KKTC devleti, salgının kırıp geçirdiği işletmelerden ve özel sektör çalışanlarından hala daha vergi toplamaya çalışıyor. Kapalı olan veya yarım-yamalak açılmış işyerlerinden “harç” adı altında haraç toplanmaya da devam ediyor.
Cepinizde 100 TL ya vardır ya yoktur ama bu 100 TL ile eve birşeyler götürmeye kalktığınız zaman sizi en az 10 TL’sini devlete vermek zorunda da bırakıyorlar.
Devlet dediğin şey böyledir; zorbalık üzerine kurulmuş bir sömürgendir.
TASARRUF YOKTUR!
Böyle bir devletin bile salgın gibi büyük bir felaket karşısında biraz da olsa İNSAFA GELMESİ beklenebilir ama… Oysa halkı istediği kadar parasızlık çeksin; KKTC devleti, tasarruf etmek niyetinde değildir. Harcamalarını hiçbir şey olmamış gibi devam ettirmek gayretindedir.
Devlet dairelerine masraflarını %10 oranında azaltmaları emredilmiştir ama bunun gerçek bir tasarruf olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu yıl toplanacak bütün vergiler ve Türkiye’den gelecek yardımlar, maaş ödemesine bile yetmeyecektir. Yüzde 10 tasarruf önlemi, mal veya hizmet alımı yoluyla da olsa başkalarına “kuruş olsun koklatmamak” ve maaş ödemelerini devam ettirebilmek için düşünülmüştür.
Muhtemel bütün gelirler maaş ödemelerine bile yetmeyecek olduğuna göre tasarruf edilecek tek bir kalem vardır aslında: Maaş ödemeleri. Belki kendi maaşlarını düşündüklerinden, belki de kamu görevlileri ile takışmaktan korktukları içindir bilmiyorum ama KKTC devletini yönetenler maaş ödemelerinden TAVİZ VERMEK NİYETİNDE DEĞİLLERDİR!
İZİN ALIYORLAR
Zaten ne yapıyorlarsa, kamu görevlilerinden izin alarak yapıyorlar.
Maliye Bakanı Dursun Oğuz, iş yerleri kapatılmış olan 48 bin kişiye bir kez için verilecek olan 1500 TL’nin ödenmesi için kamuda örgütlü sendikalarla biraraya gelmiş onaylarını almıştır. 60 milyon TL’lik bu ödemeden sonra sıra, kamu görevlilerinin ödenmemiş ek-mesailerine gelecektir. Anlaşma budur; izin bu koşulla alınabilmiştir!
Aralık ayında ödenen 13’ncü maaşlardan tasarruf edilebilmiş olsaydı, salgın nedeni ile çalışmayanlara veya muhtaç duruma düşenlere 8-10 ay süreyle ayda 1500 TL ödeyebilmek mümkün olabilecekti. Düzenin sahipleri buna izin vermediler ama şimdi büyüklük gösterip 60 milyon TL’nin sadece bir ay için 48 bin kişiye dağıtılmasına izin veriyorlar.
Saltanatın devamı için böyle uygun gördüler; lütfediyorlar!
Siz isterseniz, pandemi hastanesinde çalıştırılmak için işe alınan ama kendileri için daha uygun yerlere tayin edilen veya işe gitmeden aylık alan kamu personeli olduğunu da hatırlayabilirsiniz… Böylece saltanatın nasıl çalıştığını anlamanız kolaylaşmış olacaktır.
STATÜKO BUDUR İŞTE!
İşte KKTC statükosu budur!
Bulacaksın buluşturacaksın; vereceksin! Açlıktan ölmek üzere olanlara bir lokma bahşetmek istersen düzenin sahiplerinden rica-minnet izin talep edeceksin!
Köleci düzenin köle sahipleri ve köleleri; feodal düzenin toprak sahipleri ve serfleri vardı. KKTC’nin de efendileri ve çalışanları vardır. Çalışacaksın, bulacaksın buluşturacaksın ödeyeceksin!
Besim Tibuk bir programda anlatmıştı: Tayland’ta, pirinç tarlalarında, çamurların içinde çalışan köylüler, vakit bulur bulmaz yemek yapmaya koşar, sonra da bu yemeği tapınakta onlar için dua etmekte olan Budist rahiplere sunarlarmış. Ruhban sınıfına zaten öfkeli olan Besim Tibuk, hiddetlenerek sormuştu: “Sen pirinç tarlasında çalışmak ne demek bilir misin?”
Bilmem Besim Bey! Ben KKTC’de olanı biteni bile ancak Covid-19 sayesinde anladım.Anladım ki, KKTC’deki düzen; aç kalacaksın, sürüneceksin, evdeki çocuklarını besleyemeyeceksin ama kamu görevlilerini rahat ettirmekten de vazgeçmeyeceksin düzenidir.