Ben bu işi bildiğimi sanıyorum… Ama işin ustalarını izlemenin zevki ayrıdır!
Seçim kampanyası başladı başlayalı, adayların propagandaları, ders verici öğelerle süslenmiş olarak sürüyor.
Bu kampanyaları izleyerek ‘siyasal iletişim dersleri için notlar’ hazırlamaya hevesli olan veya bunu kendine iş edinenler olsaydı ne güzel olacaktı! Kıbrıs Türk siyasal hareketlerinin ders kitaplarına girecek örnekler ile anılmış olacağına eminim.
SON ÖRNEKLER
Türkiye’den su taşıyan boru hattının Ağustos sonuna kadar tamir edilmesi ve suyun Geçitköy barajına yeniden ulaşması gerekiyordu. Aksi durumda ciddi bir su sorunu ile karşı karşıyayız. Bu konuda “merak etmeyin” yollu demeçler verenler, Ağustos ayını geride bıraktığımız halde yeni bir şey söylemiyorlar.
Bu durumda, “Suyun vanası ve elektriğin şalteri bizim elimizde olmalıdır” demek; elbette etkili bir propagandadır.
Türkiye’deki bir “organize suç örgütü” lideri KKTC’deki bir hoteli satın almaya kalkarsa, bundan güzel propaganda malzemesi olamaz. Adayların kendileri değilse bile yandaşı gazeteciler ve aydınlar, bunu sosyal medyayı da kullanarak köpürtür, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’nin kara para aklama yeri olduğu imajı güçlendirilirse iyi iş yapar! Cratos Otel’in Alaattin Çakıcı tarafından satın alınacağı haberi yalanlanmış olsa bile bu amaçla kullanıldı ve kullanılmaya devam edecek.
Ekim ayındaki seçim Türkiye kamuoyu tarafından izleniyor. Doğu Akdeniz’deki gelişmeler konuşulurken KKTC seçimlerine ilgi gösterilmemesini beklemekzaten mantıklı olmaz. Türkiye ile köprüleri atmış olan Cumhurbaşkanı Akıncı ile ilgili konuşmalar olmaması mümkün mü? İlla ki olacak; TV programlarında seçimler büyük ölçüde Akıncı üzerinden değerlendirilecektir. Bu da güzel malzemedir doğrusu! Türkiye’den yükselecek hamaset dolu, kirli dilli değerlendirmelerden daha güzel malzeme mi bulunacak?
TÜRKİYE BİZE BAKAMAZ!
Bütün bu malzeme, aslında tek bir amaca hizmet edecek şekilde yeniden yoğruluyor ve kamuoyuna sunuluyor: “Türkiye iyi değil! Aydınından yöneticisine; iş insanından bürokratına kadar hepsi kiyafetsiz ve kötü. Daha iyi bir yaşam için Türkiye’den kurtulmak gerekiyor.”
Mesaj oldukça net ve anlaşılır…
Bu mesajı algılayıp değerlendirmeye kalkarsanız hemen itiraz edilecek: “Biz Türkiye karşıtı değiliz. Akıncı’nın da Türkiye ile hiçbir sorunu yoktur”.
Zaten Cumhurbaşkanı bu konuda konuşmuyor ve konuşmayacağa benziyor. O, her konuda “iyi dileklerini” paylaşırken militan ve sempatizanlar, bu dileklerin Türkiye ile ilişkileri geliştirerek hayata geçirilmesinin mümkün olmayacağını somut gelişmelerden de yararlanarak ortaya koyuyorlar.
İŞE YARAR SANIYORUM
Ben buna “konjenktürden yararlanma” derim! İnsanlar, yaşamlarından, yaşam tarzlarından veya konforlarından olacaklar diye endişe yaşıyorlar. Bunun nedenini tam olarak kavramak yerine, sorumluluğu birine veya bir olguya yüklemeyi daha kestirme bir düşünme yolu olarak görüyorlarsa, siz de hedefe o KESTİRME YOLDAN gitmeyi seçebilirsiniz: Sizin hedefiniz seçilmek, onların hedefi size seçerek tepkilerini dile getirmektir.
Kazan, kazan! Gerisi tam bir yalan!
Bunun sonunda sorunların çözümlenmeyeceğini söylemeye ise gerek bile yoktur!
Zaten adayımız herhangi bir sorunu çözmeye talip bile değildir!