Bir virüs salgını ile karşı karşıyayız. Bu salgın ortaya çıkmadan önce virüsün ne olduğunu bilmeyenlerimiz bile ‘yarı doktor’ olduk. En azından, virüsün başka, mikrobun başka, bakterinin başka şey olduğundan haberdarız artık. Sosyal medya terimi sandığımız “viral olmak” gibi deyimlerin gerçekte tıbbi terimler olduğunu da keşfettik.
KKTC’de ilk vakanın görülmesinin üzerinden beş hafta geçti. Bu sürede virüsler ve salgın ile o kadar bilgi derledik ki, bu konuda söylenenleri anlayabiliyor, tartışmaları izleyebiliyoruz.Şimdi anlıyoruz ki devletler, virüse karşı, bilim adamlarının verdikleri görüşleri ve ellerindeki olanakları değerlendirerek geliştirdikleri stratejilerle mücadele ediyorlar. Olanakların farklılığı, izlenecek yolları da farklılaştırmaktadır.
İŞTE BİLGİLERİMİZ
Bizim de elimizdeki olanakları ve mevcut bilgileri değerlendirerek bir strateji geliştirmeyeihtiyacımız vardır.
Doktorlarımız daha fazlasını; virüs ile nasıl mücadele edileceğini, teşhis yöntemlerini ve tedavi yollarını da biliyor veya bu konudaki gelişmeleri takip edip uygulamaya çalışıyorlar. Ama biz de biliyoruz ki, bu virüs kendini gizleyebiliyor; nereden ve nasıl çıkacağı belli değil. Biliyoruz ki sağlıklı insanların önemli bir bölümü bu virüs ile başa çıkabiliyor. En tehlikeli grubun yaşlı ve başka hastalıkları olan insanlar olduğunu da öğrendik.
Bu virüs ile savaşmak için sağlık ekipmanı ve personelimizin yeterli olmadığını ve mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini herkes söylüyor. Bu virüsten kaçmak değil, onu güvenli bir mesafeden izlemek;bunun için de test yaparak geçtiği yolları saptamak gerekiyor.
VE OLANAKLARIMIZ
Devlet hastanelerimizin kapasitesi, birini pandemi hastanesine çevirmek için yeterli değildir. Kaybedecek bir saniye bile yoktur; bir an önce bir pandemi hastanesine ihtiyaç vardır.
Virüsü izleme olanaklarını da artırmak gerekiyor. Ücretli veya ücretisiz test yapmayı hızlandırmak; her kişi için bir Covid-19 kimliği oluşturmakvirüsün izlenmesi için en güzel yoldur. Bazı ülkeler bu izlemeyi yapabilmek için akıllı telefonlara yüklenebilen programlar bile geliştirdi. Bu telefonlar birbirlerini tanıyor ve etrafınızda virüslü biri olup olmadığı konusunda sizi ikaz edebiliyor.İzleme kapasiteniz, düşmana karşı en büyük silahınız haline geliyor.
Bu olanakları sağlarsanız, yüksek risk grubunda olanların dışındaki insanların serbest ama ihtiyatlı dolaşımını gönül rahatlığı ile serbest bırakabilirsiniz. O zaman, okullar ve işyerlerinin açılmasındaki sakıncalarortadan kalkmış olur.
Ama yok! Şu ana kadar pandemi hastanesi konusunda verilmiş bir karar veya başlamış bir iş yok!Virüsün nasıl izleneceğine dair kamuoyu ile paylaşılmış bir bilgi de bulunmuyor.
YÜRÜRLÜKTEKİ STRATEJİ
Ama kendiliğinden oluşan bir stratejimiz var: Kaçmak ve saklanmak!Bu virüs, insanlar aracılığı ile yayıldığı için bu strateji, virüsün yayılmasını ve dolayısı ile çoğalmasını da önlemektedir.
Asıl soru şudur ama: Bu kaçış ne kadar devam edecek?
Bütün dünya virüsü yok edecek bir silah geliştirmek için çalışıyor. Bu silah keşfedilene ve bizim elimize ulaşana kadar kaçabilir; bu silahı elde ettiği zaman yüzümüzü virüse dönerek savaşmayı düşünebiliriz.
Herkesi evinde tutacak, virüse karşı saldırıya geçip onu yendikten sonra hayatımıza kaldığımız yerden devam edecek olanaklara sahipsek, bu stratejiyi izlemekte hiçbir sakınca yoktur.
Ama o da yok!Pandemi hastanemiz olmadığı gibi, herkesi aylarca evinde tutacak olanağımız da yoktur. Bir aylık süreyi bile zar-zor geçirebilmişken aylarca sürecek bir kuşatmayı kaldıramayız.
Sanırım bu durumda yapacağımız en akıllıca iş, en erken zamanda bir pandemi hastanesine ve 10 binlerce test kitine ulaşmak olacaktır. Bunu iki haftalık bir süre içinde başarabiliriz. Spor salonunu veya bazı büyük salonları hastaneye çevrilebilir; test kitleri için seferber olabiliriz.
Hesap da ortadır:Bu iş bize, taş patlasa 50 milyon TL’ye mal olacaktır ki aylarca sürecek bir kapanmanın maliyeti, bundan onlarca kat fazladır.
Bu bir strateji önerisidir; yanlışları ve eksiklikleri için peşinen özür dilerim. Esasen bunu oluşturması gereken, devlet organlarının kendisidir. Ben bir tartışma başlatmak veya katkıda bulunmak istedim, o kadar!