Şahali, kabinede yaşanan değişiklik ve 14 Mart Tıp Bayramı dolayısı ile dün gerçekleşen kutlamada Türkiye’den konuk olarak gelen doktorun konuşmasına Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın müdahalesini değerlendirirken, hayvancının yaşadığı ve ülkedeki üretimde yaşanan sorunlara dikkat çekti.
Yaşanılanları “rezalet” olarak yorumlayan Şahali, “rezalet çünkü, gerçekten bu hayatın çok daha yaşanılır hale gelmesi mümkün ama bununla ilgili sorumluluk üstlenenler, bırakın iyileştirmeyi, kötüleştirmek için ciddi gayret sarfediyor” dedi.
“SUCUOĞLU, TELEFONDA KONUŞUR NUMARASI YAPARAK SALONU TERK ETTİ”
Hükümetin meclisi yok sayarak ilerleyebileceğini sandığını belirten Şahali, “halbuki, hükümetin görev başında bulunmasının onayı meclisten geçer. Dün mecliste bulunacak cesareti olmayan bir hükümetle baş başa olduğumuzu gördük. Sadece önemsememek değil aynı zamanda Başbakan Sucuoğlu’nun mecliste bulunacak cesareti de yoktu” şeklinde konuştu.
Meclis oturumu yapıldığında Başbakan Sucuoğlu’nun çalan ilk telefona cevap verdiğini belirten Şahali, “telefonda konuşur numarası yaparak salonu terk etti, bir daha da geri dönmedi. Böyle bir durum Kıbrıs Türk demokrasisi açısından utanç vericidir” yorumunda bulundu.
“TATAR’IN TAVIRLARI DA CUMHURBAŞKANLIĞI MEVKİSİ İLE BAĞDAŞMIYOR”
Tıp Bayramı sırasında yaşananları da değerlendiren CTP milletvekili Erkut Şahali, “Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın tavırları da Cumhurbaşkanlığı mevkii ile bağdaşmıyor” dedi.
Şahali, “biz böyle temsil edilmek istemiyoruz. Holigan gibi tribünlerde sağa sola sataşan bir taraftar gibi hareket eden bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız. Son derece yaralayıcı, üzücü ve çok yabancısı olduğumuz tavırlardır. Bu ülkede geçmişte de halkın gündeminden uzaklaşmış siyasetçilerle baş başa kaldık ama böylesine bir yabancılaşma ilk kez yaşanıyor” şeklinde konuştu.
“Bu tavırlar sergilenirken, biz bu ülkenin ekonomik dar boğazdan çıkışını bekliyoruz, çıkışı sağlamak için öneriler dile getiriyoruz” diyen Şahali, “bir noktanın altını çizmek istiyorum, zaman zaman ‘parlamenter sistem tıkandı dolayısı ile bir rejim değişikliğine ihtiyacımız var, başkanlık sistemi belki de çaredir’ diyen görüşler var. Onların iyi niyetinden ve samimiyetinden şüphe duymuyorum ama düşününüz ki şu anda parlamenter değil de başkanlık sisteminin olduğu bir ülke olsaydık, meclis bir o kadar daha hiçe sayılacak “ben yaparım, ben geçerim” diye bir anlayış ile bu ülke yönetilecekti. Varın gerisini siz düşünün” ifadelerini kullandı.
ŞAHALİ: BİZ SATILIK MIYIZ?
Sistemin bu şekilde yürümesinin ve bu düzenin uzun süre devam etmesinin mümkün olmadığını belirten Şahali, “zaten Faiz beyin sözünün arkasında durabilecek iradeye sahip olmadığı ortadır. UBP kurultayından çok güçlü bir şekilde çıkan Faiz Sucuoğlu’ndan çok yüksek beklentiler vardı ve o beklentilerin tuzla buz olmuş olması bir tek beni şaşırtmıyor. Faiz bey söylediklerini, aslında o anda söylenmesi gerektiği için söylüyor, ya unutuyor, ya da tutamayacağı sözler vermek gibi bir sarmalın içine girmiş vaziyette” dedi.
Şahali’nin kabine değişikliği ile ilgili yorumu da şu şekilde oldu;
“Kabine değişikliğinin normal koşullar altında olan bir değişiklik olmadığı çok belli. Bu konuda KKTC’ni küçük düşüren, KKTC demokrasisini yaralayacak, KKTC’nin varlığını sorgulatabilecek pek çok iddia var. KKTC’nin, devletin itibarını düşünen her bir siyasetçi, Başbakan başta gelmek üzere, bu söylenenlerle ilgili eğer farklı bir durum varsa bunu izahla yükümlüdür. Aksi bir yanıt gelmedi dolayısı ile bu kabine değişikliği Türkiye Cumhuriyeti’nin ısrarı sonucu gerçekleşti. Bu ısrar sadece Tahsin Ertuğruloğlu’nun kabinede yer alması yönündeki bir ısrar değildi, bu çok belli. Çünkü Ertuğruloğlu’nun kabineye girmesi ile kalmadı, Hasan Taçoy’un yeri değişti, Oğuzhan Hasipoğlu’nun kabine dışı kalmasına yol açan bir değişiklik oldu. Oğuzhan Hasipoğlu’nun bakan olmasını engelleyecek kadar büyük bir kabahati vardı ki kabine dışı kaldı, bu nedir? Bunu bilmek isteriz çünkü Hasipoğlu sokaktaki bir birey olarak kabinede görevlendirilmedi, hala parlamentoda bulunan bir milletvekilidir, bir siyasetçidir. Dolayısı ile bakan olamayacak kadar büyük bir kabahati varsa bunu Kıbrıs Türk toplumunun bilme hakkı vardır. Eğer Tahsin Ertuğruloğlu’nun kabineye girmesiyseydi şart olan, niye Hasan Taçoy yerinden edildi? O zaman Hasan Taçoy’un Dışişleri Bakanı kalamayacak kadar büyük bir kabahati olmak durumundadır. Dışişleri Bakanlığı yapmaya ehil değil miydi? En azından sahip olduğu diploma ehil olduğunu söylüyor. Taçoy kabahati olan bir kişiyse onu da bilmemiz gerekir, dolayısı ile Kıbrıs Türk seçmeni, kabinenin sicilini bilmesi gerekir. En önemlisi Türkiye Cumhuriyeti bu ısrarı dile getirdiyse ve bizim hükümetimiz de bu ısrara yenik düştüyse onu da bilme hakkımız vardır. Çünkü bugün ısrar bu olur, yarın bir başka bir şey için ısrar olur, bu ısrarlara yenik düşmenin sebebini de bizim algılamamız lazım. TC’nin aktaracağı kaynağın koşuluydu kabine değişikliği diye söyleniyor o zaman biz satılık mıyız?”
“KIBRISLI TÜRKLER, VARLIK MÜCADELESİ VERİYOR”
Şahali konuşmasını, “sadece ekonomik değil siyasi baskı altına da alınan Kıbrıslı Türkler, varlık mücadelesi veriyor” şeklinde sürdürdü. “Çok ciddi bir tehditle karşı karşıyayız” diyen Şahali, “Türkiye para verecek diye, Türkiye’nin talepleri doğrultusunda bir siyasi yapı altında yaşamak zorundaysak, hayır o kaynak gelmesin, gelmeyeceği açıklansın, herkes de ona göre çözüm bulsun. Çünkü Türkiye’den para gelecek diye biz kendimizden vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu. Şahali, “gelen paranın bize değil, Türkiye’ye gittiği de çok açıktır. Devrim Barçın’ın da söylediği gibi biz Türkiye’nin verdiğinin kat ve kat fazlasını enflasyon vergisi altında geri ödüyoruz. Türkiye’nin geçen yıl cari bütçemiz için gönderdiği ve borç olarak hanemize yazılan para 200 milyon, biz Türkiye’ye 780 milyon TL enflasyon vergi ödemişiz. Biz satılık da değiliz, kiralık da değiliz, biz kendi kültür ve kimliğimiz ile Türkiye ile dost ve kardeş olarak KKTC’nde yaşamak istiyoruz, yaşadığımız ülkeyi kendi irademizle yönetmek istiyoruz” dedi.
ŞAHALİ: BU ASLINDA İFLAS BAYRAĞINI ÇEKMEK ANLAMINA GELMEKTEDİR
Hayvancının yaşadığı sorunlar karşısında hükümetin sergilediği tavrın ülkenin içinde bulunduğu durumun özeti olduğunu söyleyen Şahali, “hayvancıların bugün için açıkladıkları eylemi düne çekmeleri ve ısrarla muhatapları ile görüşme çabasında olmalarının sebebi, dün Toprak Ürünleri Kurumu’nun arpanın fiyatlarına 1 liralık artış getirmesi üzerine oldu. Çünkü arpa, özellikle büyükbaş hayvancılıkta besleme giderlerinin yüzde 50’sini oluşturur. Küçükbaş hayvancılıkta bu oran daha da yukardadır. Dolayısı ile son derece önemlidir ve bizim arpa tedarik ettiğimiz ülkeler şuanda savaşla bombayla boğuşur ve ülkenin arpa tedariki konusunda tehdit altında olduğunu hükümet görmüyor belki ama hayvancı görüyor” dedi.
Şu anda TÜK’ün depolarında bulunan arpanın maliyetinin, yani o depoda hazır hale gelmesinin maliyetinin 404 Dolar, TL karşılığının 6 binin üzerinde olduğunu söyleyen Şahali, “ama arpa şuan da 2 buçuk TL’ye satılmaktadır. Her bir 1 kiloluk arpanın 4 liralık bir görev zararı oluşmaktadır. Ve bu görev zararı maliyenin şuanki kaynakları ile karşılanabilir durumda değildir. TÜK’ün kasası zaten tamtakırdır, bu durum iyiden iflasını getireceği anlamına gelir. Dolayısı ile bu ülkenin ihtiyaç duyduğu arpa artık TÜK tarafından değil de diğer yem hammaddelerini ithalat eden ithalatçılar tarafından bu ülkeye getirilmek durumunda kalacağı anlamına gelir” dedi.
TÜK’ün yaptığı 4 liralık sübvansiyonun ödenmezken, özel sektör girişimcilerinin getireceği arpanın fiyatını hala 2 buçuk liradan satış fiyatı olarak belirlemenin mümkün olmayacağını söyleyen Şahali, dolayısı ile arpa özel tedarikçiler tarafından bu ülkeye getirilirse gerçek fiyatından satılmaya başlanacağını belirtti.
Şahali hayvancının yaşadığı sorunu ve hükümetin yaklaşımı şu ifadelerle açıkladı;
“TÜK daha fazla zarar etmemek, belki de bir sonraki ihtiyaç duyulacak arpayı bu ülkeye getirebilmek için bir fiyat düzenlemesi yaptı ve kıyamet de orada koptu çünkü, hayvancının akaryakıt, elektrik ve diğer hammaddeleri üzerinde beli iyice bükülmüşken arpanın da buna eklenmesi ile artık dayanacak bir saniyesi bile kalmadı. Kıbrıs Türk hayvancıları Tarım Bakanlığı’na gitti ve Tarım Bakanlığı zammı geri çektiklerini açıkladı. Bu aslında iflas bayrağını çekmek anlamına gelmektedir. Çünkü gerçek fiyatlarla bu ülkede üretim yapılmasını sağlamak ve oluşan kayıpların telafisi için hazine imkanlarını seferber etme gibi bir yönteme başvurması gerekirken yapay fiyatlandırmayla aslında çöküşü geciktirmeye çalışan ama çökülen noktanın da çok daha yıkıcı etkilerinin oluşmasına yol açan bir politikasızlık hali hüküm sürüyor.
Bu sadece hayvancı için geçerli değil aslında, tarımsal üretim ve diğer üretim işleri ile iştigal eden herkes için geçerli bir durumdur. Enerjide, akaryakıtta meydana gelen fiyat artışları hayatın diğer alanlarında meydana gelen zamlar ve maliyet artışları, günün sonunda bu ülkenin üretemeyen, ürettiğini satamayan, satmaya çalıştığı şeyi paraya döndüremeyen bir döngünün içerisine hapsolması anlamına geliyor.
Hükümetin bunlara odaklanması elzemken, hükümet kendi içerisinde sandalye kapma yarışı ile meşgul olmakta ve üstelik bu konuda da uyaran bizleri de hiçbir şekilde dikkate almamaktadır.”
Kaynak:kıbrıspostası