Turizm emekçileri bir süreden beri eylem yaparak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Siz ne anladınız bilmiyorum ama ben şunu anladım: “Salgın nedeni ile iş yerlerimizi kapattınız; çalışamıyoruz ve açlık tehlikesi ile karşı karşıya kaldık. Ya iş yerlerimizi açın; ya da bize geçinebileceğimiz kadar yardım yapın!”
Durum anlaşılmayacak gibi değil!
Hükümet, turizm emekçilerine “haksızsınız” demiyor ama hiçbir şey yapmıyor. İş yerlerini açmıyor; 1500 TL yardım yapacağını vaat ediyor ama yapamıyor.
Muhalefet partileri de turizm emekçilerini destekliyor. Kamu çalışanlarının sendikaları ise bu desteklerini ifade etmek için grev bile yaptılar.
KAYNAK NEREDEN BULUNACAK?
Buraya kadar herşey güzel; herkes turizm emekçilerine destek veriyor.
Eeee; sonra ne olacak?
Turizm emekçileri eylem sonrasında evlerine dönerken marketten geçip bir kilo prinç, bir paket makarna, biraz peynir alabilecekler mi? Bu kadar destekten sonra ev sahibine, “Bu ay kirayı ödeyebileceğiz artık” diyebilecekler mi?
Böyle bir şey olabilmesi için bu insanların cebine para girmesi gerekiyor; para!
Hükümete sorsanız, “Vardı da vermedik mi?” diyecek.
Muhalefete sorarsanız, “Türkiye’den sağlanan kaynağın biraz daha fazlası turizm için ayrılmalıydı” diye akıl verecek.
Kamu sendikları, “Nereden bulursanız bulun, verin!” diye üste çıkacak.
Eğer daha ayrıntılı hesap isterseniz, kimse yanıt vermeyecek! Herkes ortadan kaybolacak!
KAYNAK BELLİDİR
Turizm, yükseköğretim ve inşaat sektöründen sağladığımız dış kaynakların salgınla birlikte ortadan kalktığını dikkete aldığımızda kendi yağımız ile kendi ciğerimizi kavurabileceğimiz bir ekonomik döngü oluşturmak zorunluluğu olduğu ortadadır. Böyle bir devridaim yaratarak insanlarımızı hayatta tutmak ve dış talebi onların çabaları ile geri kazanmaya çalışmak gerekiyor. Turizmciler, dış talebi geri kazanmak için savaşacak olan ordumuzun hassa alaylarıdır ama biz onları açlığa mahkum etmiş durumdayız. Yeterli kaynağımız yoksa, kendi etimizden keserek onlara yedirmek ve onları hayatta tutmak zorundayız.
Ordunun bazı neferlerine üç öğün yemek dağıtırken, diğer bazılarını aç bırakabilir miyiz? Ortak bir gelecek veya başarı arayışında olan herhangi bir komutan buna izin verir mi?
Bir iş insanımızın “kamudan kesilsin, özel sektör çalışanlarına verilsin” dediğinde ortaya çıkan tepkileri hatırlıyoruz; kendi cebi için para istemiş gibi saldırıya uğradığını henüz unutmadık.
MAAŞLARA DOKUNMADAN OLMAYACAK
Kendilerini özel sektör emekçilerinin yanında görenlerin yanıtlaması gereken bir soru var: Giderlerinin %85 kadarı maaş olan KKTC, maaşlardan herhangi bir kesinti yapmadan işini kaybetmiş olanlara yardım yapabilir mi?
Türkiye, 2021 yılı için 3 milyar 250 milyon TL katkı yapacak. Bu kaynağın en büyük kısmı da maaşlar için kullanılacak gibi görünüyor.
Her durumda sorun, kamunun en büyük harcaması olan “maaş ödemelerine” gelip dayanıyor.
Bir de iş yerlerinin açılması sorunu var tabii… Turizm emekçilerinin yanında olanlar, yurt dışından gelişlerin kurallara bağlı olarak serbest kalmasını da savunmak zorunda değiller mi?
Bu iki konuda tavır belirlemeden özel sektör çalışanlarına veya turizm emekçilerine destek belirtmek, bir demagoji olmaktan öteye gidemiyor; akşam saatlerinde eve dönerken markete uğramayı sağlayamıyor.