savaşan, uluslararası camianın iki devletli çözüm konusunda tarafları cesaretlendirmesinin bütün tarafların lehine olduğunu söyledi.
Cenevre süreci bir al ver süreci değil…
Devam eden Cenevre sürecinin bir al ver süreci olmadığına dikkat çeken Ahmet Savaşan, iki devletlilik konusunda ortak payda oluşması halinde tarafların birbirine ne verebilecekleri, nasıl anlaşmalar yapabilecekleri ve ayrıca garantörlerin de mutabık kalacakları güven artırıcı önlemlerin neler olabileceği gibi konuların masaya gelebileceğine vurgu yaptı.
Güney Kıbrıs’ın niyeti bizi bir 50 sene daha oyalamak…
Dendias’ın Türkiye’de yaptığı haddini aşan açıklamaların, Yünanistan’ın konulara yaklaşımının uzlaşıya değil çatışmaya dönük olduğunu gösterdiğini anımsatan Ahmet Savaşan, diğer yandan ise Anastasiadis’in ‘federasyon trenini rayda tutma’ çabası içine girmesinin, Rumların bu güne kadar yaptığı gibi Kıbrıs Türk Halkı’nı bir elli sene daha oyalayarak tanınmış devletin avantajlarından tek başına yararlanmak istediğini gösterdiğine dikkat çekti. Türk tarafının her zaman olduğu gibi sürdürülebilir bir anlaşmadan yana olduğuna vurgu yapan Ahmet Savaşan, yaşanan gerçekler dikkate alındığında Güney Kıbrıs ve Yünanistan’ın Cenevre görüşmelerinde sürdürülebilir bir uzlaşıya varılabilmesi için pozitif herhangi bir samimi tutum sergileyeceğini beklemenin iyimserlikten öteye gitmeyeceğini söyledi.
Ne az, ne çok, sadece eşit statü istiyoruz…
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklenmemesi gerektiğinin elli yılda net olarak ortaya çıktığına işaret eden Ahmet Savaşan, “iki devletlilik konusunda taraflar ortak paydada buluşabilir. Türk tarafı olarak bizim istediğimiz sade ve yalındır. Dünyadan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne verdikleri statüye eşit bir statüyü bize de vermelerini istiyoruz. Ne azını ne de çoğunu istiyoruz. Umut ederim ki BM Genel Sekreteri izleyeceği diplomasi ile ilk defa hakkaniyeti sağlar ve bizleri şaşırtarak haksızlığı ortadan kaldırmak için adım atar. Yok böyle olmaz ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, başta Cumhurbaşkanı ve Başbakanı olmak üzere hükümetiyle Türkiye’nin de desteğini alarak kuracağı yeni işbirlikleri ile yoluna devam edecektir” şeklinde konuştu.