Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19 salgının yayıldığını duyuruyor. Ölenlerin sayısı yakında 500 bini geçecek. Türkiye’de günlük vaka sayıları yükseliyor. Mücadeledeki başarısı ile anılan Almanya’da bile ciddi sorunlar yaşanıyor.
Öyeyse kapanalım! Kapanalım ve Covid-19 salgınından korunalım.
Hayır, kapanamayız! Böyle bir kapanma, dünya ekonomisini öylesine büyük bir krize sürükler ki açlıktan veya doğacak kaosun yaratacağı diğer sorunlardan dolayı ölenlerin sayısı 500 binden de fazla olabilir. Zaten bütün devletler, kapanmayı nasıl sürdüreceklerini değil, açılmayı nasıl yapacaklarını düşünüyor, tartışıyor.
Salgın koşullarında bile yaşamayı öğrenmek; korunmak ve bu koşullara uygun ekonomik faaliyetlerde bulunmak; önümüzdeki iş budur!
PANDEMİK EKONOMİ
Aslında, ekonomik faaliyetler, kapansak bile durmayacak. Kapalı insanların yaşayabilmesi için yeni yönetemler bulmak, üretmek, dağıtmak ve tüketmek gerekecek.
Yine çalışanlar olacak. Sağlıklı kalabilmek ve çalışabilmek için alınacak önlemlerin de bir ekonomisi olacak. Maskeler ve diğer koruyucu ekipman üretilecek; üretilenler ihtiyaçlı insanlara ulaştırılacak ve yeniden üretilecek. Gidilecek, gelinecek!
Gelin biz buna “pandemik ekonomi”diyelim… Ekonomisiz yaşayamayız ve salgının kendisinin de bir ekonomisi olacak.
BİZ NE YAPACAĞIZ?
Hepimiz salgın veya Covid-19 uzmanı olduk ama hayata ilişkin temel soruyu sormaktan kaçınıyoruz: Biz salgın koşullarında ne yapacak; nereden para kazanacak ve yaşamak için gerekli olan ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağız?
Son günlerde kapıların yurtdışına açılmasını tartışırken, yurtdışından gelebilecek tehlikeleri ciddi şekilde önemsiyoruz ama bu tehlike ile birlikte gelecek kaynakların önemini yeterimce dikkate alımıyoruz.
“Kendi içimizde açıldığımız yeter; dışa açılmaya gerek yoktur” diyorsak dıştan gelen kaynaklarla geçineceğini düşünenlerin ihtiyaçlarını karşılamak için ne yapabileceğimizi de tartışmalıyız. Ne üreteceğiz ve nasıl bölüşeceğiz? Yeni bir ekonomik düzen mi kuracağız?
TARTIŞMANIN ETKİSİZLİĞİ
Bu tartışmanın bizi, “varolan kaynaklarımızı eşit şekilde bölüşelim” noktasına sürüklemesinden korkanlar var… Hakim zümreler…
Bu tartışma sonunda, “kontrollü bir şekilde açılmak zorundayız” sonucuna ulaşmak ise güçlü bir olasılıktır… Bundan korkanlar da yine aynı insanlar olmalıdır…
Çünkü onların tuzu kurudur… Çünkü onlar KKTC devletinin sahipleri, kaynaklarını sömüren kamu görevlileridir.
Onların hakimiyeti altında akıl yoluyla ciddi tartışmalar yapmak bile olanaksızdır. Pandemik ekonominin nasıl olması gerektiği konusunu suskunlukla, halkı “ölüm korkusuna” mahkum ederek geçiştirmeye çalışıyorlar. Birilerinin para vereceğini, kendilerinin de en azından bir yılı evde oturarak geçirebileceklerini düşünüyorlar. Bu arada, kontrollü de olsa açılmak gerektiğini savunanları ise paranın peşine düşmekle suçlamayı internet üstünden sürdürmeyi düşünüyorlar.
Bu pandeminin de aslında “kötü bir kapitalist”olduğunu ve çalışmayanlara ekmek bile vaat etmediğini unutmuş görünüyorlar!