Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay AB Dış İlişkiler Konseyi tarafından alınan son karara tepki gösterdi. Özersay sosyal medyada yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “AB Dış İlişkiler Konseyi tarafından alınan son karar Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk Halkının iradesini de, Doğu Akdeniz’deki doğal zenginlikler üzerindeki haklarını da yok saymaya çalışan yeni bir basiretsizlik örneği teşkil etmektedir.
1- Avrupa Birliği bu bölgedeki doğal zenginliklere dair görüşmelerin Türkiye ile Kıbrıs Rum yönetimi arasında yapılması yönündeki çağrısıyla irademize saygısızlık etmektedir. Bu kaynakların ortağı olan Kıbrıs Türkünden kelime olarak dahi bahsetmekten çekinen AB, sadece Kıbrıs sorununun çözümüne dair süreçlerde değil doğal zenginliklere dair süreçlerde de hiçbir biçimde tarafsız olamayacağını, bu nedenle bu konularda hiçbir rol üstlenemeyeceğini ve üstlenmemesi gerektiğini bir kez daha hepimize göstermiştir.
2- Doğu Akdeniz bölgesinin de, bu bölgedeki doğal zenginliklerin de geleceğini içerecek şekilde kapsamlı çözümü Rum tarafıyla müzakere eden esas muhatap Kıbrıs Türk Halkı iken, şimdi Avrupa Birliğinin bu konuları Türkiye ile Kıbrıs Rum yönetimi görüşsün demesi, Kıbrıs Türkünü kendi haklarına dair bir sürecin dışına itmeye çalışması ne akla ne de mantığa sığar. 2011’den bu yana Rum tarafını bizimle ve bölgedeki tüm ilgili aktörler ile diyalog kurmaya ve işbirliği yapmaya teşvik edeceklerine, bu konuda az da olsa bir cesaret göstereceklerine durumu daha da kötüleştirecek hamleler yapıyorlar.
3- Avrupa Birliği hakkaniyetten uzak ve bir uluslararası uyuşmazlığın taraflarından birini dışlayan, görmezden gelen bu tutumuyla Kıbrıs Rum tarafını şımartmaya devam etmektedir. Bu türden bir sırt sıvazlamayı tecrübe edinen Kıbrıs Rum tarafının ne kapsamlı çözüm yolunda ne de doğal zenginlikler konusunda makul bir diyalog süreci içine girmesi beklenebilir. Bu yaklaşımla Kıbrıs Rum liderliği gerçeğin ötesine geçen bir gücü olduğuna inanır, kendisini dev aynasında görürse Doğu Akdeniz bölgesinde istikrarı muhafaza etmek çok zorlaşır ve riskler artar.
4- Avrupa Birliği’nin “üye devletler arasındaki dayanışma” kavramı arkasına sığınarak uyuşmazlıkların taraflarını dahi görememeye başlaması, 2004 yılında çözüm olmadan Kıbrıs Rum yönetimini tam üye yapmakla yaptığını açıkladığı hatadan gayet memnun ve mutlu olduğunu, kendi hatasının tutsağı olmaktan pek de rahatsızlık duymadığını göstermektedir.
5- Bu kaynakların sahiplerinden birisi olan Kıbrıslı Rumlar çözüm olmadan önce de bu kaynaklardan yararlanabiliyorken neden Kıbrıs Türklerinin bu kaynaklardan yararlanması çözüm olması şartına bağlanmaktadır? Bu adanın ve bölgenin geleceğini belirleyecek kapsamlı çözümün nasıl olacağını müzakere etme hakkı olan Kıbrıs Türk Halkı nasıl olur da bu kaynaklar söz konusu olduğunda Avrupa Birliği tarafından devre dışı bırakılmaya çalışılır?
6- Gelin bu kaynakları birlikte çıkaralım, birlikte işletelim ve bu konuda işbirliği yapalım çağrısı yapıyoruz. 2011’den bu yana yapıyoruz. Avrupa Birliği kendisinin göremediği bu fırsatı, bu yaklaşımları ve sırt sıvazlamalarıyla Kıbrıs Rum tarafının da görmesini engelleyecekse bu yaz aylarından itibaren yan yana duran farklı kazı platformlarından birbirimize el sallayacağız demektir. Zira AB gibi aktörler kendi ellerindeki kozları bölgesel işbirliği için kullanmayacaklarsa biz verdiğimiz lisanslar üzerinden barışçı ama kararlı ve sonuç alıcı şekilde kendi kozlarımızı kullanacağız.”