Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Kudret Özersay, Rum tarafının imzaladığı “2004 Avrupa Birliği’ne katılım antlaşması” doğru okunduğunda, Kıbrıs Rum tarafının kontrol sahibi olmadığı alanlarda AB hukukunun askıda olduğunun görüleceğine işaret etti.
Bunun deniz alanlarını da kapsadığını ifade eden Özersay, “Kıbrıs Rum hükümetinin fiili ve etkili kontrolü olmayan yerlerde de yani sadece karada değil, etraftaki deniz alanı içerisinde de Rum tarafının fiili kontrolünün olmadığı yerlerde AB hukuku askıdadır” dedi.
Rum tarafının Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde imzaladığı katılım anlaşmasının ekinde, 10 numaralı protokolde; “Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin etkili kontrole sahip olmadığı bölgelerde AB hukuku askıdadır” ifadesi olduğunu belirten Özersay, yer alan bu ifadenin Kıbrıs Türk tarafı için bir avantaj olduğunun altını çizdi.
Özersay, şöyle devam etti:
“Deniz alanlarında KKTC ve Türkiye’nin yapacağı anlaşmalarla sahada olması ve fiili kontrol sahibi olması AB hukukunu o bölgelerde askıya alır ve böylece AB o bölgelere dair söz bile söyleyemez. Yapacağımız uluslararası görüşmelerde AB hukuku, katılım anlaşması, ekleri ve deniz hukuku çerçevesinde Rumların ve Türk tarafının yaptığı anlaşmalara hakim olursanız, bunu dünyanın dört bir yanına anlatsanız etkili olmaz mı? Kıbrıs Türkü’nün sesini daha iyi duyurmuş, haklarını daha iyi savunmuş olmaz mısınız? İhtiyacımız olan dünyaya en iyi şekilde anlatacak, bu davayı savunacak bir cumhurbaşkanıdır. Bu görevi çok iyi bir şekilde yerine getireceğim için aday oldum.”
“BM, FRANSA’NIN ADIMLARINA GÖZ YUMARAK KENDİ KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR”
Kudret Özersay, Fransa’nın Rum tarafında askeri mevcudiyetini artırmasını da eleştirdi. BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin Dışişleri Bakanlarına bir mektup göndererek durumu aktardıklarını ifade eden Özersay, süreci şöyle anlattı:
“Fransa ve AB üyesi diğer başka ülkeler Rum tarafında askeri anlamda bazı anlaşmalar yapmaya başladı. Şu anda Rum tarafındaki bir deniz ve bir hava limanını kendi askeri araçlarıyla kullanmaya başladı. Kısmi kullanım şekliyle fiiliyata girmiş gibi görünüyor ama sonuçta Fransa’nın Kıbrıs adasında askeri mevcudiyetini görmeye başladık. Geçtiğimiz dönemde askeri uçaklarını uçurdu ve konuşlandırdı.
Hepimizin görmesi gereken şey şudur; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yeni üyeleri var ve Fransa bunlardan biridir. Yakın zamana kadar AB üyesi olup BM Güvenlik Konseyi üyesi olan, yani veto hakkı bulunan iki ülke vardı; biri Fransa diğeri İngiltere. Brexit’le birlikte İngiltere’nin AB’den çıkmasıyla birlikte sadece Fransa hem BM Güvenlik Konseyi ve AB üyesi ülke olarak kalacak. Fransa bu durumu avantaja çevirmeye çalışıyor. Bu noktadan hareketle, dünyanın kritik noktalarında Fransızlar daha aktif olmaya başladılar. İdeolojik ve siyasi olarak genelde Fransızlar reaksiyonel tavırlar ortaya koyarlar. Geçmişte çeşitli nedenlerle NATO’nun askeri kanadından çekilmiş bir devlettir. Bunu göz ardı etmemek lazım. Ama bugün gelinen noktada, iki tarafa da üye olan tek ülke olduğu için Fransa dünyadaki uluslararası ilişkiler meselelerine ama özellikle stratejik önemi olan noktalarda varlığını artırıyor. Bu bağlamda Rum tarafıyla yakın ilişki kurdular, askeri bazı adımlar attılar.
Biz KKTC Dışişleri Bakanlığı olarak; Fransa’nın attığı bu adımlara yönelik olarak bir hamle yaptık. BM Güvenlik Konseyi’nin hem geçici hem de daimi üyelerinin Dışişleri Bakanlarına bir mektup gönderdik. Siz BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak Fransa’ya bu imkanı vermemelisiniz. Çünkü Fransa BM’nin temel ilkesine aykırı bir tavır içindedir. ‘Bu bölgede BM gerginliği artırmayın’ çağrısı yaparken, Fransa o gerginliği artıracak birtakım adımlar atıyor. Askeri mevcudiyetini artırıyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlarda tüm taraflara bu bölgede askeri olarak gerginliği artırmaktan kaçınma çağrısı yapıyor. Kendi kendisiyle çelişiyor. BM Güvenlik Konseyi’nin BM şartında açıkça şu yazıyor. ‘Eğer bir devlet Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesiyse kendisini ilgilendiren bir uyuşmazlık konusunda oy kullanmamalıdır.’ Fransa gelip burada askeri girişimlerde bulunacak, silah satacak ve aynı zamanda Kıbrıs meselesini ilgilendiren bir konuda Rum tarafı lehine oy kullanacak. Böyle bir dünya var mı? Biz bunları hatırlattık ve Rum tarafının tek taraflı attığı adımlara cevap vereceğimizi içeren bir mektup gönderdik, gözünüzü açın dedik.”