Halkın Partisi (HP) Milletvekili Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Avrupa Birliği’nin Rum tarafı üzerinden aşı göndermesine yönelik gösterdiği tavrın sorulması üzerine, “Aşı meselesi siyasi bir mesele değildir. İnsani bir meseledir, sağlıkla ilgili insani meselelerde nerden geldi, kim verdi konusuna takılmayacaksınız” açıklamasında bulundu.
Katıldığı televizyon programında soruları yanıtlayan Özersay, 3 yıllık Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı döneminde benzer sağlık konularında hassasiyet gösterdiklerini aktardı ve devam etti:
“Daha önce sağlıkla ilgili insani bir durum olduğunda iki taraf arasında ambulansların gidip gelebilmesinin kapısını biz zorlayıp araladık. Biz bunu söylerken, Avrupa Birliği’nin yapacağı katkının Rum tarafı üzerinden gelecek olmasına takılmamamız lazım. Bu açıdan Sayın Cumhurbaşkanı’nın da biraz daha hassasiyet göstermesi gerekir. Bu konular üzerinden siyasi bir dil kullanmamak ve dikkatli olmak gerekir. Salgının en yoğun olduğu dönemde, Sayın Cumhurbaşkanı o zaman Başbakan olarak Rum tarafından gelen bir ilacın yasadışı ülkeye sokulduğunu söylemişti.
O konuya da daha makul yaklaşılabilmeliydi. Aynı dönemde, Rum tarafından ilaçlarını almak isteyen vatandaşlarımıza Dışişleri Bakanlığı olarak BM kanalıyla aracılık ettik. Geçiş olmayan dönemde insanlarımızın geçip kanser tedavisini almalarını sağlamaya çalıştık. O dönemde sağlık malzemesi alındı; bir kısmı UNDP ve AB kanalıyla Asya’dan satın alındı Rum tarafı üzerinden geldi, bir kısmı da Türkiye’den geldi. Kimin üzerinden geldiğine takılmadık. Bu hem Kıbrıs Türkü’nün hakkıdır hem de sağlık söz konusu olduğunda pratik çözümler bulmak zorundayız. Son 3 yıldır Birleşmiş Milletler’e tanıyıp tanımama konusuna takılmadan iki tarafın iş birliği yapması gerektiğini, bunların en önemlisinin de sağlık olduğunu söyledik. Cumhurbaşkanlığı bunu zayıflatan bir duruş sergilememelidir.”
“ÜLKEDEKİ SİYASİ İKTİDARSIZLIĞIN NEDENİ SEÇİM BARAJI DEĞİLDİR”
Kudret Özersay, seçim barajı tartışmalarının dünyada birçok ülkede yapıldığını söyleyerek; mecliste iki unsurun dengelenmesinin şart olduğuna işaret etti ve ekledi;
“Ülkedeki farklı görüşlerin ‘halkın iradesi’ olarak mecliste temsil esilmesi ve bunu yaparken siyasi istikrarsızlığa da fırsat verilmemesi önemlidir.” Özersay, Türkiye’deki seçim barajıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde alınan kararlar ve değerlendirmeler olduğunu hatırlattı. Ülkedeki siyasi istikrarsızlığın nedeninin bugünkü seçim barajının olmadığını vurgulayan Özersay sözlerine şöyle devam etti:
“Soru şudur; bu kadar yıldır bu seçim barajıyla ortaya çıkan aritmetik duruma baktığınızda hükümet kurulabilmesi için en az 3, 4 veya 5 partinin bir araya gelmesini zorunlu kılan bir durum mu ortaya çıkıyor? Hayır. Çoğu zaman iki partinin bir araya gelmesiyle hatta farklı varyasyonlarla hükümetler kurulmuştur. Halkın Partisi’nin meclise girmesiyle yeni varyasyonlar da eklendi. Bir dönem İtalya’da olduğu gibi hükümet kurulabilmesi için 4-5 partinin koalisyon kurma zorunluluğu ortaya çıkmıyor. Böyle bir aritmetikle karşılaşmıyoruz. O nedenle, ‘Bu seçim barajından dolayı memlekette siyasi istikrarsızlık oluyor’ diyemeyiz. Mesele seçim barajı değildir. Hem seçim sonucunda meclise giren siyasi partilerin birbirleriyle uzlaşmaya dönük, güvenilir bir koalisyon ilişkisi kurmasıyla, etik ve ahlaki anlayışıyla ilgili bir şeydir hem de bazı siyasi partilerin kendi içinde bir bütün olarak hareket edemeyip vekillerinin bir kısmının başka yönde hareket etmesiyle ilgilidir. Seçim barajının siyasi istikrarsızlık yarattığı ülkeler vardır. Ancak KKTC o ülkelerden biri değildir.”