Devlet hastanelerinde grevmiş vardı! Ne basın-yayın organları ilgi gösterdi; ne de doktorların grev yapma gerekçesinin ne olduğunu anladık. Bir aydan beri devam eden bu sözde grevden aklımızda kalan, hastaneye başvurmak zorunda kalan yurttaşların elleri boş dönmesi; zaten hastanelerden umudunu kesmiş olan pek çok hastamızın ise ellerinde avuçlarında ne varsa harcayarak tedavi olmanın yollarını aradıkları oldu.
Google Amca sağolsun, basına düşmüş bir-iki olay varsa, arar onları da buluruz!
SALGIN ORTAMININ EN ÖNEMLİ SORUNU!
Bir salgın ortamından geçiyoruz. Onbinlerce emekçi işsizdir. İşsiz oldukları bilindiği halde sosyal sigorta yatırımlarını yapmaları zorunlu tutulmuştur; yapamayanlardan zamanı gelince cezalı olarak zorla alınacaktır. Bu sosyal sigorta primlerinin önemli bir bölümü “sağlık sigortası” adı altında toplanmaktadır ve karşılığında devlet hastanelerinden yararlanma vaad edilmektedir. Bu insanlar, olmayan paralarını özel kliniklerde harcamış, ilaç almak için kullanmış ama hastaneye başvuramamıştır. Sigorta Bakanı böyle bir sorun olduğunu bile algılayamamış, Sağlık Bakanı olan biteni görmezden gelmiştir!
Bugün yapılan açıklamalardan öğreniyoruz ki, Sağlık Bakanı ile kamuda çalışan doktorların örgütü olarak Tıp-İş biraraya gelmiş ve yıllardan beri çözülmeyen bir sorunu çözmüşler. Zaten Tıp-İş başkanı doktorumuz da Sağlık Bakanı’na “sonsuz teşekkürlerini” iletmiş…
İşte düzen budur: Her gün için yeni yeni örneklerini bulmak da mümkündür. KKTC’deki kamu düzeni, yurttaşını değil, bir şekilde kamuya kapağı atmayı becermiş olan kamu çalışanlarını mutlu etme düzenidir.
Siyasi çalışma da budur zaten: Fırsat buldun mu; gerekçe yaratabildin mi kamuya istihdam yapacak, kamuda çalışanların sorunlarına çözüm getireceksin… Bu arada yurttaşların yaşadığı sorunlara ilgisiz kalabilir ve onları yakan sorunların çözümsüzlüğünün sorumluluğunu başkalarına yıkabilirsen tamamsın; başarının yolları sana açılacaktır!
GREVİN ANATOMİSİ
Şimdi zaferle sonuçlanan bu “sözde grev” 5 Nisan 2021 tarihinde başlamıştı. Sendikanın gerekçeleri arasında hayat pahalılığı ödeneğinin dondurulması ve sağlık çalışanlarına iaşe verilmemesi gibi gerekçeler de vardı.
O günden bu yana bir aylık süre geçti. Bu sürede hastanelere başvuranlara yardımcı olunmadı. Çoğu durumda hastaneden ilaç temin edenler aynı ilaçları eczanelerden almaya zorlandı. Bu durumu bilen binlerce insan hastaneye gitmekten vazgeçti: Bir muayene için 300-500 TL ödemek, kan veya idrar tahlileri için binlerce TL ödeme yapmak, ilaçları için yakınlarından para istemek zorunda kaldılar.
Grev için ne bir ateş yakıldı; ne bir ilan verildi. Grev, gözlerden olduğu kadar KKTC mevzuatından da uzak tutuldu; çalışanların maaşlarından kesinti yapılmaması böylece sağlanmış oldu.
Grev, şimdi, mutlu bir şekilde sonlandırıldı ve geride haksızlığa uğramış, alması gereken sağlık hizmetinden mahrum edilmiş binlerce insan bıraktı. Kimse onlarla ilgilenmedi; ilgilenmeyecek! Üstelik bu insanların şikayette bulunacakları bir merci bile yoktur. Dilekçe yazsalar dilekçelerini verecek bir kişi veya makam da bulamayacaklardır.
SIRA GELDİ ÖVÜNMEYE!
Ünal Bey, yıllardır çözümlenemeyen sorunu çözdüğü, doktorlar haklarını aldıkları için istedikleri kadar övünebilirler… Meydan onlarındır! Medya arkalarındadır!
Bu arada KKTC hastanelerinden hizmet alamayan, ellerinde Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği olduğu halde Güney Kıbrıs’taki sağlık servislerine de başvuramamış; acıdan kıvranarak hastalığını geçmesini beklemiş, belki borçlanarak tedavi olabilmiş, belki de “evinde ölü bulunmuş” KKTC yurttaşları ne yaptı acaba?
Koştursunlar; Digomo’ya kadar yolları var!