Yüzlerce kaynağa, Antik Yunan’dan Arap Baharı’na kadar binlerce tarihi olaydan esinlenerek “Strateji-Bir Tarih” isimli 185 sayfalık dev bir eser yaratmış olan London King’s College savaş araştırmaları profesörü Lawrence Freedman, kitabının önsözüne, “Herkesin bir stratejiye ihtiyacı vardır. Orduları, önemli şirketleri ve siyasi partileri yöneten liderlerden bir stratejiye sahip olmaları zaten hayli uzun süreden beri beklenir durumdaydı ama günümüzde artık hiçbir ciddi organizasyonun bundan yoksun olması düşünülemez duruma geldi” diye başlar.
KKTC’yi ciddiye almak gerekli midir bilmem ama Kıbrıs Rum Yönetimi’ni her zaman ciddiye almışımdır. Makarios zamanından beri belli stratejilere göre hareket ettikleri zaten bilinmektedir.
İşte bu “ciddi organizasyon”, şimdi Türkiye’yi kuşatma stratejisi güdüyor. Askeri olarak kendini güçlendirmeye ve olası bir işgal harekatının bedelini büyütmeye çalıştığı çok açık olmakla birlikte bahsettiğim “kuşatma” esas olarak uluslararası alanda sürdürülen bir eylemdir. Önceki günkü Kathimerini gazetesi, “Kıbrıs’ın NATO’ya Katılım Planı” başlıklı değerlendirme yazısında, Hristodulidis’in bu konudaki planlarını ifşa etti. Hristodulidis’in Amerika ile ilişkilerini bu hedefe göre güçlendirmeye çalıştığının ve ilk aşamalarda kendi ordusunu buna göre yeniden donatmayı ve eğitmeyi hedeflediğinin belirtildiği değerlendirmede, ABD, Fransa ve İngiltere ile ilişkilerin bu amaca uygun olarak geliştirilmeye çalışıldığı da vurgulandı. Rum tarafı, NATO ile ilişkilerini kurumsallaştırmak istediğini Genel Sekreter Mark Rutte’ye de iletmiş zaten.
Önce bölgesel operasyonlarda iş birliği, Rum Milli Muhafız Ordusu’nun buna elverişli hale getirilmesi sonrasına Allah kerim!
NATO’YA KATILMA PLANLARI, RUM TARAFININ TATLISU (MARİ) BÖLGESİNDEKİ DENİZ ÜSSÜNÜ, YUNANİSTAN İLE BİRLİKTE İNŞA EDİYOR OLMASINI DA PERDELİYOR.
Bu aşamadan sonra Türkiye, ABD ve diğer bazı batılı devletlerle ortaklıklar kurmuş ve NATO’ya girme hazırlığı yapmakta olan bir Kıbrıs Rum Yönetimi ile muhatap olacak. Daha ne olsun? NATO üyeliği gerçekleşmeden bile elde edilen bir çok askeri ve diplomatik olanak Kıbrıs Rum tarafının hizmetinde olacak.
Hristodulidis’in Türkiye ile kurmaya çalıştığı ilişkilerde de bu stratejik hedefin kokusu yok mu? Türkiye çeşitli zorluklar yaşarken Hristodulidis onlara yardımcı olmak için çaba harcıyor görünmeye özen gösteriyor. Türkiye’nin en büyük ticari ortağı olan Avrupa Birliği ile ilişkilerde “yardımcı” olabileceğini; bölgesel olanakları değerlendirmede iş birliği yapabileceğini açıkça ortaya koyuyor.
Bu sürecin sonunda Türkiye de belli adımlar atarak Rum Yönetimi’ne yakınlaşmak zorunda kalırsa şaşmamak gerekir. Olansa, uluslararası arenadan biraz daha soyutlanmış olacak olan Kıbrıslı Türklere olacak!
İşte buna STRATEJİ denilmektedir.
Her strateji, gerçeklere dayanmak ve gerçekleri kendi hedefleriniz doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi amaçlamak durumundadır.
Freedman, kitabının önsözünde Mike Tyson’un bir sözüne yer vermiş: “Herkesin bir planı vardır; ta ki ağzına yumruğu yiyene kadar”!
Hristodulidis’in izlediği strateji sonucunda yumruğu kim yiyecek bilmiyorum ama bu sözün sahibinin yeterince kocadıktan sonra yumruk atma becerisini de kaybettiğini geçen hafta izledik!