Yaşadıkları stres ve korkuya, özveriyle, insan sevgisiyle ve meslek aşkıyla direnerek kritik görevlerini sürdüren sağlık çalışanları, KKTC’nin koronavirüs salgınıyla mücadeledeki başarısında herkesin takdirini kazandı.
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi bünyesindeki laboratuvarlarda, koronavirüs salgını sürecindeki testlerin yapılmasında görev alan sağlık personeli arasında “70 gün boyunca çocuğumu görmedim… İlk iki hafta laboratuvarda kaldık… 36 saat aralıksız çalıştığımız oldu… Çok yorucu ve stresliydik ama insan sağlığı için çalıştık…” diyenler var.
İlk vakanın duyulduğu 10 Mart tarihinden itibaren herkesin kulak kesildiği Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin açıklayacağı test sonuçlarını hazırlayan laboratuvar uzmanları, yaklaşık bir buçuk aydır yeni vaka görülmemesi nedeniyle bugünlerde işlerini daha rahat yürütüyor.
Yorucu ve stresli sürecin yerini deneyim ve huzura bıraktığını belirten uzmanlar, olası bir ikinci dalgaya karşı hazırlanmayı da ihmal etmiyor.
Şu ana kadar dünyada yaklaşık 7 milyon insanın etkileyen, ölü sayısının ise yaklaşık 400 bin olduğu koronavirüs salgınında sağlık çalışanları kritik rol üstlendi. KKTC’deki vakalarda teşhisin konulmasında kim oldukları bilinmese de laboratuvarlarda görev alan sağlık personeli, uzun saatler boyunca özveriyle, hata yapmamak için dikkatle çalıştı. Hastaların tedavisi, onların yaptığı testlerin sonucuna göre hekimlerce şekillendirildi.
Herkesin virüsten korunmak için uzmanların tavsiye ettiği şekilde 20 saniye boyunca ellerini yıkadığı, maske taktığı, sosyal mesafe kuralına uyduğu, kalabalık ortamlardan kaçındığı günlerde, onlar virüsle çalıştı.
BAŞHEKİM BAŞYARDIMCISI BÜYÜK VE LABORATUVAR PERSONELİ TAK’A KONUŞTU
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekim Başyardımcısı Dr. Sonuç Büyük ve koronavirüs testlerinin yapıldığı poliklinik laboratuvarı, DNA laboratuvarı sorumluları ve personeli, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin sorularını yanıtladı, testler hakkında merak edilenleri anlattı ve virüs salgını sürecinde yaşadıklarını paylaştı.
PCR’ın tanı, hızlı testlerin ise tarama testi olduğunu vurgulayan Büyük, “PCR pozitifse hasta karantinaya alınıp diğer kan tetkikleri ve akciğer tomografisi çekilir. Ateş ve öksürük gibi semptomlu olan hastalar ile akciğerde pnömoni bulguları olan hastalara tedavi planlaması yapılarak tedavileri verilir. Semptomu olmayan ve radyolojik bulguları temiz olan hastalar karantinada takibe alınır. 18 yaşından küçük olanlar da çocuk hekimine danışılarak tedavi düzenlemesi yapılmaktadır” dedi.
Büyük, “Hızlı testler, vücudun hastalığa karşı tepkisini ölçer, hastalığı geçirdi mi, geçiriyor mu diye bilgi verir. Toplum bağışıklığı konusunda da bilgi verir. Hastalığı geçirenlerde antikorların yapımını gösterir. PCR testi ile birlikte kullanıldığında hastalığın teşhisinde çok büyük doğruluk payı olur” diye konuştu.
Bir hekim hastayı değerlendirirken hastayı bir bütün olarak değerlendirdiğini, birçok bulguyu göz önünde tuttuğunu ve tetkikler istediğini belirten Dr. Sonuç Büyük, teşhisin ancak hasta muayenesi, kan tetkikleri, PCR testi ve akciğer tomografisi ile konulduğunu söyledi.
Büyük, yakında başlanacak eliza testleriyle antikor düzeylerinin ölçüleceğini ve toplumun bağışıklık düzeyinin daha güvenilir bir yöntemle belirleneceğini, şu anda elimizde olan IgG yanında yeni gelecek olan IgM antikorları ile beraber olası bir ikinci dalgaya karşı ellerinde tanı ve takipte büyük güç olacağını kaydetti.
Dr. Sonuç Büyük, PCR testlerinin “gold standart test” olarak nitelendiğini, bu testi yapmak için donanıma ve genetik uzmanlarına ihtiyaç olduğunu belirterek “Hem ekibin, hem ekipmanın, hem de tecrübenin iyi olması gerekir” dedi.
“PCR POZİTİFSE HASTA YÜZDE YÜZ VİRÜSÜ TAŞIYOR DEMEK”
PCR testlerinin virüsün varlığını (RNA’sını) gösterdiğini kaydeden Büyük, “PCR testi pozitifse, hasta yüzde yüz virüsü taşıyor demektir” bilgisini verdi.
Antikor testlerinin ise iki şekilde yapıldığını, birinin kart yöntemli hızlı testler, ikincisinin de dünyada yeni uygulamaya giren eliza yöntemiyle yapılan testler olduğunu ifade eden Dr. Sonuç Büyük, kart testinde antikor düzeyleri miktar olarak verilmezken cihaz kullanılarak yani eliza yöntemiyle yapılan testlerde ise antikor miktarlarının verildiğini anlattı.
“HASTALIĞI GEÇİRDİ Mİ, GEÇİRİYOR MU?” SORUSUNUN YANITI ANTİKOR TESTLERİNDE
“PCR testinde virüs var mı yok mu belirlenirken, eliza testinde (antikor testinde) hasta bu hastalığı geçiriyor veya geçirdi mi sorularının yanıtını alıyoruz” diyen Dr. Büyük, şu detayları paylaştı:
“Vücudumuzda üretilen 5 tip antikorumuz var. Konuyla ilgili ise öne çıkan iki antikorumuz var: IgM dediğimiz immunglobülin M antikoru ve IgG dediğimiz immunglobülin G antikoru. IgM hastanın aktif olarak hastalığı geçiriyor olduğunu gösterir, vücutta reaksiyon olarak virüse karşı ilk oluşan antikordur. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde IgG antikoru oluşur ki bu da hastalığı geçirdiğini gösterir. Aslında bir yerde IgG’ye bağışıklık antikoru da diyoruz. IgG’ler aynı zamanda plazma tedavisinde kullanılan antikorlardır. Antikor testleri bize hastanın seyri hakkında bilgi verir. Hastalığı geçirdi mi, bağışıklık düzeyi nedir?
Bağışıklık antikorları, IgG’lerin net olarak kişiyi ne kadar koruyacağı, vücutta ne kadar kalacağı konusunda net bilgiye sahip değiliz ama ilerleyen çalışmalar bu bilgiyi de bize gösterecek.”
Dr. Sonuç Büyük, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi, Gazimağusa Devlet Hastanesi, Girne Dr. Akçiçek Hastanesi ve Cengiz Topel Hastanesi laboratuvarlarında 25 bini aşkın hızlı test, 5 bin civarında da PCR testi yapıldığını açıkladı.
HIZLI TESTLER GÜVENİLİR Mİ?
Hızlı testlerin güvenilirliği konusundaki soru üzerine Dr. Sonuç Büyük, tüm ülkelerin bu testleri kullandığını ve kullanmaya da devam ettiğini kaydederek 10-15 dakikada sonuç veren bu testlerin, PCR’daki pahalı ekipmana ve çok deneyimli personele gerek olmadan da yapılabildiğini anlattı.
PCR testlerinin ise 5-6 saatte sonuç verdiğini kaydeden Büyük, hızlı testlerde tecrübelerinin arttığını, hizmetlerini sürdüren sektörlerin personeline taramalar yapıldığını, sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğuna da test uygulandığını kaydetti.
Dr. Sonuç Büyük, ülkede şu anda vaka olmadığı için temaslıların taranması (filyasyon) gibi bir işlem de yapılmadığını, test rakamlarının bu nedenle azaldığını ifade etti.
“TESTLERLE İLGİLİ İŞLEMLER DOĞRU”
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekim Başyardımcısı Dr. Sonuç Büyük, “Bu süreçte testlerle ilgili doğru işler yapıldığına kesinlikle inanıyorum” dedi.
Hiçbir testin yüzde yüz hastalığı yakalama şansı olmadığının herkesçe bilinmesi gerektiğini kaydeden Büyük, şöyle konuştu:
“Yanılma payı vardır. Bu da testlerin hangi safhada yapıldığına bağlı olarak değişir. Bir kişi virüsü aldıktan sonra hastalığın bir kuluçka süresi var. Bu süreyi geçirdikten sonra da bir semptom/şikayet dönemi var. Sonra da hasta iyileşme dönemine giriyor. Kuluçka döneminin 14 gün olduğu söyleniyor. Başlangıç noktamızı semptomların başladığı ana göre koyarsak, ki bu ortalama 5-6.güne denk geliyor, birkaç gün öncesinden itibaren hastalığın özellikle ilk iki hafta içerisinde PCR testi pozitiftir. Virüsün alındığı ilk birkaç günde ise PCR negatif olabilir. Yani bulaşmadan birkaç gün sonrası negatiftir, bu PCR’ın yanlış yapıldığı anlamına gelmez, zaten negatiftir. Eğer kişi virüsü aldı, semptomlar başladı, 3 hafta geçtikten sonra PCR yaparsanız yine negatif çıkar.
Antikor testlerinde ise semptomlar başladıktan bir hafta sonra (5-6 gün sonra diyen de var) IgM pozitifleşir. Eğer siz semptomlar başlamadan önce hızlı test çalışırsanız, negatif çıkar. Antikor bir reaksiyondur. Antikorlar, semptomlar başladıktan sonra üretilir.
Kart testleri antikor var-yok der, eliza testleri ise antikor düzeyini de verir. IgM’nin pozitifleşmesi semptomlar başladıktan bir hafta sonra ortaya çıkar. Yani hem PCR testinde hem de antikor testinde negatif bulabileceğiniz bir dönem var. Semptomlar başladıktan sonra hem PCR, hem hızlı testin pozitif çıkma olasılığı artar.
PCR’da virüsü tespit ederseniz, bunun doğruluk oranı yüzde yüzdür. Ama virüsü PCR’la saptayabilme oranınız yüzde 50-60’tır. Hem hastalığın aşamasına göre, hem de örnek alınan yere göre değişir. Virüsün tespit edilme oranı, solunum yolunda derine indikçe artar. Bronş ve akciğerlerden alınan örneklerde ve balgamlarda tespit oranı yüksektir.
PCR sürüntüyle, hızlı testler kan örneğiyle yapılır.
Hastanın hastalığının hangi dönemde olduğunu bilmek çok önemlidir. Temaslıları saptarken de hastanın hangi günde olduğu, bizim için önemlidir.
Eliza yöntemiyle yapılan antikor testlerinin doğruluk payı, kart testlerine göre yüksektir. Bulguları olan hastalarda hem antikorı testi hem de PCR çalışılıyor. İki testin de yapılması doğrudur.”
Dr. Sonuç Büyük, hızlı test sonuçları pozitif çıkan hastalara uygulanan ileri tetkikin ne olduğu sorusunu yanıtlarken, bu kişilere PCR yanında akciğer grafisi, akciğer tomografisi ve biyokimyasal kan analizleri yapıldığını anlattı.
Hiçbir semptom göstermeden hastalığı geçiren kişilerin (asemptomatik) oranının yüzde 30 civarında olduğunu kaydeden Büyük, “Bu kişilerin hastalığı yaymasından korkulur. Toplum taramasının bir nedeni de bu gibi vakaları saptayıp izole etmektir” dedi.
“TESTLER TOPLUMU PSİKOLOJİK OLARAK RAHATLATTI”
Başhekim Başyardımcısı Dr. Sonuç Büyük, hızlı testlerin, hastalığın görüldüğü günlerde aktif çalışmayı sürdüren tüm kesimlere, karantina otellerinde kalanlara ve hizmete açılacak sektörlerin personeline uygulandığını hatırlatarak böylece toplumun büyük ölçüde psikolojik olarak rahatlatıldığını söyledi.
Geçmişteki taramalar sırasında hızlı testlerle yakalanan ve PCR’ı da pozitif çıkan vaka olduğunu kaydeden Dr. Sonuç Büyük, PCR’ı pozitif çıkanlara da yeniden hızlı test yapıldığını ve onların da tamamının pozitif çıktığını, bunun da hızlı testlere güvenlerini artırdığını anlattı.
HIZLI TESTLER UCUZ VE PRATİK
Dr. Büyük, hızlı testlerin PCR’a göre daha ucuz olmasının, pratik ve hızlı olmasının ve geniş kitleye tarama yapabilmesinin, DNA laboratuvarı üzerindeki yükü alması açısından son derece önemli olduğunu kaydetti. Büyük, Sağlık Bakanlığı’nda görevli halk sağlığı uzmanı ile birlikte hızlı testlerde bulunan antikorlarla ilgili de bir çalışmanın yürütüldüğünü bildirdi.
“HERKES İHTİYATLI OLMALI”
Dr. Sonuç Büyük, hem hızlı testlerin hem de PCR testlerinin, bireyin geleceği için değil geçmişi için gösterge olduğunu da vurgulayarak “Testin yapılmasından biraz sonra kişinin virüs kapması mümkün. Dolayısıyla herkesin virüsün tüm dünyada sıfır noktasına gelene kadar ve özellikle ülkemizin kapılarının açılmasından sonra ihtiyatlı olması, tedbiri elden bırakmaması lazım” dedi.
YAKIN GELECEKTE BAŞLANACAK ELİZA TESTLERİYLE TOPLUM TARAMASI PLANLANIYOR
Dünyada yakın geçmişte başlanan eliza testlerinin KKTC’de de kullanılması için gerekli donanımın alındığını ve yakında IgG antikorunu gösterecek testlerin yapılabileceğini açıklayan Dr. Büyük, böylece daha ayrıntılı ve planlı toplum taramasına başlanıp bireylerin Covid-19 virüsünün yol açtığı hastalığı geçirip geçirmediğinin tespit edilebileceğini anlattı. Büyük, “Haziran ayı içerisinde yeni piyasaya çıkacak olan IgM antikorlarının da alınması ile aktif hastalığın tespiti kolaylaşacak” diye konuştu.
Eliza yönteminin hassasiyetinin daha yüksek olduğunu, daha kaliteli sonuçlar alınabileceğini belirten Sonuç Büyük, bu süreçte çeşitli yerlerden gelen bağışlarla değişik markalarda testler kullandıklarını, bunların Türkiye’de de kullanıldığını ifade etti.
DESTEK VERENLERE TEŞEKKÜR
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekim Başyardımcısı Dr. Sonuç Büyük, testlerin yapılması sürecinde Sağlık Bakanı Ali Pilli’ye ve Müsteşar Ali Çaygür’e, bağış yapan firmalara, özel uçağıyla malzeme taşıyan Mete Özmerter’e, KKTC Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu’ndaki sağlık ataşelerine, testleri yapan laboratuvarların personeline, kanların alınmasında özveriyle çalışan hemşirelere, tüm sağlık çalışanlarına ve görev yapan herkese teşekkür etti.
Dr. Sonuç Büyük, hızlı testlerin poliklinik laboratuvarında, PCR testlerinin ise DNA laboratuvarında yapıldığını kaydederek, Gazimağusa, Girne ve Cengiz Topel Hastanesi laboratuvar personelinin de testlerin yapılmasında büyük katkısı olduğunu, hep birlikte çalıştıklarını ve kendilerine çok teşekkür ettiğini söyledi. Büyük, 6 bin hızlı test ve bin PCR testinin Gazimağusa’da yapıldığını bildirdi.
Dr. Büyük, bir soru üzerine, bu aşamadan sonra koronavirüs testlerinin özel laboratuvarlarda da kontrollu bir şekilde yapılabilmesi gerektiğini, bunun kamudaki yükü azaltacağını, ancak bu konudaki kararı Sağlık Bakanlığı’nın vereceğini söyledi.
LABORATUVARLARDA KOVİD-19 SÜRECİ NASIL YAŞANDI?
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı Şube Amiri Meltem Bilokcuoğlu, tüm dünyada etkili olan ve yüz binlerce can alan koronavirüs salgını sürecinde ailelerinden, yaşlı bireylerden uzak durduklarını, çocuklarına aylarca sarılamadıklarını anlattı.
“Laboratuvar personeli arkadaşlarımız özveriyle gece gündüz çalıştı. Kimse mevki gözetmeden katkıda bulundu. Arkadaşlarımın her biriyle çok gurur duyuyorum” diyen Bilokcuoğlu, özel kıyafetler giydiklerini, laboratuvara girip çıkarken dezenfekte olduklarını, kapıları kilitlediklerini ifade etti.
“HEPİMİZ 24 SAAT NEREDEYSE BURADAYDIK”
Meltem Bilokcuoğlu, şöyle konuştu:
“Küçük çocukları olanlar çok endişe duydu. Çok zor bir görevdi ama başarıyla atlattık. Farklı laboratuvarlardaki arkadaşlarla birlikte çalıştık, çok kenetlendik. Şimdi eliza cihazımıza yeni kitimiz yüklendi, yakında testler başlayacak.
İlk başta arkadaşlarımız özel tulumlar içinde hep sahada çalıştı ve temaslılardan kan örnekleri aldılar. Çok sıkıntılı günlerdi. Çocuklarını köye anne babasına gönderen ve aylarca görmeyenler oldu. Hiçbirimiz rotasyona girmedik, neredeyse hepimiz 24 saat buradaydık. Hiç durmadan çalıştık.”
Meltem Bilokcuoğlu, karantinadaki kişilerin kan örneklerini çalışırken yıpratıcı günler geçirdiklerini belirterek şunları söyledi:
“Her gün numuneler bize özel korunaklı kaplarda geldi. Bunları çalıştıktan sonra tek tek imha ettik, bizden sonra temizlik görevlilerini korumak için… Virüsü henüz tanımadığımız için hepimiz çok paniktik. İdrardan bulaşabileceği endişesi de vardı. Birçok sağlık çalışanı gibi, hastalığın bize de bulaşabileceğini kabullendik ama en büyük korkumuz, ailelerimize ve laboratuvardaki diğer personele de bulaştırmaktı. Eğer meslektaşlarımıza bulaşırsa, çalışacak biri kalmayacaktı. Bu dönemde çok özen gösterdik.”
“MANEVİ TATMİN YAŞIYORUZ”
Çok yoğun, gece gündüz ve risk alarak çalıştıklarını belirten Meltem Bilokcuoğlu, “Bu sürecin bu kadar az vakayla atlatılması bizim için çok büyük bir gururdur. Manevi tatmini yaşıyoruz, yorgunluğumuz gitti. Laboratuvar kitleri için bağış yapan herkese de teşekkür ediyoruz” diye konuştu.
Bilokcuoğlu, testlerini yaptıkları hastaların sonuçlarını ve durumlarını da takip edip durumu ciddi olanlar için çok endişelendiklerini kaydederek “Bir nevi, hastalığı onlarla birlikte biz de yaşıyorduk. O zor günlerde herkes canla başla çalıştı ve atlattık, umarım ikinci dalga olmaz” ifadelerini kullandı.
ÖZBALIKÇI: “KIZIMI BİR BUÇUK AY GÖRMEDİM”
Aynı zamanda genetik uzmanı olan Goncagül Özbalıkçı, testlere saha çalışmasıyla başladıklarını, Erenköy ve Karpaz’da temaslı takibinde hızlı testleri kullandıklarını kaydetti. Özbalıkçı, sahada çalışırken kızını bir buçuk ay boyunca görmediğini söyledi.
Özbalıkçı, hastalıkta ikinci dalga konusundaki bulguların henüz yetersiz olduğunu da kaydederek bilimsel yayınları ve Dünya Sağlık Örgütü’nün web sitesini sürekli takip ederek hastalıkla ilgili bilgilerini artırmaya devam ettiklerini vurguladı.
KUTLU: “ARTIK DAHA GÜÇLÜ VE HAZIRIZ”
Mikrobiyoloji Laboratuvarı sorumlusu Sedef Gürsoy Kutlu, bu süreçte yaptıkları testlerle hastalığı iyice öğrendiklerini belirterek, artık daha güçlü ve hazır olduklarını anlattı. Kutlu, yakın gelecekte eliza testlerine başlayacaklarını, böylece antikor düzeylerini de belirleme imkanına kavuşacaklarını kaydetti.
YAŞLI: “EVE GİRMEDEN KIYAFETLERİMİ ÇIKARIYORDUM”
Kimyager Cemile Adataş Yaşlı, 12 yıldır görev yaptığını ancak pandemi sürecinde hayatlarının çok etkilendiğini söyledi. Zamanlarının büyük bölümünü laboturavarda geçirdiklerini kaydeden Yaşlı, eve gittiği zamanlarda ise eve girmeden kıyafetlerini dışarıda çıkararak ailesini korumaya çalıştığını anlattı.
Cemile Adataş Yaşlı, 17 aylık ve 8 yaşında iki çocuğu bulunduğunu, bu süreçte yaşlı kayınvalidesinin çocuklarına baktığını, taramalara katıldığı günlerde bazen 36 saat aralıksız çalıştığını kaydetti.
ESENDAL
Tıbbi biyolog Haslet Esendal, Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin bu zorlu süreçte ihtiyaç duydukları malzeme ve ekipman konusunda çok yardımcı olduğunu belirterek Pilli’ye teşekkür etti.
DNA LABORATUVARI’NA TAKVİYE
PCR testlerinin yapıldığı DNA Laboratuvarı’ndaki iki personele, koronavirüs salgını döneminde Devlet Laboratuvarı, Veteriner Dairesi ve DAÜ personeli de destek verdi ve çalışan sayısı altıya çıktı.
Şu anda olası bir ikinci dalga da göz önünde tutularak laboratuvarın yenilenmesi çalışmaları devam ediyor.
ALBAYRAK: “İLK POZİTİF VAKADAN SONRA HİÇBİR ŞEY AYNI OLMADI”
DNA Laboratuvarı Sorumlusu Eldem Albayrak, “İlk pozitif vakadan sonra hiçbir şey aynı olmayacaktı. O süreçten sonra her şey çok zorlu ilerledi bizim için” dedi.
DNA laboratuvarının 2010’dan beri faaliyet gösterdiğini kaydeden Albayrak, “Birçok test yapıyorduk ama bu çok farklı durum. İki kişiyle başladık, altıya kadar çıktık. İlk iki hafta gece gündüz hastanede kaldık” dedi.
Çok şey yaşadıklarını kaydeden Albayrak, “sonuçlar çıksın, bir an önce temaslı ekibi göreve çıksın, temaslılar bulunsun” diye üzerlerinde çok büyük stres olduğunu anlattı. Albayrak, “O ‘bir an’ öncenin verdiği his, bambaşkaydı. Yüksek bir tempo vardı. Gelen arkadaşlar bize çok destek verdi” ifadelerini kullandı.
GÜNDOST: “ÇOCUĞUMU 70 GÜN GÖRMEDİM”
DNA Laboratuvarı personeli Feriha Gündost da ilk pozitif vakayı bulduktan sonra iki hafta evlerine gitmediklerini belirterek, “Çocuğumu ise yaklaşık 70 gün sonra gördüm” diye konuştu.
Bu süreçte çocuğuna annesinin baktığını belirten Feriha Gündost, “Anneme de teşekkür ederim. Zor bir süreçti, canla başla çalıştık. Güzel de bir başarı elde edildi. İnşallah hep böyle devam eder” dileğinde bulundu.
PCR deneyimlerinin olduğunu kaydeden Gündost, tüm halk için çalıştıklarını ve tüm gözlerin onların vereceği sonuçlarda olduğunu anlattı.
KATKIDA BULUNAN EKİP
DNA Laboratuvarı’nda DAÜ’den Halin Bareke ve Ilgın Çağnan, Veteriner Dairesi’nden Mehmet Demirpençe ve Devlet Laboratuvarı’ndan Arda Gürsel’in katkısıyla çalıştıklarını belirten Albayrak ve Gündost, sabahlara kadar beraber çalıştıkları bu arkadaşlarına da teşekkür etti ve “İkinci dalga olursa çok güçlü bir ekipmanla ve ekiple hazırız. Halkımız korkmasın” dedi.
BAREKE: “ÇİN’DEKİ BİR LABORATUVARIN WEBİNARLARINA KATILDIK”
DAÜ’den gelerek DNA laboratuvarında PCR testlerinin yapılmasına katkıda bulunan öğretim üyesi Halin Bareke, koronavirüs vakalarının görüldüğü günlerde hayatlarının hep laboratuvarda geçtiğini, sinerjik bir ekip oluşturduklarını ve gece gündüz çalıştıklarını söyledi.
Tüm dünyayı tehdit eden bir halk sağlığı sorununa dönüşen koronavirüste, PCR testlerinin onaylama için gerekli olduğunu ve laboratuvarda çok stresli saatler geçirdiklerini kaydeden Bareke, “Verdiğimiz sonucun doğru olması için hep beraber çalıştık. Bu süreçte çok şey öğrendik. İkinci dalga için daha iyi nasıl koordine oluruz diye kendi aramızda konuştuk” dedi.
Bareke, kimsenin tecrübesi olmayan hastalığı dünyayla birlikte öğrendiklerini ifade ederek test yapmadıkları zamanlarda sürekli yayınları okuduklarını ve Çin’deki bir laboratuvarın webinarlarına katıldıklarını, ayrıca TÜBİTAK’ın youtube kanalından yayınlarını izlediklerini belirtti.
Sistemin her halkasının koordineli çalışmasının gerektiği bir süreç geçirdiklerini vurgulayan Halin Bareke,”En zayıf halkanız kadar güçlüsünüz. Hiç zayıf halka kalmaması için herkes çok uğraştı. Çok güzeldi ama çok yorucuydu” ifadelerini kullandı.