Rum Hükümet Sözcüsü Prodromos Prodromu, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in lidelerle yapacağı öngörülen üçlü görüşme ve referans şartlarının belirlenmesi konusuna değinerek, Kıbrıs Rum tarafının her yerde görüşmeye hazır olduğu mesajını verdi.
Prodromu, müzakerelerin başlayabilmesi için gerekli olan referans şartlarında uzlaşı sağlanabilmesi adına liderlerin Genel Sekreterle üçlü görüşme yapmalarının, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in uzun zamandan beridir istediği bir şey olduğunu savundu.
Prodromu, referans şartlarında uzlaşının, Kıbrıs’taki iki taraf arasında sağlanması gerektiğini, müzakerelerin ise başlayabilmesi için elbette garantör ülkelerin onayının gerekeceğini belirtti.
Prodromu, müzakerelerin yeniden başlaması için Anastasiadis ile Akıncı arasında, Ortak Açıklama, Crans Montana zirvesinin gerçekleşmesine imkan sağlayan tüm uzlaşılar ve BM Genel Sekreterinin 30 Haziran tarihinde önerdiği altı parametre konularında uzlaşı olması gerektiğini de ifade etti.
BM Genel Sekreteri’nin 30 Haziran tarihinde dile getirdiği altı parametre konusunda yazılı bir belge bulunmadığını, Guterres’in bunları sözlü ifade ettiğini iddia eden Prodromu, “Keşke yazılı olsaydı. O zaman net olurlardı” şeklinde konuştu.
Guterres’in sözlü şekilde ifade ettiğini iddia ettiği parametrelere de değinen Prodromu, “Genel Sekreterin, garantilerin kaldırılması, askerin çekilmesi konusunda uzlaşıya varılmasının gerektiğini söyleyerek, toprak konusundaki önerilerin iyileştirilmesi adına özellikle Morfu’ya (Güzelyurt) değindiğini” öne sürdü.
Prodromu, “siyasi eşitliğe de değindiği” şeklindeki soruya ise, “Guterres’in elbette, tarafların siyasi eşitliğine ve etkin katılımın nerede, ne zaman ve nasıl uygulanabileceğine değindiği” yanıtını vererek, “Guterres’in olumu oyun nerede, ne zaman ve nasıl mevcut olacağının taraflarca müzakere edilmesi gerektiğini söylemesinin bile, olumlu oyun her yerde ve her zaman mevcut olması gerektiği argümanını çürütmekte olduğunu” savundu.
Federal devlet düzeyinde alınacak tüm kararlar için olumlu oyun gerekli olduğu şeklinde bir uzlaşıya hiçbir zaman varılmadığını ancak şu anda Kıbrıs Türk tarafının bunu talep ettiğini iddia eden Prodromu, Bakanlar Kurulu’nda olumlu oyun olması konusunda ise “neredeyse tamamlanmak üzere olan bir müzakere olduğunu, tam bir uzlaşı olmadığını, sebebin ise anlaşmazlıkların çözümü mekanizmasının eksik kalması olduğunu” öne sürdü.
“Bakanlar Kurulu konusunda hiçbir zaman uzlaşıya varılmadı mı?” sorusunun yinelenmesi üzerine ise Prodromu şunları söyledi: “Görüş birliği, anlayışı vardı ancak her yerde olumlu bir oy gerektiği konusunda hiçbir zaman uzlaşı yoktu. Tuhaf olan, müzakere edilmesi gereken tezlerin-önerilerin sunulması, bunların müzakerelerin dışında sunulması ve neredeyse ön koşul olarak ortaya konmasıdır. Müzakere sürecini önceden belirleyen şeylerin referans şartlarında yer almasını istemiyoruz. Kimse, referans şartlarının mevcut olabilmesi için duymak istediklerimizi bize önceden söylemelisiniz diyemez. BM Genel Sekreteri, hakkında görüş belirtilmesi gereken sadece bir değil altı parametre ortaya koymuştur”.
Rum lider Anastasiadis’in, sürecin önemli bir dönüm noktasında Sn. Akıncı’ya, tüm uzlaşı noktalarını, uzlaşıya yakın bulunulan ve müzakere edilmesi gereken unsurları ve taraflar arasında tamamen görüş ayrılığı bulunan unsurların kayda alınacağı bir belge hazırlanmasını önerdiğini iddia eden Prodromu, bu önerinin Kıbrıs Türk tarafınca reddedildiğini öne sürdü.
Prodromu, vazgeçilen birçok uzlaşı noktası ve karanlıkta kalmış konu bulunduğunu, bu yüzden de müzakerelerin başlaması gerektiğini söylediklerini belirterek referans şartlarında uzlaşıya varılması, garantör ülkelerin onayının alınması ve müzakerelerin başlaması gerektiğinin altını çizdi.
Prodromu, müzakerelerin başlamaması konusunda sorumluluğun her iki tarafa da ait olduğu tezini kabul etmesinin söz konusu olmadığını belirterek Türkiye’nin bunca yıldır çözüm bulunmasına yönelik hiçbir iyi niyet ortaya koymadığını da iddia etti.
TOP AVRUPA KONSEYİ’NDE
Prodromu söyleşisinin diğer kısmında, Türkiye’nin bölgedeki sözde “yasadışı faaliyetleri” konusuna da değindi ve önümüzdeki haftanın Türkiye’ye yönelik yaptırımlar konusunda belirleyici olacağını söyledi.
AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısının 14 Ekim, Avrupa Konseyi toplantısının ise 17-18 Ekim tarihlerinde gerçekleştirileceklerini hatırlatan Prodromu, AB liderlerinin bu toplantılarda ne yapacaklarına karar vereceklerini ifade etti.
Prodromu, alınacak kararların Türkiye’nin Kıbrıs’la alakalı faaliyetlerini engelleyecek nitelikle olması gerektiğini belirtirken ENI ve Total şirketlerinin anlaşmalarından doğan yükümlülükleri olduğunu, Güney Kıbrıs’ın sondaj programının normal şekilde devam edeceğini savundu.
Türkiye’nin müdahalelerinin düzeyinin geçmişte de arttığı dönemler olduğunu ancak bunun sondajların yapılmasını, doğal gaz bulunması ve planların normal şekilde ilerlemesine engel olmadığını ifade eden Prodromu, Türkiye’nin bu tutumuyla ne kendi çıkarına ne de bölgesel çıkarlara hizmet etmediğini öne sürdü.